Z A BIİI T A Cinayet Chicago tipi gangsterler urban bayramının ikinci gecesiy- di. Her akşam Beyoğlunun eğlen- ce yerlerini tıka basa dolduran labalık, o gece daha da artmış ve sokaklarda adeta adım atacak yer kalmamıştı. Gece yarısı yarım saat geride bırakıldığı sırada bile Tepe- başı civarından geçmeli zorunda ka- lanlar ilerlemede güçlük çekiyorlar- dı. Fakat birdenbire havayı yırtan üç el silâh sesinin duyulması, cad- deleri saran uğultuyu bıçak gibi kes- ti. İnsan nehri birden silâh sesinin geldıgı Cumhuriyet gazinosuna doğ- aktı. Gazinonun önünde duran Çorlu 462 plâkalı lüks bir otomobilin şoför mahallinde direksiyona yığıla- kalmış yaralı bir adam vardı. Bir kaç kişi yaralıyı ve hemen yanında oturan bir kadını otomobilden indir- meğe çalışıyorlardı. Kadın korkunun tesiriyle fenalık geçiriyordu. Katil e- linde Nagant marka tabancasile, ka- çamadan yakalanmıştı. Yaralı da kal- dırıldığı hastahanenin eşiğine vara- madan ölmüştü. Direksiyon başında tabanca kurşunlarına hedef tutulan adamın adı Necati Mutlucan'dı. Bo- ğaziçindeki Mehtap Otel ve gazino- sunu işletiyordu. Necati'nin iş yeri aslında fuhuşa müsamaha gösterilen bir eğlence yerinden başka bir şey değildi. Felekten bir geçe çalmak isteyenler. Boğaziçinde daha bir çok benzeri olan Mehtap oteline geliyor lar, arkadaşlarıyla sabaha k dar eg— leniyorlardı. — Yanlarında "arkadaş" bulunmıyanların yalnız kalıp sıkıl- mamalarını da otel idaresi icabında temin edebiliyordu. Bu yüzden Neca- ti'nin kazancı yolundaydı. Otomobil Çorlu. 462 plakalı otomobıl Necati'nin kendine aitt az rında bu gibi yerlerin kazancı daha Süleyman Güler "Berbat.." da artıyordu. Fakat kolay para ka- zanılan işlerde ekseriya paradan çok üşman kazanılıyordu. — Rekabetler, kavgalar, tehditler, haraç taleplerı bu mesleğin ıcaplarındandı Kazanı- paranın çoğu muhafızlara, "fe- dai" lere gidiyordu ama, geriye kalan da bu kadar tehlikeye göğüs germe- ye yetiyordu. Necati arife günü bir tehdide ma- ruz kalmıştı. Mehtap oteli sahibine "Necati zahmet edip bu bayram için kurban almasın, biz onun kendisini kurban edeceğiz" diye haber gönde- rilmişti. Bayramın ikinci günü, Te- pebaşında Cumhuriyet gazinosunun Önünde tehdit yerine getirildi. Şaka- ğından üç kurşun yiyen Necati Mut- lucan bol bol kan kaybetti ve öldü. " "Yenge bir şey var mı?" âdise gecesi Necati Mutlucan, Boğaziçindaki Kapri otelinin müs- teciri Bekir'le barışmasını kutluyor- du. Bayramdan on onbeş gün kadar önce Necati ile Bekir bir otel alış- verişi meselesinde çatışmışlar ve bir- birlerine darılmışlardı. Fakat görü- nüşe göre bu dargınlık uzun sürme- miş, iki meslektaş "bayramın yüzü suyu hürmetine" barışmışlardı. Bee, böyle mühim bir hâdise de tes'it e- dilmeğe değerdi doğrusu.. Bu sebep- le Necati, Bekir, Necati'nin dostu Lütfiye ve arkadaşı Burhan işe Bo- ğaziçinde kafaları tutmakla başla- dılar. Sonra Necati'nin otomobili ile Moda'ya gidildi ve eğlenceye oradaki bir gazinoda devam edildi. Bekir hep birlikte Cumhuriyet gazinosuna git- mek