KİTAPLAR BUGÜNÜN DİLİYLE MEVLANA (Yenileştiren: A. Kadir, Önsöz: Abdülbaki Gölpınarlı, Kapak Kompo- ısyonu Süheyl T erek İstanbul Mat- baası, 88 Sayfa, 2,5 ra) Yetışen yetişmekte yet nes ıllerı, bazı adlan, "büyük", yüce", "ulu" gibi sıfatlarla bellemış- tir. Ama bu kışılerın yalnız adlarını bellemiştir, eserlerini okuyamamış- tır, bu "büyük" şairi, mütefekkiri, yakından ogrenememışdır Bir peşin nları "bü yuk"lugune, ınanmışdır Yahut i- Zira böyle kişileri olan Cumhuri- ükümle, — on yuce"lıgıne nandırılmışd r. 'büyük", "yüce" dıye belletenler de, bu “"büyük'lük ve ce"liğin ne den geldiğini pek bılmıyorlardır Ha- mid, hâlâ "şair-i d un “"neden"ini yetişen nesiller, doğ ru dürüst öğrenememişlerdir. Kola; kolay öğrenemezler "Mevlâna" adını memlekette bil- miyen yoktur. Yediden yetmişe, oku- muşdan cahile, bütün memlekette bu ad ibadet derecesine varan bir saygı göregelmiştir. Adından önce, daima “büyük hakim" denir, ü İ denir, "b ü k mütefekkir" "büyük in L GÜL ğü Mevlana nm? Peşin hükümler- den, klişeleşmiş bılgılerden sıyrıla- , kaç münevverii n büyük- lugunu gerçek manasıyle soylıyebılı- Y diyüzyıl öteden "büyük" olarak gelen bir adam olarak, Mevlâna'yı, hiç olmazsa, esas çızgılerıyle, gereği pil olduğunu hemen belirtmek yerin- de olur. BM, Mevlâna'yı'tanımaktan mahrum eden başlıca sebeb dildir. Mevlâna'yı olduğu gibi, öbür sanat- çıları da. Degerlerı, peşin hükümlerle değil, 'eser' lerıyle tanıtmak, o değerletin daha iyi bilinmesine, sevılmesıne, an- laşılmasına yarayan en iyi ve tek çı- kar yol olsa gerektir. Milli Eğitim Bakanlığı'nın klâsik tercümeleri bu yönden, büyük değer taşır. Bu arada şunu belirtmek yerinde olur ki, hıç bir şıır, nesir olarak ve- rilemez. Şiirin nesir haline gelişi, o- na çok şey kaybettırır Şiir, yalnız fikir ve manâ değildir ki... Bu bakımdan, bir usta elin, bize, kendi büyük degerlerımızı aslının bü- tün özelliklerine sadık kalarak, tanıt- masını bekliyorduk. Buna muhtaç tık. Bugün elımızdekı 88 sayfalık bir ki- tap bu yolda, önümüze ışık serpiyor. 'Bugünün Diliyle Mevlâna", bu tip kıtaplara ne derece ihtiyacımız oldu- ğunu, yüzde yüz bir kesınlıkle ispat itmektedir Me lan , bu satırlarla, — anlat- mak, tanıtmak iddiasında değiliz. Bu, en hafif tabiriyle haddini bilmemez- ik olur. Mevlâna konusunda konuşmakta Memleketin tek büyük otoritesi Ab- 22 dulbakı Golpmarlı nın kitaba yazdığı evlâna'nın şiirini tanımak ısteyenlere rehberlik etmekte Elimizdeki kitap Divân-ı Kebırden tercümelerdir. Kitapta 36 gazelle 8 rubainin tercümesi vardır. Kitaptaki şiirler, bugünün şiir tek- niğiyle yenileştirilmiştir. — Abdülbaki Gölpınarlı'nın, şu sözleri, kitaptaki yenileştirmenin sıhhati ve başarı de- recesi hakkında yeter derecede bir fi- kir vermektedir: "A. Kadir 'in bu ye- nileştirmelerinde, en mühim, nokta, asıllarına harfi harfine uygun olma- sını sağlamış bulunmasıdır. Hattâ şa- r (A. Kadir), bunun için her şiirin başına, farşça aslının ilk beytini yaz- mış, karşılaştırmak ısteyenlere ko— Nihayet anlaşılacak laylık göstermiştir. Şiirlerin bir bey- ti, A. Kadir'de bazı kere bir, bazı ke- re üç mısra olmuş, fakat o, hiç bir