DÜNYADA OLUP BİTENLER İngiltere Yeni "Entente cordiale" İkinci Cihan savasının bitiminden bu yana atlattığı çeşitli vartaların sonunda temelinden sallanmaya baş- layan İngiliz . Fransız dostluk müna- sebetleri, geçen haftalar içinde, çe- tin bir denemeden daha geçti. Şu gün lerde bu deneme başarı ile atlatıl- mış ve Fransa ile İngiltere arasın- d r, görünüşe göre, sağlam- laştırılmıştır Böyle bir sonuç, hiç üphesiz, Batılıların hayrınadır. E- ğer geçen hafta İngiliz ve Fransız Başbakanları arasında Ö- rüşmelere iyi niyet ve karşılıklı an- layış havası hâkim olmasaydı, bu iki Devletin düşeceği fikir ve görüş ay- rılığından en fazla Batı dünyası Zza- rar görürdü. Bereket versin eski kır- giınlıklar bir tarafa bırakılmış ve fi- den ile Mollet arasında, geçen hafta- nın başında, 1904 Avrupasının "En- tente cordiaie"ini andıran bir anlaş- maya varılmıştır. ngiliz - Fransız dostluk münase- betlerinin geçirdiği bu son deneme, kaynağım, Fransız Dışişleri Bakanı M. Christian Pineau'nun bir konuş- masından alıyordu. M. Pineau, bu a- yın başlarında, Paris'teki Anglo- A- merikan Basın toplulugunun yaptığı bir toplantıda — söz e Batık dostları hakkında şikâyet yollu bazı sözler söylemişti. M. Pineau'ya göre, İngiliz, Amerikan ve Fransız poli- tikalarında bugün için tam bir or- taklık olduğu ileri sürülemezdi. İn- giltere ve Amerika, Fransa'nın Ku- zey Afrika —siyasetini anlamaktan çok uzaktılar. Hatta, bu Batılı dost- ların Fransa'nın Kıızey Afrika'daki Christian Pineau Sert çıktı mirasına konmak istedikleri bile dü- şünülebilirdi. Bundan başka, İngilte- re Orta Doğu'da bazı kombinezonlar kurarken Fransa'nın fikrini almayı hatırına bile getirmemiş; — Amerika, Vietnam'da Fransa ile müşterek bir politika takip etmeye yanaşmamıştı. Bunlar, Fransa'nın, İngiltere ve A- merika tarafından unutulan bir müt- tefik olduğunu — gösteriyordu. Oysa ki Fransa — unutulmaması gereken bir müttefikti. Fransa geçmişteki bü yüklük ve şerefinden hiçbir şey kay- betmemişti ve bugün, Doğu ile Ba- Dış politikamızın vukufla ve tec- rübeli ellerde olup, olmadığını anlamak için son üç yıldır Yugos- lavya ile münasebetlerimizi incele- mek faydalıdır. Balkan Paktının imzalanmasından evvelki ve sonra- evre bizim için iftihar vesilesi sayılmayacak olaylarla yüklüdür. Yugoslavyaya karşı takip ettiğimiz siyaset ve bu siyasetin memleke efkârına izah ediliş şekli garabet- lerle doludur. Buna son bir buçuk yılda yeni gaflar ilave edilmiştir. ürk - Yugoslav münasebetlerinin sıyası tarıh için çok kısa sayılacak bir süre zarfında tezat — dolu bir devreden geçmesinde sorumluluk payı, geniş nisbette, devlet adam- larımıza düşmektedir. Türk basını, dış politikamızın bir çok kesimlerin- de olduğu gibi, bu safhada da, umu- mi efkârı aydınlatmada beklenen bılgı ve olgunluğu — gösterememiş- * Basımınızda ve Hükümet mahfil- lerinde Tito'ya ve yeni Yugos- lavyaya yapılan hücumları hatır- layanlar, bir müddet evvel Ankara garındaki lüzumundan fazla şala fatlı, lüzumundan fazla gösterişli merasimi elbet — yadırgamışlardır. Tito'nun Doğu blokundan