Devlet bakanı tahsis etmiş bulunu- yor. Programından da anlaşıldığı gi- bi; Mollet, Cezayir meselesinde halef- lerinden daha mutedil ve barışçı bir yol tutacaktır. Bu yolda atılacak ilk adımlar olağanüstü durum dolayı- sıyla geri bırakılan — Cezayir millet- vekilleri seçimlerinin liberal bir se- çim sistemi esasına müsteniden ve en kısa zamanda yapılması, müslü- man ahaliye eşit haklar tanınması, Cezayirlilerin içine düştükleri dehşet havasından kurtarılması olacaktır. Cezayir'in geleceğinin Fransa tara- fından tek taraflı olarak tesbit edil- meyeceği hususunda da söz veren Başbakan, şu günlerde, yeni Umumi Vali Catroux ile birlikte Cezayir'i zi- yaret etmek Aarzusunu izhar etmiş bulunuyor. Bu ziyaret — sırasında, muhtemelen, iki taraflı goruşmeler— le, Cezayir için düşünülen statünün ana hatları hazırlanacaktır. Komünistler, Mollet'nin Cezayir siyasetim tasviple — karşılamışlardır. Ancak genel olarak dış siyaset ko— nusunda takındığı tutumu daha n kadar destekleyecekleri kesin olarak bilinemez. Layık okullar konusunda Cumhuriyetçi Halk Topluluğunun oy- larını kaybetmek tehlikesiyle karşı karşıya bulunan Mollet kabinesinin, dış siyaset konusunda da komünist oylarını kaybedeceği günler ergeç gelecektir. Bu bakımdan, Mollet ka- binesine de fazla ömürlü Ur kabine gözüyle bakmak doğru değildir. An- cak Fransız kabineleri tarihe ömürle» rinin uzunluğundan ziyade başardık- ları işlerin büyüklüğü ile geçerler. Mollet'nin de kısa zamanda büyük iş- ler başarmaması için hiç bir sebep yoktur Birleşmiş Milletler Bureymi anlaşmazlığı 300 milyon sterlin kabaca bir he- sapla, resmi kur üzerinden 3 mil- yar, karaborsadaki kıymeti tinerin- den ise 9 milyar Türk lirası eder. Bırleşmış Milietlerdeki Suudi Arabis- tan delegasyonuna göre, böyle bir meblağ, altın olarak ödenmek isten- diği takdirde bin, gümüş olarak ö- denmek istendiği takdırde de birkaç bin deve yükü tutar. Gene aynı de- legasyona göre, meblağı bir kerede ve sterlin olarak ödeyebi- lecek bır Devlet yeryüzünde mevcut değil Suudi Arabis- Oysa ki, Ingıltere tan'ı Bureymi şeyhine — 300 milyon sterlin rüşvet vermekle suçlandır- maktadır. İngiltere'ye — göre, Suudi Arabistan, Bureymi şeyhliği üzerin- deki Ingılız nüfuzuna bir son verebil- mek için Şeyhe astronomik rakkam- lara ulaşan bir rüşvet verecek kadar ileri gitmiş bulunuyor. Böyle bi ia, esasen pek de iyi olmayan Suu- di Arabistan - İngiltere münasebetle- rini son günlerde büsbütün gergınleş— tirmiştir. Suudi Arabistan, bu konu AKİS, 11 ŞUBAT 1956 da bir anlaşmaya varılmadığı tak- dirde. İngiltere'yi Birleşmiş Milletle- re şikâyet edeceğini geçen hafta için- de açıklamıştır. Suudi Arabistan'ın yayınladığı bir muhtırada — Bureymi meselesinin barışı tehdit etmekte ol- duğuna da işaret edilmektedir. Geçen hafta içinde Birleşmiş Mil- letlere yakın çevreleri meşgul eden Bureymi meselesi pek yeni bir me- sele değildir. Hindistan yolunu em- niyet altına almak isteyen Ingıltere on sekizinci yüzyılın sonlarına doğ- Tu, Arap yarımadasında ve Kızıl De- niz kıyılarında bulunan ufak Arap beyliklerini himayesine alm bu rada Muskat Sultanı ile Abu Dahabı şeyhi ile de bazı vesayet anlaşmala- rı yapmıştı. İngiltere bu beylikleri Arap yarımadasına hakim olan Va- habilere karşı koz olarak kullanmış ve böylece Basra Körfezindeki üs- tünlüğünü koruyabilmiştir. Ancak, yirminci yüzyılın başlarında — Arap