için israr ediyordu. Necati, yeni barıştıgı dostunun hatifini kırmadı. da'dan Tepebaşına geçildi ve oto- mobıl Cumhuriyet gazinosunun önü- ne gelip durdu. Gazinonun pavyonun- da bir müddet —eğlenen kafadarlar saat yarıma doğru Bebek'e gitmeyi kararlaştırmışlardı. Pavyondan çı- kmış, otomobilin önüne gelinmiştir. Necati direksiyona geçmiş ve yanına metresi Lütfiye'yi almıştır. Otomobi- lin arka kısmına Burhan oturduğu sırada, Bekir arkadaşlardan kendi- sini bir kaç dakika — beklemelerini rica ederek tuvalete kadar gidip gel- mek ihtiyacında olduğunu söylemiş- tir. Bekir'in dönmesi gecıkınce Ne- cati kuşkulanmış ve arkadaşı Bin- han'ı, "Git bak bakalım, Bekir nere- de kaldı?" diyerek tekrar, gazinoya yollamış ve ne olduysa işte o birkaç dakika içinde olmuştur. Burhan ga- zinoya girmek üzereyken gazino du- varının üzerinden yükselen bir gölge bir hamlede duvardan atlamış ve o— tomobile hücum etmiştir ve aynı da arka arkaya üç el silâh patladıgı işitilmiştir. Meraklılar otomobilin et- rafına üşüştüğü sırada bir sivil po- lis eli tabancalı katili kıskıvrak ya- kalamıştır. Kalabalığı güçlükle yaran Bekir de otomobile yaklaşmış ve şa- kağından yediği üç kurşunla direk- siyonun Üzerine yığılan — Necati'ye bakmaksızın, Lütfiye'ye hitap ede- Arnavurt' Cafer Elinin üstünde kimin eli var ? rek: "Ne o, bir şey mi oldu yenge?" diye sormuştur. Halbuki olanlar iza- ha ihtiyaç bırakmıyacak kadar açık bir şekilde ortada duruyordu. Ücretli katil Izaha muhtaç hâdiseler daha sonra, katilin ifadesine baş vurulup, hâ- dise polis tarafından eşelendikçe or- taya çıkacaktı Katil polisin yabancı— sı değildi, "Berbat Süleyman" na- mıyla maruf bu sabıkalı kumarbaz verdiği ilk ifadede hâdiseyi soğuk- kanlılıkla nakletmiş ve cinayet sebe- bini izah için de cidden kusursuz bir hikâye anlatmıştı. Polisin dikkatin- den kaçmayan bu kadar muntazam hikâye şuydu: 31 yaşındaki Gebzeli Berbat Süley- n'a hadiseden bir gece evvel, Beyoğlunda bir lokantada 300 lıraya bir kadın tanıtmışlardı (Sual 1: Mete- liksizin biri olan — Berbat Süleyman nereden para bulmuştu?). Satılan kadın maktul Necati'nin dostu Lüt- fiye idi. Lokantadan çıkıldıktan son- ra Boğazda bir otele - maktulün iş- lettiği Mehtap — oteline - gidilmişti. Otelde dostunu Süleyman'ın yanın- da gören Necati kadım Suleyman ın elinden almış ve "yağlı muşterı yi kapı dışarı etmişti. (Sual Bu ka- dar tesadüf olur muydu ?). Bu suret- le 300 lirası güme giden Süleyman, Necati'ye kin beslemeğe başlamıştı O kimseye göz göre gö 300 lira yedirecek adam değildi. Hadıse ge- cesi Necati'yi görünce "işte, tam fir- sat" demiş ve cebinden çıkardığı ta— banca ile hasmını vurmuştu. (Sua 3: Berbat Süleyman tabancayı nere— den bulmuştu?). Necati'nin dostu Lütfiye de Süleyman'la beraber bir gece Mehtap, oteline gittiğini sakla- mıyordu. O, bu otele sadece bir defa -0 da Suleymanla - gıtmemıştı ki.. Lüt fîye hemen hemen bütün "arka- daş"larını Mehtap oteline götürürdü, Necati bu işlere alışıktı, kiızmak göy- AKİS, 4 AĞUSTOS 1956