11 Şubat 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 5

11 Şubat 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ROMA'NIN YANDIĞINI GÖRMÜYOR MUSUNUZ? Bundan altı yıl evvel Agâh Ero- zan gene Bursayı D.P. Grubun- da temsil ediyordu. Bundan altı yıl evvel Dr. Burhanettin Onat tıpkı bugünkü gibi Antalyanın D.P. li milletvekiliydi. Ama o zaman birin- cisini Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekilliği için ekseriyet par- tisi adayı diye düşünmek ancak. lâ- tife sayılabilirdi. İkincisinin Grup Başkanlığına getirilmesi ise insanı sadece güldürebilirdi. Zaten biç kimsenin hatırına da böyle parlak fikirler gelmiyordu. Halbuki D. P. iktidarının altıncı yılında Agâh E- rozanı Büyük Meclisin başkan ve- killiği için D.P. Grubu adayı. Burhanettin Onatı ise aynı grubun başkam' olarak görüyoruz. Hiç bir şey değil, sadece bu husus Türkiye- deki bütün demokratları ve onlar- la beraber hâlâ bu partiden bir şey bekliyenleri derin derin düşündür- melidir. Eğer altı yıl içinde bahis mevzuu zatlar siyasi huvıyet bakımından bir ilerleme kaydetmiş bulunsalar- dı, eğer kabiliyetli olduklarım belli edıp şimdi işgal ettikleri mevkilere liyakatlerini tasdik ettirselerdi, hat- tâ o makamlara geldikten sonra ic- raatlarıyla meziyetlerini — ortaya koysalardı üzülmek bir yana, vinmek gerekirdi. Memleket, sek vasıfta 1k1 devlet adamı kazan- a her ikisinin de fiil- leri meydandadır Şu kısa zaman içinde göstermişlerdir ki politik ba- kımdan her hangi bir olgunluga e- rişmiş degıllerdır Bunun mânası basittir: demek onlar getirildikleri makamlara yükselmemişler, Grubu içinde bu makamlar onlara kadar düşmüştür. Yazık! Beş yıldan fazla bir zaman milletın kayıtsız e şartsız sevgılı partı si olan bir sıyası teşekkül için ne hazin aki- * elbette ki bir Agah Ero- eya bir Dr. Burhanettin Onat meselesi olmaktan çok uzak- tır. u muhterem vatandaşların bizce her vatandaş muhteremdir - şahısları da şüphesiz işin ilgi çeken tarafı değildir.Herkesin mutlaka arlak bir politikacı olması, her 'milletvekilinin — illa ve illâ büyük kabiliyet göstermesi tabii beklene- mez. Ancak bugunku vaziyetin de— lâlet ettiği mâna bilhassa D.P. Gru unu artık derin derin düşündür- meli ve bu grup kendi kendisine Lâ- tinlerin meşhur sualini sormalıdır: o Vadis? Hakikaten, — nereye? Neron Romayı yaktıktan sonra çok geç kalınmış olur. Bir "şahsiyet torpuleyen, bir "sivril miş baş esen" mekanizma fa- aliyette kaldıkça yarın öbür gün D.P. daha da hazin akibetlere du- çar olacaktır. Belki bir Agah Ero- zan, belki bir Dr. Burhanettin Onat her zaman el altında bulunacaktır ama bugün kabinesine hala Şem'i Mesele za AKİS, 11 ŞUBAT 1956 Ergin veya Esad Budakoğlu gibi şahsiyetleri — getirebilen — ekseriyet partisi o makamların da sadece Ce- lal Yardımcılar, Ahmet Özeller ta- rafından işgal edıldıgıne şahit ola- caktır. Emin Kalafatın yaptığı şe- kilde partılını nihayet doğru yola sokmak için kendi prestijinden ve politik hüviyetinden büyük feda- kârlıklar edercesine — cansiperane gayret sarfedenler bıkıp kenara çe- kileceklerdir. Birer tahammül ve sabır âbidesi halinde bekleşen Ha- ük Şamanlar, İhsan Aktüreller, Yavuz Paşamehmetoglular hiç ol- mazsa Hüseyin Balıkların veya Ce- mal Kapçakların yolunu tutmak zo- runda kalacaklar, en umulmadık anda dayanamayıp feveran