vakit, ana fikri alıp ona yenıden bir başka tarzda şiirleştirmek yolunu tutmamış, daima aslına sadık kalmış- tır." Bu şartlar altında yapılan bir ye- nıleştırmenın ne derece güç, çetin bir iş olduğunu kavramak zor değildir. Bu, başarıları işin büyüklüğünü, de- ğerini gostermesı bakımından da, ay- TL önemlidir. Kitapta okuduğumuz şiirlerdekı dil ustalığı, mısra kuruluş- larındaki kusursuzluk ve sağlamlık da, bize bunu açıkça gostermektedır Bu yenıleştırmeler, bize iki şeyi öğ- retiyor âna nın, yediyüzyıl sonra hala, 'genç şair" olarak yaşa- makta oluşunu, öbürü, A. Kadirin bu işdeki başarısı ile, şiirdeki ustalığı- Me lâna'nm, dünya görüşüne ışık serpen şu iki kıt aya bakınız da, onun bugünün şiirine ne kadar yakın ol- duğunu görünüz: "Ben hacetler kıb— lesiyim - Gönlün — kıblesiyim en cuma mescıdı değilim - ınsanlık mescıdıyım be 'Gönlü sâf snt'ıyım ben - Benim tekkem âlem - Medresem dunya be- nim . Değilim abalı süfilerden". Şu Rubai, Mevlâna'nın dinler üs- tundekı büyük ve kalıcı — hüviyetini ve fikrini göstermeğe yetmiyor mu? Müslümanlığın, kâfirliğin dışında ova "Uçsuz bucaksız ovada sevdamız r gider "Arif olan vardı mı, usnlca başını kor "“Ne müslümanlığa yer var, ne âfirli ge yer. “"Bugünün Diliyle Mevlâna"yı oku- duktan sonra Mevlâna'nm gerçekten büyüklüğüne inanacaksınız. Ama, bi- lerek, anlayarak inanacaksınız. Bu az şey midir? YENİ HİKAYELER 1956 (Hiç bir yerde yayınlanmamış 19 yeni hikâye, Varlık Yayınları, Ye- ni Hikâyeler: 9, 112 sayfa, 100 kuruş) Varlık — Yayınevi iyi bir gelenek kur- du. Her yıl, biri şiir, diğeri hikâ- ye olmak üzere iki kitap çıkartıyor. Bunlarda, hiç bir yerde yayınlanma- mış şiirler ve hikâyeler — yer alıyor. Bu alandaki İlk kitaplar, o zamana kadar bu tip bir şey yapılmadığı i- çin, ilgiyle — karşılanmıştı. Sonraki yıllarda bu ılgı biraz azaldı sanıyo— . Bu ından çıkan "Yeni Hi- kayeler 1956" kıtabında 19 yeni hi- kaye var. Kitaptaki tertip şurasına göre, hikâyeleri olan sanatçılar şun- lar: Ahmed Hamdi — Tanpınar, Ziya Osman Saba, İlhan Tarus, Faik Bay- sal, Sabahaddın Kudret Aksal, Mah- ut Özay, t O. Bener. nullah Arısoy, Tahsın Yucel Çelen, Ayhan Sarıısmaıloglu, Öz, Nacı Girginsoy, Kâmuran Şıpal Turkan Berksoy, Kemal Hasekioğlu, Turan Bakır, Cemalettin Akın, Re- cep Bulut. Hemen şunu belirtmek yerınde o- lur ki, kitapta yer alan özellik taşıyan — cinsten ok. En yeniler bir yana, hikayeci o0- larak bildiklerimizin yazdıkları da, öyle uzun boylu sözü edilecek cinsten değil. Ahmet Hamdi Tanpınar'ın "se- fil yıgılışlar ve "visal çıglıklarıyle süslediği hikâyesinde kırk kelimelik cumlecıklerını okuyabıl mek için insa- nın nefes ından marotoncu ol- gerekıy a Osman Saba, yıne çocukluk hatıralarını anlatıyor Onun cümleleri de oyle, İlhan Tarus'- un “"Gece Oturumu", kendi tabiriyle “Çala tuş" yazılmış. Faik Baysal'ın hikâyesi, dılı ve knrnluşn bakımın- dan kitabın kötü hikâyesi. Ne demek ıstedıgı belli degıl Dılı son derece yapmacıklı. Devrik cümleyi anladık ama, bunun da bir yolu, yor: ı vardır. Saba- haddin Kudret'in "Sezai eyefendi- n Yücel, dillerinin canlılığı, temizliği ile okunuyorlar. AKİS, 24 ARALIK 1955