DEMOKRASİ Paris'de Patlıyan Bomba Paris. - Aralık... Meclis gurubundaki fırtınalı tar- tışmaların ve onu takip eden buhranın Paristeki delegasyonları- mıza aksediş ve tefsir ediliş şekille- ri politika, memuriyet ve temsil ha- yatımızın yeni ve ibret verici muh- telif halarını çızmelı bakımından hayli ıstıfad li oldu Pa d memleketlerdekı tem sıl ve faal iyet merkezlerımız i- çinde taleplisi ve heveslisi en çok sayıda bulunan, cazip bir "poste" olduğunda şüphe yoktur. Tine bu cazibenin bilhassa son senelerde değişen Bakanlar, yükselen şefler sayesinde, sayısı haylı kalabalık bir mur veya sözde mur kütlesi celbettiği de - ıçerde ve dışarda - bilinen hakikatlerdendir. — Seneler- denberi bir takım zevat-ı muhtere- menin yine bir takım yeğen veya kuzenleri, dost ve ahbapları Parisi içinde ve dışında çift maa geçenler, eğitim, lisan durumları, temsil ve iş kabili- yetleri hayli karanlık olanlar — hiç te azınlıkta değildi. Dergâh yaptık- ları Pariste ıkametlerının süresi de Bakanlarının siyasi ö ve süre müddetince goreceklerı ıltıfa- tın derecesine bağlı idi. Daha evvel- ce de yazdığımız gibi Bakanların karşılanış-ve uğurkuuşlarındaki gü- e yarayan ibret vırler şeklınde tecelli etmektey İi. Tahmin ederiz ki, şimdi, Bakan- ların birbiri ar mahut günlerde yonlarımızda ve onlara bağlı mües- seselerimizin muayyen çevrelerinde- ki panik ve telaşı kıyas edebilirsi- niz. Fakat belki bundan sonraki sahneleri göremiyeceksiniz., Ancak mından tıpık olanlar da bu son lev- halardır. * İlk haberleri bir şaşkınlık ve te- laş havası takip etti. Hususi ve resmi Ankara mukalemeleri o- layları teyit ettikçe havaya bir ko nik hâkim oldu: Baka lıklar, başkanlıklar, delegelıkler bır- biri ardına devrilmişti eya dev rılmekteydı. Artık aldanmaya, te- reddüde imkân yoktu, vaziyet belli olmaktaydı. "Sonun başlangıcı" gö- rünmekteydi. Rüzgâr dönmü Rüzgârla beraber yem torbalarının dibi de meydana çıkmıştı sonra vakaların seyri süratlendi. Şimdi hava bir kızgın- lık, hâyâ ve alınganlık havası nkü hempalar, düşkün Bakanla- rına karş ilk hücuma geçenler ol- ardı. Talihin ve karakterimi- zin garıp tecellisine bakın ki, daha AKİS, 24 ARALIK 1955 dün hava alanlarında el öpenlerin, genç arkadaşlarının yanında şefleri- nin çantasını taşıyanların ağzından, şimdi "Yüce Divan" veya "tahkikat komisyonları" lâfları eksik olmu- yordu. Hatta Bakanın delegelıgını muhafaza edeceği haberine ilk is- yan eden bunlar olmuşlardı. Bunca skandal ve yolsuzluktan sonra ar- tık buna nasıl cüret edilebilirdi? mül edebılırler iniydi? Bu fasıl ran evvel ılmalı, suçlular mey- dana çıkarılmal dı. Ancak bütün bu olup bitenleri, bü- tün bu utanç verici ruh ve yüz değiştirmeleri, bütün bu alçalmala- bir grubun soysuzluğuna rı, küçük Aydemir BALKAN ların - bunlar hâlâ aydın sayılabi- ver ihaneti" ri budu ki manevı çöküşü hazırlar. Bu —bakımdan, bazı merkezlerimiz- e mevzii ve ehemmiyetsiz gibi görülen bu değişmeler, memleketi- mizde “fikir hür, irfanı hür, - danı hür" bir ınsanlar ıklımını ozle- yen vatanseverler için umumi bir ikaz olmalıdır. Sonu goren, rüzgârı hisseden eski beslemeler, yeni fır- ğiştirmekte birbirleriyle yarışacak- satlar peşine düşecekler, cephe de- lardır. Hatta bunların çığlıkları, hü- cumları, feragatli ve mahviyetkâr eski ucadelecılerı de örtecek ka- dar ileri gidecektir. Her memleket, $ Pariste Zafer âbidesi İktidara gelen yaşasın ! verip geçmek doğru olur mu? Bun- ları milli bünyemiz içinde azınlık farzetmek kendimizi aldatmak de- ğgil midir? Etrafımıza bir iyice ba- kalım: Şimdi kahraman kesilenler- den, beş senedir — hangisi, bu zelil ve haysıyetsız hayat ve dünya gö- rüşünün zavallı aktörleri olmamış- lardır? Basınımızda, üniversitemiz- de, idari cihazlarımızda, devlet mü- esseselerimizde, meclislerimizde bu tuluatın dışında kalmış olanlar mo- ral yapımız bakımından bizi endişe- ye düşürecek kadar azdırlar. Bu temel müesseselerin şerefli insanla- rı çok defa beş parmakla sayılacak kadar azınlıkta kalmışlardır. Mille- timiz, eğer bugün, mesnetsiz ve ü- mitsiz boşlukta — bocalamakta işe, bunda, senelerdir güvendiği aydın- her rejim bu parazitleri tanımıştır. Fakat bunlar bizde, heyhat, kökten yaprağa kadar sarmış tırtıl gibi, bol ve iğrençtirler. cak geleceğimiz için ümitli' ve ıyımser olanl ar hüsrana uğramaya- caklar Çünkü Türkiyede yıkılmalara rağmen yepyeni b sil yetişmektedir. Sayısı şimdilik az olan bu "gerçek aydınlar" zamanla ve tahmininizden çok daha kolaylık- la, bütün bu tırtılları ezeceklerdir. abiat kanunlarına, cemiyetin tabii inkişafına karşı gelmek isteyenler, er geç mağlüp olacaklar, kaderleri- ne boyun eğmek zorunda kalacak- lardır. “"Tanrının değirmenleri yavaş öğütür". Fakat öğütür! 11