demagojiyle çileden — çıkartılan halk kütlelerine, Suriyenin hakiki menfa- atinin Batıyla dost kalmakta olduğu- nu anlatabılme şansı çok Zayıftı. Şim, T şey Amerikanın basire- tine baglı kal yordu. İngiltere Bağ bozumu Msıra tecavüzü hazırlayan fran- ız ve ingiliz hükümet şeflerinin istikballeri bu haftanın içinde Nasır kadar parlak değildi. Parlamento a- ritmetiğinin iktidarda kalmaya mah- küm ettiği Guy Mollet hükümetinin bile günleri sayılıydı. Bar zamanların en şık adamını, DC-7C uçağı Londradan 4.000 m uzağa götürmüştü. Lady Eden: "- Sir Anthony çok, pek çok yor- gundur. Haftalardan beri Süveyş Ka- nalı, sanki oturma odamızdan akı- yormuş gibi geldi bana..” diyordu. Başbakanın dinlenmek için İngil- tereden çok uzak bir mahal seçmesi bir çok kimsenin hoşuna gitmemişti. Dört milyon satan Daily Minör şöy- le yazıyordu: "Ciddi anlarda Krali- çenin başbakanının İngiltereden u- zaklaşması şimdiye kadar tarihimiz- de görülmemiştir. Churchill böyle bir durumda yatağına çekilip bir kâse soğan çorbası içecek, kanlı bir rozbif bır Paris - Aralık rta Doğuda nüfuz rekabeti asır- 0 i Osmanlılar arap memleketle- rine dört asra yakın bir zaman ha- Süveyş Kanalıyla lardır süregelmiştir. Orta Doğuya ve kim olmuşlardır. Hindistan yolunun kısalması ve a- rap petrollerinin piyasaya çık- ması ingilizleri 19 uncu asırdan beri türklerle karşı karşıya getirmiştir. İngilizler bu mücadeleden galip çık- mışlar, Osmanlı İmparatorluğunu tasfiyeye muvaffak olmuşlardır. Bundan sonra, Orta Doğuda Fran rekabetı çe kilmeleriyle Orta Doğu tamamen bir ingiliz nü- fuz bölgesi haline gelmiştir. Gele- nekçi ingiliz siyasetinin klâsik ta- biyeleri kendileri için hayati petrolü muhafaza, yolunda şimdiye — kadar saat gibi işlemiştir. İngilizler Orta Doğunun karışık etnik ve din yapı- sından maharetle istifade etmişler- dir. Bunun için ayni dinden, başka mezhepten olan grupları (vahabiler, haşimiler vs..) veya başka dinden ayni ırktan toplulukları (yahudiler, dürzüler, araplar vs..) veya karışık Mülk grupları (kürtler, Süryaniler, ermeniler VS..) kâh aralarında bir- birlerine karşı, kâh muhtelif grup- ları birbirlerine karşı kullanarak nufuz bölgelerinde kendilerinin en üstün el olmalarını sağlamışlardır. Osmanlılara karşı mücadelelerinde VEen Yorgun adam yuvarlıyacak işine devam edecekti. t bin mil ötede bir bülbül yuva- sında tünemek için seyahata çıkmı- acaktır. Belki kendine kalsa, Churchill'in sevgili müridi de ayni şeklide hareket edecekti. Fakat İngilterenin ya ka- yıtsız şartsız Mısırdan askerlerini çekmesi, ya Amerikanın petrol ver- memesi yüzünden bir iktisadi buhra- nı göze alması lâzımdı Askerlerin Mısırdan çekilmesi Muhafazakâr Par tiyi parçalayacaktı. İşçi Partisi şim- diden yeni seçimlere gidilmesini tek- lif, ediyordu. Avustralya ve Yeni Ze- landa hariç, Commomvealth memle- ketleri Edeni tasvip etmiyorlardı. HU kümetin içinde bile Sir Anthony'ye muhalif bir Çok bakan vardı. Böyle bir durumda en sıhhatli bir ada- mın bile, yatağa düşmesi tabiiydi. Fakat