yarımadasında milli Devletlerin ku- rulması ve bu Devletlerin yarımada- da çıkan petrol yüzünden kuvvetle- nip zenginleşmesinden sonra, küçük beylikler üzerindeki İngiliz 'nüfuzu- nun devamı çok güçleşmiştir. Suudi Arabistan, her fırsattan faydalana- rak, bu beylikleri kendine katmak, yarımada üzerindeki İngiliz nüfuzu- na son vermek istemiştir. İşte Burey- mi anlaşmazlığı da ana davanın çeşitli belirtilerinden biridir. Bureymi vahası, İngiliz vesayetin deki Muskat Sultanlığı ve habi şeyhliği ile Suudi Arabistan a- rasında bulunan ufak, fakat petrol yatakları bakımından çok zengin ol- duğu tahmin edilen bir bolgedır İn- Bir petrol kuyusu Asıl hedef DÜNYADA OLUP BİTENLER giltere burada bulundugu sanılan petrol yataklarına büyük önem ver- miş ve bunları kendi eliyle işletmek istemiştir. Suudi rabistan ise bu kaynakları İngiltere'ye kaptırmak niyetinde değildir ve bu yüzden, ki- me ait olduğu tartışma konusu olan Bureymi vahasını 1952 yılında bir vali yollamak suretiyle fiili işgali al- tına almıştır. Suudi Arabistan'ın bu hareketi Üzerine, Muskat Sultanı ile Abu Dahabi Şeyhının koruyucu mele- ği İngiltere, bilinen sebeplerle derhal ortaya atılmış ve meselenin yoluyla çözülmesini teklif etmişti. Anlaşmazlığın bu safhasında işe Amerika da karışmıştır. Suudi A bistan petrollerini işleten "Aramco" şirketi Bureymi vahası petrollerini işletmeyi de elverişli bulduğundan Amerikan Hükümeti üzerine baskı yapmış ve Amerikan Hükümeti, İn- giltere'den, meseleyi en kısa zaman- da ve barışçı yollarla bir hal tarzına bağlamasını istemişti. Bir yandan İngiltere ile Amerika arasındaki gö- rüş ayrılığı, diğer yandan şeyhlikler- le Suudi Arabistan arasındaki anlaş- mazlık bir uzlaşma yolundaki çalış- maları büyük güçlükler — karşısında bırakmış ve nihayet, 1955 yılı başla- rında, önce Nis'te, sonra da Cenevre- de yapılan uzun çalışmalar sonunda iyi kötü bir hakem anlaşmasına var- mak imkanı elde edilmiştir. Ancak hakemlerin çalışmaları sa- nıldığı kadar verimli olmamış ve bunlar kısa zamanda teker teker is- tifa etmişlerdir. Hakem heyetinin is- tifasından biraz sonra da İngiltere, Suudi Arabistan'ı Abu Dahabi şeyhi- ne 300 milyon sterlinlik bir vermekle itham etmiş ve bunu ben de Muskat Sultanının askerlerı vasıtasıyla Bureymi vahasını 1şgal etmiştir. İşte geçen hafta içinde Su' udi Arabistan temsilcilerinin Bir- leşmiş Milletlere getireceklerini söy- ledikleri Bureymi anlaşmazlığı bu- dur. Temsilcilerine göre, Suudi Ara- bistan anlaşmazlığı hakem — yoluyla çozmekten vazgeçmiş değildir; ancak İngilte buna yanaşmamaktadır. Birleşmış Mılletler lngıltere yi tek- a dönmesi için ikna etme- lidir! er. 1955 yılı başlarında öÖnce Nis'den sonra da Cenevre'de yapılan uzun çal lışmaların sonunda — delegelerin hiç bir anlaşmaya varamayıp dağılmala- rı, bu meselenin Birleşmiş Milletler- de uzun müzakerelere yol açacağı şimdiden tahmin olunmaktadır. Suu- di Arabistan'ın anlaşmazlığı hakem yolu ile halline taraftar — olması ve buna karşılık olarak da, İngilterenin böyle bir müzakereye taraftar olma- ması diğer devletler tarafından hoş karşılanan bır hareket olmadığı söy- lenmekte Ara veya İngiliz iddiaları ne o- lursa olsun, meselenin esasen gergin olan Orta Dogu münasebetlerini büs bütün gerginleştirdiğine şüphe yok- tur. Bu meselenin de bir an önce ve barışçı yollarla halledilmesi bütün dünyanın hayrına olacaktır 17