YURTTA OLUP BİTENLER. bulunduğu halde Kasım Gülek elin- den selenı yapıyor ve bütün müşkü- tufek icad edildi, çekılebilir, zeteci gibi- lik öldü" diye köşesine susabilirdi. Ama, işte — susmuyordu. Madem ki tufek icad edilmişti, de- mek ki kılıçları bırakıp tüfekle iş görmek gerekiyordu. O halde Kasım Gülek tüfek kullanmasını öğrenecek- ti; nitekim öÖğrendi de... -Burada, sa- yın savcıların yanlış tefsır yapmama- ları için bir parantez açmak lâzım geliyor. "Tüfekle iş görmek gereki- yordu" derken, ifade edilen, insan- ların, ellerine silâh alıp tedhış yap- malarını tavsiye değildir. "Tüfek i- cad edildi, mertlik öldü" vaktile Bo- luda Beye karşı savaşan Köroğlu- nun Jâfıdır. Bizim demek 1sted1g1— miz, çıkan kanun demokrasi müca- delesi için başka vasıta kullanılma- sını İcap ettirdiğinden, — usüllerin ve ifadelerin değişmesini zaruri kıldığın- an Kasım Güleğin kendisini bun- lara uydurdugundan ibarettir ve hal- kın telâşa düşmesine, âmmenin he- yecana kapılmasına zerrece — sebep yoktur. Bir yıllık terâkki Turkıyede pekçok kimse, — geçen ıld bu yana kotuledıgımız bılhassa rejim bahsinde geriye git- tiğimiz kanaatindeydi. Kasım Güle- ğin tertiplediği seyahat, bunun aksi— ni ispat için ortadaydı. Mücadele denlerin gayretleri, kendilerine zarar gelmiş dahi olsa, netice vermişti. C. .P. Genel Sekreteri Karadeniz yol- culuğunu boşuna tertiplememişti. Aynı programın 1955 de de çizildi- ğinin halk tarafından unutulmadığı- nı Kasım Gülek biliyordu. O tarih- te hâdiseler geminin İstanbuldan ay- rılışı sırasında başlamış ve her şey Sinopta sona ermişti. Sınopta C.H.P. Genel Sekreteri tevkif edilmiş, bir otomobilin içinde Al Capone gibi İs- tanbula iade edilmişti. Kası Gü- lek'in bu yılki Karadenız seyahatı daha uzun sürdü. opa'ya varıldı, "Akdeniz"in dönüş seferi başladı ve ancak Rize'ye gelindikten sonradır ki Kasım Gülek'in Karadeniz "soh- bet gezisi" inkıtaa uğradı. Bazı kim- selerin, geçen seneden bu yana ga- yelerını değiştirmemiş bulundukları anlaşılıyordu. Fakat Kasım Gülek te herkesin kendi üzerine düşeni yap- ması lazımgeldıgıne inanıyordu. C.H e herkes aynı şe- kılde duşunmuyordu Nitekim bazı şahsiyetler Kasım Gülek gibi yurdu dolaşıp milletin reyini isteyecek yer- de, Adaları dolaşıp İsmet İnönünün gözüne girmeyi daha kolay ve daha faydah buluyord Bu, bizzat İsmet İnönüyü budala yerine koymaktan başka mânâ taşımıyordu. Zira İsmet İnönü de partisi içinde kimin ne yaptığını mükemmelen görüyor, bi- liyor, anlıyor ve ona göre »numara veriyordu. İsmet İnönü, yarın C.H. P. iktidarda söz sahibi olsa dahi Mil- li Şef olmayacak, olamıyacaktı. Es- ki moda politikacılar yanıhyorlar— dı. Muhalefet yıllarında Yat Klübün de yatanları, İsmet İnönü istese da— hi artık iktidara getiremezdi. Bun- lar, siyasi hayatlarına hatime çek- tiklerini bilmeliydiler. Bir şeyler ol- mak istiyorlarsa, Kasım Gülek gibi, her türlü cefayı göze alıp yurdu gez- meli, vatandaşa C. nin ne de- mek olduğunu, ne 1sted1g1nı anlatma- lıydılar. Yarın İsmet İnönünün kud- reti dahi bu Ada Robensonlarını, bu tembel insanları kaybettikleri san- dalyalarının üzerine tekrar — oturt- maya kâfi gelmeyecekti. Demokra- side mevkilerin başka türlü paylaşıl- dığını herkesin bilmesi lâzımdır. Ama doğrusu istenilirse Yat Klü- bunun sakınlerı de -ve onların zih- Büyükadadan görünüş C.H.P. Genel Merkezi niyetini taşıyanlar- son ünlerde korkunç hâdiselerle — karşı karşıya kalmışlardı, başlarında kavak yeli e- u teler, denizden çocuk telcınm geçtıgını yazmışlardı Bir ço- ğu denize giremiyor, plaja gidemi- yordu. Aman yarabbi, bu az felâket miydi! Hadıseler başlıyor vapurunun Karadeniz se- Samsundan ötede heye- Imı Samsuna kadar ahil— her şey norm: reyan etmiş, ni gazetelerde de C.H.P. Genel Sekreterinin seya- hati fazla bir yer tutmamıştı. Man- şet çeken gazeteler dahi, Kasım Gü- leğin sözlerinden pek az şey nak- letmişlerdi. Ama Ordudan ıtıbare her şey değişmişti. C.H.P. Genel Sek- reterinin refakatindeki — gazeteciler, Samsunun ilerisindeki idare âmirle- rine bir ilhamın vaki bulunduğunu söylüyorlardı. Meşhur vapur, Salı günü üç Ka- radeniz limanına birden — uğramıştı e her üç limanda da bir yanda fev- kalâde tedbirlerin alındıg ı, diğer raftan fazla hassasiye gösterıldıgı derhal gorulmuştu Orduda idar mirleri C.H.P. lilerin toplantı talep- terini reddetmişlerdi. Hattâ parti bi- nasında dahi Kasım Güleğin soh- bette bulunmasına mâni olmak niyet tinde gorunuyorlardı Nıtekım Ordu Emniyet Müdür Genel Sek- reterine ikazda bulunmuş ve iki şah- siyet arasında dramatik muhavere; ler cereyan etmişti. Ordu Emniyet Müdürü, Niyazi Bicioğlu adım ta- şıyordu. Orta boylu, genç, esmer bir zattı. Kibardı da. Evvelâ C.H.P. Ge- nel Sekreterine, daha karaya çıktı- ğında şifahi bir mesaj yollamış ve hiç bir toplantıya müsaade olunma- dığını bildirmişti. Kasım Güleğin ce- vabı şu olmuştu: "— Kanuni hakla- rımızı sonuna kadar kullanacağız. Bu hususu müdür beye lütfen haber veriniz" Daha sonra, C.H.P. binasının i- çinde Genel Sekreter ve partililer toplandığında, sohbetin tam başlaya- cağı sırada Emniyet Müdürü bizzat ğıtılacağını bıldıı'mıştı ne dare am i ile C.H.P. Parti dahilinde Genel Sekreter partılılerle hasbıhal edecekti. O ka- dar! Kasım Güleğe refakat — eden yardımcısı Malatya mılletvekılı Kâ- mil Kırıko, ğl — Böyle davranmaya hakkıma yoktur" demı Buna Emnıyet Müdürü şöyle ce- vap mişti: "— Zor kullanmak mecburıyetın- de kalmamayı tercih ederi kü zor kullanmaya sebebıyet verme- nin mesuliyeti ağırdır". AKİS 4 AĞUSTOS 1956