Eden'in iyileşince tekrar hü- kümetin başına gelebılecegıne inan mayanların sayısı r hayli kala ba— lıktı; Orta Doğuda Batının müstem- lekeci olmadığım ispata çalışan Ame- rikanın böyle bir değişiklik herhal- de hoşuna gidecekti. Süveyşte askeri müdaheleye — başından beri taraftar olmıyan Butler'e, Muhafazakâr Par- tiyi parçalamadan Mısırdan geri çe- kilmeyi temin etmek düşmüştü. But- ler'in başbakanlık şansı, bu çetrefil işi halletmede göstereceği maharete bağlıydı Muzaffer adam Sir Anthony'nin İngiltereyi terket- tiği gün, 59 yaşında bir adam İşçi BİR YENİ MACERA bütün arap âlemini türklere karşı ayaklandırmaya muvaffak olan İn- gilizler, sonradan 1930 Musul pet- rolları davasında olduğu gibi türk- leri küçük arap devletlerine karşı bir baskı vasıtası olarak ta kullan- mağa muvaffak — olmuşlardır. Os- manlı eyaletlerinden muhtelif arap devletleri, bu arada Filistin, Urdün gibi tamamen suni devletçikler de ayni gayelerle teşkil edilmişlerdir. Netice itibariyle bu politika muvaf- fak olmuş, bilhassa iki cihan sava- şından ingiliz Vesayetındekı arap petrolleri "hasarsız" çıkmıştır. ncak İngiltere, şimdi Orta Doğu- da iki kuvvetli rakiple karşı kar— şıyadır. Sovyet Rus ya ve Am . Bu iki rakip te iki noktada bırleş— mektedirler: Müstemlekeciliği tak- bih etmek ve arap milletlerinde ye- ni uyanmaya başlayan milliyetçi cereyanların hamisi sıfatını takın- . Sovyetlerin Akdenize inmek hulyaları otedenberı malümdur. Bu n için müstemlekeci devletlerin butun teşebbüslerine elinden geldiği kadar mani olmaya çalışacağı bel- lidir. Amerika ise, İran petrollerin- de olduğu gibi Orta Doğu petrolle- rine gittikçe hakim anlak peşinde- dir. Washington, Orta Doğuda Lon- dranın yerini almak istemektedir. İngiliz nüfuzu arap memleketlerinde gittikçe — zayıflamıştır. Bu — nüfuz, bir iki memlekette kaderlerini ve şahıslarının bekalarım — İngiltereye borçlu ve popüler olmayan politi- kacıların ellerinden de artık kaymı- ya başlamıştır. Türklerin on, onbeş i arap memleketlerine sırtlarını çevirmeleri de ingilizler- en boşalan yerin amerikalılara ve Sovyetlere terkine riza göstermele- ri demek olmuştur ki bu hataların bilançosu bugün konumuzun dışın- dadır. senedenberi Su var ki ingiliz muhafazakârları, Orta Doğuda dört yıldır hata üs tüne hata yapmışlardır. Acele ham paktlar arap mıllıyetçılıgıne gözle- rini inatla kapamak, müstemlekeci metodları kamufle dahi etmeg ça- lışmamak yangına körükle gitmek olmuştur. İngilterenin Bağdat Paktına Ameri kayı eşit şartlarla -yani — petrolün eşit şartlarla istihsal ve tevzii- al- maya yanaşmaması, Süveyş'te "A- merikaya rağmen" manevraya te- şebbüs etmesi bardağı taşıran dam- lalar olmuştur. Eden ve İngiliz mu- hafazakârları bir macera siyasetine atılmışlar, arap petrollerinin hepsi- ne hakim olmayı isterlerken hepsini birden -Amerika ve Rusyaya- ter- ketmek arefesinde kalmışlardır. İki cihan savaşından kurtulan arap petrolleri, Gaitskell'in dediği gibi, Eden ve muhafazakârların "budala- AKİS, 8 ARALIK 1956