le dursun "iş” yapıyorum diye mem- nun olurdu. Necati o gece Süleyma- na çatmamıstı. Fakat Süleyman, bir hâdise çıkarmak için âdeta çırpın- mıştı ve emeline ulaşamayınca da o- telden çekip gitmişti. Bu ifade polis- te işte bir tertip olduğu kanaatını u- yandırmıştı. Süleyman, para ve ta- bancayı nereden bulduğunu da bir türlü izah edememişti. Arnavut Cafer sahnede Bunun üzerine bütün nazarlar hâ- dıse gecesı Necati ile beraber o- ri oteli müsteciri Bekir'e çevrıldı Polisin, Bekir'in ifadesini ti- tizlikle gızlemesınden ve tahkikatın seyrinden anlaşıldığına göre, Kapri oteli müsteciri dilini tutmakta fayda görmemişti, Bekir polise faydalı bir k ipucu vermişti fakat hâdiselerin delillerini ortaya koyamıyordu. lis, Bekir'in verdiği ipuçlarını takip ederek Boğaziçindeki bir başka "o- tel" in muhafızlığını yapan Arnavut Cafer adında bir sabıkalı kabadayıyı tevkif etti. Katil Süleyman Gönül'ü ebze'den İstanbul'a getiren ve ona para veren Arnavut Cafer'di. Anla- şıldıgına göre Berbat Süleyman, bı— z da elinde bulunan "deli raporu"- Necati'yi ortadan ücretle tutulmuştu. na guvenılerek kaldırmak için Esrar çözülecek mi ? Polisin bir çok kuvvetli ipuçlarına sahip olmasına rağmen delillerin toplanmasında güçlüklere uğraması zihinlerde Amerikanvari bir gangs- ter şebekesiyle karşı karşıya bulu- nulduğu intibaını uyandırıyordu. Fu- huş yuvalarının, eğlence ve kumar salonlarının işletilmesiyle iştigal et- tiği anlaşılan bu şebekenin bütün teferruatiyle ortaya çıkarılması bek- lenemez. Zira bir kısmı kurşun yara- larıyla can veren, bir kısmı hapisha- neye düşen bu gangsterler - dünya- daki diğer bütün benzerleri — gibi - kendi işlerini —aralarında — "erkek- çe" halletmeyi tercih — edeceklerdir!. Maktülün dostu Lütfiye Tehlikeli — meslek AKİS, 4 AĞUSTOS 1956 M US Bestekârlar Mümtaz misafir Geçen hafta İstanbul'u güzide bir turist ziyaret etti. İlk eserleriy- labilecek durumdayken, daha sonra sanat tavrım değiştiren ve bu payeyi başkalarına bırakan, aslen Rus, 1034 ten 1945 e kadar Fransız o zaman- dan beri Amerikan vatandaşı, Igor Stravinski. Birinci Dünya Savaşından sonra Stravinski'nin sanat görüşlerinde ve besteleme tarzında görülen değişik- lik, henüz musiki dünyasının başlıca münakaşa — mevzuları — arasındadır. Çok kimse "Bahar Ayini" bestekârı- nın, "Oedipus Rex" oratoryosu, "Is— kambil Oyunu" balesi ve "The Rake' Progress" operası gibi esenlerle gıt— gide -sapıtm lduğu kanaatindedir. Gazetelerin bıldırdıklcnne bakılırsa, 74 yaşındaki bestekârın gerçekten sa- pıtmış okluğuna başka deliller bulmak da mümkündür. Meselâ, Stravinski gazetecilerden kurtulmak için İstan- bul" am Vera Bosset ismiyle dolaşmıştır. Bu ara, gazetelerimizin Stravinski ile alâkalı haberlerinde, eğlendirici ifadelere rastlanmıştır: Bir İstanbul gazetesi radyo sütununda, Stravins- ki'nin Debussy talebesi oldugundan bahsetmiştir. Bir diğer gazete de, bestekârın Amerikalılığı hususunda gecikmiş bir kehanette bulunmuş, bir eserinin ismini tersine çevirmiş ve şunları yazmıştır: "Bir gece Paris- te Ateş Kuşu -yani "Kuşun Ateşi" mi ? - isimli eserinin temsiliyle muaz- zam alkış toplayan Amerikalı beste- kâr Ankara'da çıkan bir gazete de, bestekâra başka ir isim vermeyi tercih etmiş, sonra da okuyucuyu, bir bestekârın eserleriyle madalyala- rından hangisinin daha önemli olabi- leceğini düşünme zorunda bırakan şu cümleleri yazmıştır: "Meşhur bes- tecı Igor Straslinsky — bugün Orta Doğu'ya müteveccihen — şehrimizden ayrılmıştır. 20'nci asrın bu en büyük .. halen Amerikan teba- sında bulunmaktadır. 33 eseri ve al- tın madalyaları vardır." Yüz yıldan sonra Schumann, "Neşirle şiir, hukukla musiki arasındaki mücadele bü- tün hayatıma — hükmetti" dıyordu '"Prâtik hayat bence, sanat kadar yüksek bir ideali — temsil ediyordu. Hayalım geniş bir faaliyet sahasıy- . Ama, Saksonya'da insanın asale- tı, arkası parası olmazsa muvaffa- kiyet imkânı var mıdır? Leipzig'de tasasız bir hayat yaşadım Çalışmak- tan ziyade hayal kurdum. Burada çok daha fazla çalışıyorum, ama esa- sında musiki gitgide beni kendine çe- kiyor. İşte, şimdi hayatın dörtyol ağ- ---dayım. Ne yapmalı? Kendimi ta- bi temayüllerime mi bırakayım ? Sa- İKİ Igor Stravinski Gizlenen turist nata mı hasredeyım" Bana gücen- me, anneciğim, ama daima bana en- gel oldun. Sebeplesin de boş değil- di ... emniyet, ekmek parası kazan- akat ne? Bahtsız, ölü ve, ale- lade bir istikbali duşunmekten in- sanın bizzat hazırladığı bir istikbali düşünmekten daha büyük bir işken- ce var mıdır? Diğer taraftan, alınan tahsile tamamen aykırı bir hayat tar- zını seçmek de kolay değildir. Buna rağmen şuna inanıyorum ki sabırla, ve iyi bir öğretmenle, altı yıl zarfın- da bütün piyanistlerle boy ölçüşebi- lirim. Bu. sadece bir teknik mesele- sidir. Tahayyül kaabılıyetım de var biraz. Belki de yaratıcıyım... Şimdi, ya biri, ya da diğeri. Hayatt ancak bir tek bü yük şey yapilabilir. Ah! Ne heyecan ve, şimdi pekâlâ arkam- da bulunabilecek olan halbuki bu- günden başlayarak katetmem gere- ken yolu düşündüğümde, ne korku! " 1830 yılında Robert Schumann Heidelberg'de hukuk tahsili yapar- n -ki o zaman yirmi yaşındaydı- kendini piyanoya hasretmeğe karar vermişti. Saksonya'da, Zwickau'da doğmuştu. Babası, kütüphaneci ve Byroh mutercımıydı Erken ölmüş- tü. Piyanist olmak için kaybolan za- manı kazanmak için Schumann deli- ler gibi çalıştı. Netice: el sürmenajı ve parmaklarından birinin felce uğ- raması.. Hayaller - kırılmıştı. Schu- mann hiçbir zaman virtüöz olamıya- caktı. Ama bu kaza, en büyük bes- tekârlardan birinin doğumuna 1 açtı. "Biraz da tahayyül kâabiliyeti" olduğuna inanan Schumann kendini tamamen bestelemeye has-