edecek- lerdir. Bunları bugünden keşfetmek, Agah Erozan Vah D.P. vah! Dır kâhinlik sayılmamalıdır. Bun- lar gidişin tabii neticeleridir. Par- tiyi kurtarmak için gidişe bir son vermek lazım Zira bu gıdıştır ki memleket i- cinde C.H.P. yi 1 numaralı siyasi Kuvvet yapmış, bu gidiştir ki Hür. P. ni namuslu insanlar için bir nevi siyasi sığınak haline — getirmiştir. İktidarın, kendi düşmanlarını uzak ta aramasına lüzum yoktur. Hadi selere ve onların yaratıcısına bak mak hakiki handikapı görmeye ye ter.. Lütfen söyler misiniz, H P. denilen ve bir türlü derlenip to parlanamıyan - Üüstelik bu yolda fazla bir istidat da göstermeyen - tarihi teşekkül 1954 ten bu yana ne marifet yapmıştır ki millet onu şu anda baş tacı etmektedir? Hayır, bir şey yapan C.H.P. değildir, bir şey yapan Adnan Menderesten iba- rettir. Ya 19 lar diye bilinen ve ik- tidar partisi içinde bir kısmı elin- den geldiği kadar çalışan, bir kıs- mı ise sessiz bekleyen insanlar ken- diliklerinden mi Hürriyet kahrama- nı olmuşlardır? İspat hakkı diye dünyanın her demokrasisinde en tabii hak addedilen bir prensibin kabulünü istemek politika adamla- rım meşhur etmez. Adnan Mende- resin bu hakkı tanımamak için ya- rattığı havadır ki D.P. yi ikiye böl- ni memlekette bü- yük bir siyasi kuvvet haline getir- miştir. Eğer ekseriyet partisi son zamanlarda prestijim — kaybetmiş olmaktan şikayetçiyse, bunun se- bebi aşkalarının prestijlerinin yükselmiş bulunması değildir. Bu, sebep değil neticedir. Bir parti du— şününüz ki yıllar boyunca yaptığı 1şler1n külliyen yanlış olduğunu ka- bul eden bir hükümet başkanım alkışlamaktadır. Bir parti düşünü- nüz ki Haysiyet Divanı tenkid ya- pan milletvekilini dört sene evvelki "nüfuz — suistimali" ithamiyle tar- detmek istemektedir, öyle bir "nü- fuz suistimali hadisesi" ki partinin , bir de bakam bu suistimale alet ol- muş — vaziyete — düşürülmektedir. Bir parti ki eclis Grubunda Üniversitesinden — basınına, — mu- halefetinden — müstakillerine ka- dar ne kadar kuvvet varsa hepsi, sırf bir adamı tenkid etti di- ye görülmemiş hakaretlere maruz kalmaktadır. Eğer Adnan Mende- resi başında tutmak için D. P. ken disini kurban etmek kararındaysa kimsenin bir şey söylemeye hakkı olmamak gerekir. Ama hayatlarının belki de en canlı devresinde mem- leketi demokrasiye kavuşturmak gayesiyle bu partının dahilinde ve- ya yanında uğraşıp didişenlerin böyle bir karar kargısında yürekten üzüntü duymalarım da hiç kimse önleyemez. Hele 1950 yi takip eden senelerde hakikaten geri kalmış bir memleketi mümkün; olduğu kadar süratle muasır medeni milletlerin seviyesine çıkarmak — teşebbüsünün bir adamın işleri fena tedvir etmesi neticesi hüsrana uğraması ve eski iktidarın pasif iktisat anlayışının sanki en iyi anlayışmış gibi görün- mek vaziyetine gelmesi Türkiye i- çin talihsizliklerin en büyüğünden başka şey değildir. D.P biliyor mu ki Türkiye muhalefetin en büyük hattâ kuvvet sebebı Genel Başkanının işleri idare ediş arzı, onun Zihniyeti, çıkışları ve i- nişleridir? Biliyor mu ki bir şahıs uğrunda bütün bir milletin samimi ümid ve hayalleri yerle bir edili- yor? Nihayet haberi var mı ki mu- halefet iktidara hiç bir zaman ol- madığı kadar yaklaşmıştır? Mu- halefet, Menderesin heykelini dikse yeridir. Fakat yazık olmıyacak mı Ro- maya ?

Bu sayıdan diğer sayfalar: