kanı bir gazeteyle ortaklığını gizliye- rek Bakanlığı adına bu gazeteyle mu- amele yapmıştı. Hükümet Gene iyi alâmetler Geçen cuma akşamı, tam gece ya- ında, Adnan Menderes ile İs- met Inoııu Türkiye — Büyük Millet Meclisinin kapısı önünde karşılaştı- lar. Yeni hükümetin programı etra- fındaki müzakereler bir kaç dakika evvel bitmiş ve muhalefetle iktidar arasında bir meydan muharebesi ce- reyan etmişti. Bu muharebede mu- vafık kuvvetlere — Adnan Menderes, birleşik muhalif kuvvetlere de İsmet İnönü komutanlık yapmıştı ve kür- süden karşılıklı çok sert - ama hiç galiz değil - sözler söylenmişti. Ka- pının önünde karşılaştıklarında İnö- nü şapkasını çıkardı; başbakan pal- tosuz ve şapkasızdı. Muhalefet lide- rinın yanına geldi, elini sıktı, sonra: — Çok sertti paşam" dedi. İnönü tebessüm etti. Başbakan 0002 numaralı: makam arabasına, Muhalefet lideri ise C. H. P. Gurubu başkan vekili Nüvit Yetkinin elden düşme satın aldığı küçük Taunus'u- na bindiler ve Meclisten ayrıldılar. Ertesi gün Adnan Menderes bu karşılaşmayı Bakanlar Kurulu top- lantısında bahis mevzuu edecekti. Ha kikaten çok hoş bir tesadüf olmuş- tu. Bir fotoğrafçının bu anı tesbit edememesi yazıktı. Zira bir defa da- -a, iki partinin lideri — çok sert bir mücadeleden sonra, tıpkı batı de- mokrasilerindeki İ üşman ol- maksızın ayrılıyorlardı. "Bir defa da- a" demek hatâ sayılmamalıdır. Çün- kü bu nevi hadiseler 1950 den bu yana hiç olmamış değil Olmuş- tur, ama maalesef çok kısa ömürlü olmuştur.. Tenkitler sertleşince, ga- liz kelimeler ortaya çıkmıştır. Hal- buki gece yarısı biten Meclis toplan- tısında siyasi hayatının belki de en güzel konuşmalarından birini yapan İsmet İnönü ağır konuşmak için il- lâ küfretmeye lüzum bulunmadığını, dnan Menderes ise bir devlet ada- mının en ağır ithamlar karşısında bi- le sükünetim muhafaza edebileceğini ortaya koymuşlardı. Doğrusunu söy- lemek lazım gelirse meşhur "hava"- nın bozulması hemen daima başba- kanın sükünetim kaybetmesiyle olu- yordu. Eğer asabına hâkim kalmak- ta devam ederse, içine girdiğimiz dev- reyi beğenmemeye imkân yoktu. Asıl olan icraat Fakat cuma günkü müzakerelerin neticesi Meclis kapısı önünde se- lâmlaşmaktan ibaret kalsaydı sevi- nilecek bir taraf olmazdı. Başbakan ertesi günü saat 11 de Başbakanlık- ta bakanlarım topladı — ve hükümet ilk ağızda Ankara ve İzmirden Örfi İdarenin kaldırılmasına karar verdi. Bundan başka Seçim Kanununda 1954 seçimlerinden sonra yapılan tadilat kamilen iptal — edilecek, emeklilik müddeti de memurlar için eskisi gibi AKİS, 24 ARALIK 1955 80 seneye çıkarılacaktı. Bakanlar Ku- unda eklifler âdeta ittifakla kabul edildi. Halbuki bunları isteyen, hatta bazılarına — müddet koşan İs- met İnönüydü. Ortada bir zihniyet de- ğişikliğinin hayırlı alâmetleri görü- lüyordu ki sevinmemek ekle değildi. Şimdiye kadar muhalefetin her tale- bini, haklı da olsa, sırf muhalefetten geliyor diye reddeden ve böylece hal- kın da emniyet ve muhabbetini kay- beden Demokrat iktidar İnönünün bir gün evvelki tekliflerini bir gün sonra yerine getirmekten çekınmı- yordu. Çekinmiyordu ve çok da iyi e- diyordu. Muhalefeti yenmek için onun elindeki silâhları almaktan daha iyi bir taktik olabilir miydi? Seçim Ka- nunu, Örfi İdare ve Emeklilik Kanu- undan sonra hükümette de derhal bir değişiklik yapıldı Başbakan Mil- li Savunma anlığı vekâletini bı- raktı ve yerine Şem'i Ergin'i tayin YURTTA OLUP BİTENLER hâkim olmuştu. Konuşması 1 saat 20 dakika sürmüş ve D. P. u tara- fından sükünetle dınlenmıştı. 19 lar ve C. H. P. sıralarından ise zaman za- man kuvvetli alkış seslerı yukselmış- ti. Kürsüde İnönü n Bölük- başı takip etmişti. C. M. P. lıderı, da- ha lafının başında muvafık milletve- killerini "ben sert konuşmayacağım, arkadaşlar" diye yumuşatmıştı. Ko- nuşması hakikaten sert değildi, ama muhalefet namına yapılan tenkitlerin de en az beğenileni oldu. 19'ların ha- reketinden beri .'de ne yapa- cağını bilmez bir hal vardı. Yeni par- tinin D. P. den sonra en çok C. M. P.'ye zarar vereceğine şüphe yoktu, ama Osman Bölükbaşı ve arkadaşla- rı bu mevzuda kesin bir politika çiz- mek ve onu takip etmek zorundaydı- lar. Program hakkındaki konuşma, pek az kimseyi tatmin etti. Mevzula- ra dokunulmamış, şöylece ilişilmişti. İzmir'deki meşhur merasimden görünüş Kabahatli Türk etti. Adnan Menderesin bu bakanlığı vekâleten üzerine almış bulunması muhalefetin itirazlarına — yol açmış ve bu hususun Anayasaya aykırı ol- duğunu hatipler Meclis kürsüsünden ifade etmişlerdi. Demokratik yolda- i inkişafların urada bitmeyeceği anlaşılıyordu. Hükümet Anayasa de- ğişikliği meselesini ilmi bir komis- yona havale etmek niyetindeydi. Kır- şehir pek yakında bir valiye kavuşa- çaktı. Her şey gösteriyordu ki İsmet İnönünün hiç olmazsa 1954'e derhal avdetimiz yolundaki talebi hüsnüni- yetle karşılanmıştır. Kaybettiklerimi- zi bulduktan sonra bir yândan bir daha bunların tekrar kaybına mani olacak tedbirleri almalı, diğer taraf- tan da daha ilerdeki hedeflere doğru yola çıkmalıydık 1950'den bu yana kâfi derecede zaman — kaybetmiştik. Meclıstekı müzakereler Program üzerindeki müzakerelere İsmet İnönünün kuvvetli şahsiyeti Bayrağı değildi Bilhassa Örfi İdare — mevzuunda ve 6-7 'eylül hadiseleri hakkında Osman Bölükbaşının söyledikleri, kendisinin bundan üç ay kadar evvel İsmet İ- nönünün "Çetin İmtihan' başlıklı makalesinin intişarı günü basına ver- diği ve maalesef o gün bazı gazeteler kapatıldığı için yayınlanamayan be- yanatı yanında dahi çok zayıftı ve C. M. P. nin hakiki kanaatini akset- tırmıyordu. Buna mukabıl 19'lar adına yapı- lan üç konuşmanın üçü de çok Sevi- yelıydı ve hatıpler ele aldıkları mev- zuları mükemmel şekilde teşrih et- mişlerdi. İçlerinden en başarılısı Ek- rem Alicandı. Sesinin mikrofona çok iyi gitmesinden başka, okuduğu me- - AKİS'in geçen hafta yaptığı tahminin aksine - dolgundu. Zira be- yanatın müştereken hazırlanmasın- dan vaz geçilmiş ve sadece ekonomik durumun teşrihi gayesi güdülmüştü. Hukuki noktai nazarı Turan Güneş 7