ayrılma- sından sonra, Batı ile verimli mü- nasebetlere girişmesinde, Türkiye faydalı bir tramplen vazifesi gör- müştür. Bize verilen bu vazifede o kadar safiyane bir tehaluk göster- di “Kızıl yıl- beraber seyre- den yabancı muhabirlerin hayreti- ni giderecek garip izah formülle- ri dahi bulduk. An komünizmi ve komünizmle uzaktan yakından alâkalı bir çok şeyi bu kadar "nef- retle" telin ettiğimiz Ur devrede, İstanbul ve ara — garlarındaki, Kızıl yıldız'ları izah etmek güçtü. Bugün artık, Hariciyemizde pek çoğunun. Hükümette ve Mecliste de bazılarının bildiği gibi, Balkan Pak- tı ile neticelenen bu temasların il- ham ve direktifleri İngiliz ve Ame- rikalılardan gelmişti. Ancak Bal- kan paktı ile murad edilen yakın- tının arasını bulabilecek tek devletti. Batılılar, askeri meselelerin üzerinde durulması gereken tek mesele oldu- ğunu düşünmekle büyük bir yanlış yapmışlardı. Fransa, Batılı dostları- na, diğer meseleler üzerinde de dü- şünmeyi teklif ediyor ve dostlarını, bundan sonra takib edilmesi gereken yeni bir dış politika plânı çizmeye davet ediyordu. Pineau'nun bu konuşması İngil- tere'de derin tepkiler yaratmakta ge— cikmedi. Ingıltere, esasen, öteden beri, yeni Sosyalist kabinenin dış TİTO, MENDERES laşma, daha ziyade — Tito ile Batı bloku arasında olduğundan, biz za- manı gelince pakt ile beraber ara- dan itildik. Hatta bu rolümüz ıçın- haklı olarak umduğumuz - karşılı- ği da alamadık. Bu karşılık Ameri- kan yardımının artması ve hükü- metin muhtaç olduğu kredinin bir an evvel temini idi. Bu olamadık- tan başka, Tito'nun sonradan is- tihfafla yüzümüze attığı Balkan paktının başarısızlığını ve gııçlıık- lerini sırtımıza almak — mecburiye- tınde kaldık. Bağdat Paktında oldu u gibi, —"Ateşten başkaları için kestane çekmek" yine bize düştü. Amerikan yardımından, geniş — A- merikan kredılerınden istifade eden, Batı memleketlerinde itibar ve pres- tiji yükselen Tito oldu. Bize kapılar aralanmadı bile... * Ancak Tito'nun Ankarayı ziyare- tinde, Batılı dostlarımıza dahi arzu etmediği bazı acele teşebbus- ler yaptık. Bu "fazla kralcılık" bel- ki de iktisadi durumumuzun evvel düzeltilmesi — telâşından ileri gelmekteydı Yabancı kaynakların oslav basınının sonradan be- lırttıgı gibi bu teşebbüsler Tito ta- rafından sert bir şekilde reddedildi. O sıralarda —Hindicini savaşı son şiddetini bulmuştu. Fransızlar bu sömürge macerasında — gerilemek- teydiler. Fakat Amerıkalıların mü- dahalesi ve Uzak savaşmaz "beynelmilelleştirilmesi" bahis ko- nusu idi. Savaşa bir "Birleşmiş Mil- letler" cephesi katılabilirdi. Tito'ya tekliflerimiz bu yönden oldu Bir "sondaj" — dahi lüzum gör- meden yaptığımız bu teşebbüs iki bakımdan şiddetle tenkit edildi. İs- tiklâl savaşını yaşamış bir nesil o- larak bir sömürge savaşını ne şekil de olursa olsun desteklememiz re- jimimizin temel prensiplerine aykı- rı olmalıydı. Moskovayla çatışmış olmasına rağmen Tito'nu Yu- goslavya'nın — komünist oldugu ve komünist kalacağı ıdrakımıze, İda- recılerımızın idrakine, sığmaz gi- Bled ve Belgrad ziyaretleri de, AKİS, 24 MART 1956