soracaklar da çıkabilr. Ama bunu yapacak yerde basının alakasızlığı- nı milletin alâkasızlığının delili ve a- kisi saymak çok daha yerinde olur. aten en tarafsızından en mu- halifine kadar bütün gazeteler şu son iki hafta zarfında büyük manşetleri- ni Kasım Güleğe, Osman Bölükbaşına veya Fevzi Lutfi Karaosmanoğluna ayırmışlar, iktidar hatiplerine adeta üvey evlât muamelesı etmişlerdir. Bu- nun sebebi ilk "gövde gosterısı" fi- yaskoyla neticelenen D.P. nin sinmiş bulunmasından ve yerini muhalefete terketmiş olmasından ibarettir. Bu durumu düzeltmenin tek çaresi D.P. nin gövdeyi bir yana bırakıp, şu baş meselesini nıhayet halletmesinden i- baret kalmaktadır Kalkınan C. H. P. Zira iktidar hatipleri "memleket kalkınıyor, vatan kalkmıyor, mil- let kalkınıyor" diye kendısını aldat- mak isteyen çocuklar gibi kürsülerde tepinirlerken asıl kalkınanın C.H.P. olduğu açık şekilde belli olmaktadır. alk, Osman Bölükhaşı dahil her mu- halefet hatibine "Babamız nerede?" diye İsmet İnönüyü sormuş, onun her adı geçtıgınde şıddetlı tezahürat yap- mıştır. hiç bir şeyi değiştir- meye yanaşmaması bütün bir milletin smet İnönüye bağlamaktan başka bir fayda vermemiştir. Son iki hafta zarfında mleketı dolaşanla- rın kanaati C. H P. iç bir zaman bu kadar kuvvetli olmadıgı merkezin- dedir. En büyük şehirden en küçük köye kadar her yerde D.P. teşkilatı sadece teşkilat olarak durmaktadır. Fakat kanını ve canını, yani milletin alâkasını kaybetmiş vaziyettedir. Bü- tün politikacılar yükselen kotanın bil- hassa C.H.P. ye ait kota olduğunu his- setmışler ve muhalif sözcüler konuş- malarını ona göre ayarlamak mecbu- riyetinde kalmışlardır. Bunların ba- şında Osman Bölükhaşı gelmektedir. Osman Bölükbaşı Ankaradan ayrılır- ken muhalefet partileri arasında iş- birliği lüzumu ve müşterek — cephe mevzularında bazı peşin hükümlere sahip bulunuyordu. Halbuki milletin içine girdiğinde ekseriyet tarafından arzu edilenin ne olduğunu anlamış ve mükemmel bir halk hatibi sıfatiy- le bunu herkesten iyi şekilde ifade etmiştir. Hakikaten Osman Bölükba- şının konuşmalarını halk adeta mest olarak dinlemekte ve onun kullandı- ğı tâbirlere, taktiğe, yaptığı nükte- lere hayran kalmaktadır. Bu üslupla alkın ihtiyacını ve ihtisasım ifade etmek elbette ki en faydalı yoldu. Hür. P. nin durumu Açık hava toplantılarında Hür. P. Meclisteki başarıyı gosterememış- tir. İhtimal ki bunun sebebi partinin cularının polıtıkacı olmaktan ziyade devlet adamı vasfı tapmaları- Hür. P. şiddetle Osman Bölük- başılara, Kasım Güleklere muhtaçtır. Zira — sadece Meclis mücadelesinin memleket çapında fayda sağlasada AKİS, 24 MART 1956 YURTTA OLUP BİTENLER C. H.P. Balosunda Şemsettin Günaltay ve Prof. Vali Gökay “Ak akçe kara gün içindir." memleket çapında akis uyandırama- dığı ve Hür. P. nin her yerde ilk hı- zım kaybettiği ıkı haftalık nutuk ve miting devresi sonunda anlaşılmıştır. Partinin gelişmekte güçlük çektiği ve teşkilât itibariyle fazla hayatiyet göstermediği ortadadır. Bunun böyle olması da tabiidir. Zira partinin do- ğum şartları bunu icap ettiriyordu ve doğum, hiç şüphe yok anormal bir doğumdu. Hür. P. an inde- ki ekseriyete kendi ükrını benımset- mek suretiyle memleket çapında bir parti olabileceğini gormek mecburi- yetindedir. O bakımdan şimdi yapı- lacak olan muhalefet partileri ara- sında sıkı ve açık bır ışbırlıgınden başka şey değildir. P. nin yurt içinde geniş bir teşkılatı ve İnonıısu vardır. C.M.P. taraftarlara kemmel bir miting hatibine sahıptır Hür. P. ise Meclisin en kıymetli mil- letvekillerinden otuz tanesını sinesin- de toplamıştır. Bu kuvvetleri dağıta- cak yerde toplamak, bir esas daire- sinde güçleri birleştirmek ve D.P. nin taktik olarak kalplere sokmak iste- diği kompleksden kıırtulup müşterek cephede açıkça yerini almak en fay- dalı yoldur. C.H.P. de de, C.M.P. de de, Hür. P. de de partisini tek basma son derece kuvvetli bulan ve iktidara hakiki namzet gören, yahut bu par- tılerden bırının iktidarı alması için o- na sırt vermek niyetinde olmadıgım soyleyen zıımreler vardır. r ha- kikaten bahis mevzuu olan memle- ket menfaatleriyse bunlar küçük poli- tikadan ibarettir ve yanlış goı'uşlere dayanmaktadır. Artık herkes rinde ittifak etmeye başladıgı husus 1958 seçimlerinden a iş başına gelecek meclısın bır nevi Kurucu Meclis olması ve yeni rejimin 12 se- nelik tecrübe devresinden sonra ge- rekli teminatın sağlanması lüzumu- dur. Hadiseler göstermiştir ki Mec- liste büyük ekseriyeti tek başına e- linde bulunduran parti buna yanaşmı- yor. O halde seçimlere bu bayrak altında beraberce gitmek, kazanıla- cagı muhakkak olan zaferden sonra rejimin teminatım kurmak! Bü- tun dertlerımızın her sahadaki dert- lerimizin - teminatsız bir rejimin mürakabe ımkansızlığından geldiğini görüp anlamayan kalmamıştır. Hükümet İyi yolda didinenler Bu haftanın başında, pazartesi gü- nü İstanbulda Bankalar Caddesin- deki Merkez Bankasının kapısından etrafım hiç yadırgamayan uzun boy- lu, beyaz kıvırcık saçlı bir adam gir- di. Kendisi oraya her girişinde hür- metle selamlanırdı, zira o sıralarda anın müdürüydü. Ama bu defa- sında kendisini selamlamakta daha hususi bir itina gösterdiler.. Zira ba- kan olmuştu. Hem de anlıkların en tehlikelisinde, Ekonomi ve Tica- ret Bakanlığında oturuyordu. O sa- bah Bankanın büyük salonunda bir toplantı - tertiplenmişti. Toplantıya bankaların ve mali müesseselerin temsilcileri de katılacaktı. Tabii Ma- liye Bakanı Nedim Ökmen de gele- cekti. İki bakan aşağı yukarı bir haf- tadır İstanbulda tetkik ve temaslar yapıyorlar, kelimenin tam manasiyle arap saçına dönmüş bulunan mali ve ekonomik işlere bir hal çaresi arıyor- lardı.Nedim Ökmen ve Fahrettin U- 7