Türkiye VC ohn Richard Bonn'da intişar eden bellı başlı gazetelerden biri olan eneral Anzeiger'in Londra mu- habiridir. John Rıchard ın Londra'- dan gazetesine gönderdiği haberler arasında bilhassa Kıbrıs — meselesi ıle alakalı olanlar muhabirin mes- çıkca göstermektedir. "Yeşil ada"nm kaderiyle — alâkalı plan ve tasavvurlardan haberdar olmak isteyen Türk iktidar parti- sine mensup milletvekilleri, muha- lefet idarecileri, hatta Dışişleri Ba- kanlığımızın selahiyetli elemanları General Anzeiger'e abone olurlarsa bu iş için verdikleri paranın hiç de boşa gitmediğini göreceklerdir. Türkiye'nin bu derece yakından ilgili bulunduğu bir mesele baklan- daki haberleri Bonn'da çıkan bir gazeteden öğrenmek, — şüphesiz ki, Demokrasi kelimesinin pırıltılı yü- züne yosunlu bir gölge düşürecek- Sanki Tanrı, bir alman hu- disi olan muhabir John Rıcharda "John, demiştir. Londra'da kendine iyi bir muhit yap! Seneler sonra bir Kıbrıs meselesi çıkacak. Tür- kiyede Dışişleri bakanlarının ika- metine tahsis edilen köşkte oturan bir profesör, evvela bu meselenin İngiltere ile Yunanistan — arasında halledilmesi lâzım geldiğini — söyle- yecek; sonra meselenin ehemmıye— tini anlayarak "yeşil ada"nm mu- kadderatında ilk ve son sözün Tür- kiye'ye ait olduğunu Öne sürecek- tir. Ama bu zamana kadar ışler çoktan sarpa saracaktır. Kıbrıs'ta Makarios adında bir papaz, adaya Self Determination verilmezse isti- fa ederim, diyecek kadar saf bir dost bulacaktır. Ada'nın valisi olan John Harding adında bir İngiliz dost. İşler böyle bir çıkmaza girin- ce Türkiye ilgili devletlere şıfahı notalar verecek, unu Türki- yenin Başbakanından ve bir kaç yakınından başka kimse — bilmiye- cek. Herkes merak içindeyken sen, John Richard, vazifeni yapacak 0- Lup bitenlerden Dünya ve Türk e ârı umumıyesını haberdar ede- ceksin * Doğrusu istenirse, John Richard, bu vazifeyi usta gazetecılere has bir şekılde büyük bir dikkat ve maharetle ifa ediyordu. Haberleri- ni hiç taraf tutmadan veriyor, tef- sirlerinde Sezarin hakkı Sezarda kalıyordu iye'nin şifahi notasını, Kıb- rıstakı İngiliz Valisi Harding'in is- tifasını ve bu istifanın Eden tara- AKİS, 11 ŞUBAT 1956 deki Kıbrıs' fından kabul edilmediğini bildiren Anzeıgerın Londra muhabiri geçen hafta yeni bir haber daha verdi: John Harding, Ingılız Başbaka- nı Eden'e — Kıbrıs'ın muhtariyeti mevzuunda yeni bır proje vermişti. Diğer taraftan Tü Hükümeti de ayni konuda ıkıncı bir teklifin ha- zırlıklarını tamamlamak üzere idi- — o — .Kıbrıstakı İngiliz Valinin Eden'e kabul ettırmeye çalıştığı projeye göre "yeşil ada" Üüçe bölünecekti. Adanın Yunanlıların kesif bulundu- ğu bölgelerinde Yunanlılara Türkle- rin kesif bulundugu bölgelerinde de muhtariyet verile- stratejik kesimlerde ise İngi- Türklere idari cek, Rumlar taki Türkler Feyyaz TOKAR gelecek Türklerden fazla olduğu takdirde arta kalan miktar Garbi Trakyadan anavatana — getirilecek Türklerle karşılanacaktı. John Richard, bu teklifin Tür- kiye'nin Londradaki sefiri vasıtası ile bir kaç gün zarfında İngiliz Dış işleri Bakanlığına tevdi — edilmesi ihtimalinden de bahsediyordu. Doğrusu bu teklifin İngilizler tarafından değil, — Yunanlılar tara- fından nasıl karşılanacagı merak e- dilmeğe değ Meselenın hıç merak edilmeyen, herkes tarafından bilinen tarafı, Kıbrıs'ta — Makarios'un tahrikleri neticesinde hem Yunan, hem Türk, hem de İngiliz kanının aktığı; Tür- Kıbrıs için nümayiş Kararları başkaları liz askeri idaresi devam edecekti. John Richard, haberine, bu proje- nin Eden Amerikadan — döndükten sonra Muhafazakar Parti hüküme- tinin bir toplantısında müzakere e- dileceğini de ilave etmişti. General Anzeiger'in Londra mu- habirinin Türkiyenin muhtemel tek- lifi ile alâkalı haberi son derece dik- kat çekici idi. Türkiye'nin bir mü- badele teklif etmesi ıhtımalı vardı. Türkiye bir şartla Kıbrıs'ın muhta- riyetine rıza gösterecekti: Mübade- e. Yani Kıbrıs'taki bütün Türklerin Anavatana gelmeleri temin edile- cek, buna mukabil Türkiyede mev- cut Rum ekalliyeti Türkiye hudut- ları dışına çıkarılacaktı. Türkiye- deki Rumların yekunu Kıbrıstan verecek kiye ve Yunanistanda iktidar par- tilerinin bu mevzuda işin başından itibaren hatalı birer politika takip ettikleri ve bu yüzden kuvvetlerini kaybetmiş bulunmalarıdır. Türkiyede — evvela - "Komünist tahrikı" sonra da "Gençliğin gale- yanı" denilen 6-7 Eylül faciası ce- reyan etmiş ve bu hadiselerin maddi ve siyasi, tahribatının izleri henüz silinmemiştir. — Kayıplarımızın bu kadarla kalması iyimser bir temen- ni olacaktır. Zaman Kıbrıs hadıselerıne ge- bedir. Bize de beklem düşüyor. Olup bitenleri ogrenmek için bir Alman gazetecinin İngiliz makam- larından alacağı haberleri — bekle- mek! ,,