SİNEMA Shane kimdir, nereden gehr nere- ye gider bilinmez. O adetâ sebat, ce- saret, doğruluk sembolü gıbıdır Çift- çılerın bu vasıflara en çok muhtaç oldukları zaman meydana çıkmış, işler düzeldikten sonra gene kayıp- lara karışmıştır. A. unthrie Jr. un senaryosu, Shane'i herhangi bir kovboy olmaktan çok bu gibi anlar- da gereken vasıfların sembolü ola- rak ortaya atıyor. Onun beşeri yön- leri değil manevi değerleri uzerınde duruyor. Bu bakımlardan Shane, Ja- cobs'un tarifindeki sonunda sevgili- sine kavuşan kovboylardan değildir. Zaten rejisör Stevens'in — ustalıkla çizdiği yerleşme gayreti içindeki bu küçük toplulukta aşka pek yer yok- tur. Önce hayatın guvenlıgı sağlan- malıdır. Filmin temposunu — ağırdan alıp, teferruat ve basit konuşmalar üze- rinde dikkatle duran Stevens, filmini öbür basmakalıp "western"lerden a- yıran en büyük özelliği, o rüya ha- vasını yaratıyor. "Vadiler Aslanı nda bütün hatlar yumuşatılmıştır. Bu yu- muşaklık filme gerçeğin üstünde e- pik bir değer kazandırır. Stevens'in kahramanları da — mizanseni kadar başarılıdır. Van Heflin inandığını so- nuna kadar savunmaya ahdetmiş iftçi Staret rolünde en iyi kompo- zisyonlarından birini verir. Her ha- linden toprakla haşır neşir olduğu bellidir.. Karısı Jean — Arthur'un Bir kovboy Amerikalıların — mertlik — sembolü “Glamour" ile ilgisi yoktur. Bir çift- çi karısı olmak için ne gerekıyorsa öyledir. Küçük çocukları Joey -Bra don De Wilde- sevdiği, kımselerı tan— rılaştıran öbür akranlarından farklı degıldır Hattâ bu tanrılaştırma ba- o kadar ileriye gider ki lüzum- suz yere sertlik yapmak istemeyen Shane'in gözden düşmesine, "Fallen Idol" olmasına ramak kalır. Jack Palance'ın kısa Wilson rolüne kattık- ları da inkâr edilemez. Bazı seyirciler bütün bu tiplerin samımıyetle çizilişlerine, yüzlerinden toprakla uğraşan insanların kati akmasına rağmen, den böyle terü taze bir Alan oynadığını merak edebilirler. ni alışılmış "western" kalıplarının dı- şına çıkarmayı deneyen ve başaran George Stevens'in sermayedar — ve yıldız hayranı seyircilere bu kadar cık tâvizde bulunması da her halde hoş görülecektir. "Western"ler memleketimizde ma> seyircileri tarafından en beğenilen filmlerdir. Türkiyede “kov- boy filmi" diye anılan "western"lerin alâka toplamasına ve çok sevilmesi- ne yol açan en büyük âmil, kovboy- ların civanmert hareketleri, binicilik- te ve atıcılıktaki mahar lerı cesa- retleriyle Türk seyircisinin temayül- lerı arasındaki benzerlik bağıdır. Ak- 'halde Amerika'dan kilometrelerce uzakta, ufak bir Türk kasabasının sokaklarında "kovboyluk" oynayan çocukların hareketlerini izah etmeye mkân bulunamazdı. AKİS, 4 AĞUSTOS 1956