bat, acele ilaçlar, sürgüler, pamuk, gaz, pens ve gerekli malzemeyi koy- mağa mahsus yerler fardır. Yemek- ler de buradan hemşirenin nezareti altında tevsi edilir. Hemçşireler Amerikan hastahanelerinde hem- şirelerin durumu da pek entere- sandır. Asker hastahanelerinde bun- lar subaylar gibi üniforma taşırlar. Rütbeleri vardır. Yarbaylığa kadar yükselirler. İhtisas şubelerinin baş hemşireleri ekseriya binbaşı sindedir. Gömlek yakalarında ve o- muzlarında da rütbelerim — gösteren özel işaretler vardır. Ayrıca omuzla- ra her hastahanenin bir işareti ko- nur. — Sivillerde keplerin kenarında band şeklinde kıdem işaretleri var- dır. Newyork'ta, "Memorial center for cancer and allied diseases"in hem- şirelere hitaben bir mecmuada ya- yınladığı ilânı görmüşsünüzdür: Ücret: ayda 235-275 dolar. Çalış- ma saatleri: Günde sekiz saat, hafta- da beş gün kırk saat. Zamlar: Her gece veya akşam çalışmaları için 2,5 dolar zam Tatil: senede dört hafta. Milli günler: Senede — dokuz gün. Hastalık için: Ayda bir gün. Mavi haç: aidatı hastanece ödenecek (has- ta oldukları zaman hemşirelerin ba- kımına yarayan bir teşkilatta). Ya- tacak yer: Hastanece temin edilecek. Çamaşır: Her hafta dört gömlek, ü- niforma ve çamaşır bedava yıkana- cak. Recovery Ward Bu — henüz, bizim hastahanelerimiz- de tatbık yeri bulmamış bir usul- dür. "Canlandırma servisi" diye di- limize çevirebiliriz. eliyat olan hastalar bir tasnife tabi tutulııyor Basit müdahale görmüş olanlar ken- di koğuşlarına gönderiliyor. Fakat ö- nemli müdahalelere maruz kalanlar mesela karın, göğüs, beyin ameliya- tı geçirenler muhakkak önce bu ko- ğuşa geliyor. 48 saat kalıyor Can- landırma koğuşunda hastahanenin kapasitesine göre 30-40 yatak bulu- nuyor. Bunlar çok zaman ayrı odalar halindedir. Ağır bir hasta öbür hasta- yı görmez. Dışardan selen acil vaka- lar da buraya alınır. Bu koğuşa dı- şardan kimse giremez. Sıgara içil- mez. Geniş bir hemşire ve personel kadrosu vardır. Sekiz saatte bir ğişir. Karyolalar özel tertibatlıdır. Yanlarında hastaların düşmemesi i- çin inip çıkan parmaklıklar vardır. Ayak ve baş uçları her türlü hareke- te müsaid ve müteharriktir. Baş uç- larında müteaddid prizler vardır. As- piratörler, lambalar hemen burala- ra takılıverır Oksı_ıen bombaları ha- sır durumda, an ve serum Şişe- lerim asmak ışın özel tertibat vardır. Hülâsa önemli bir hasta şoktan, kol- lapstan bu koğuşta kurtarılır. Ge- rekiyorsa kan aktarılır. Tansiyonu, nabzı, teneffüsü, harareti her an kentsel edilir. Bu koğuşta iyi bir du- ruma getirilir ve kendi atıl koğuşuna teslim edilir. Bu, aynı zamanda kol- AKİS, 24 ARALIK 1955 lektif çalışmama da ne demek oldu- ğunu gösterir. Göz, kulak, bevliye, nisaiye, hariciye gıbı bızde birbirin- den tamamen ayrı ve habersiz çalı- şan şubelerin hastaları bir elde, bir sistem dahilin aynı — metodlarla ilk yardımı gorurler ve en ehil eller- de ağır ve büyük bakımı icabettiren birkaç günü geçirirler. Bizde bazan iki dahiliye ve iki hariciye servisi a- rasında aşılmaz sınırlar, münaferet- ler bulunduğu ve bu şahsi ahlâksız- lıkların iş hayatına da olduğu gibi aksettiği görülmektedir. Halbuki ora- larda biç kimse birbirini kıskanmaz, birbirinin kuyusunu kazmaz. Yani oralarda bazı büyüklerin de içine ka- tıldığı gizli mücadeleler yoktur. Sa- yın bayanlar her işe, mübarek ve dü- şesi burunlarım sokmazlar. Bir ta- rafı dinleyerek öbür tarafı vurmaz- lar. Çalışanın hakkı teslim edilir. O- nündeki molozlar ayıklanır. Yüksel- me imkânları sağlanır. Herkes dayı- sından aldığı ilhamla serazad, alabil- diğine, müstakil çalışmaz. Metodlar standardize edilmiştir. İyi kontrol e- dilebilir bir hale getirilmiştir. Bizde ise her klinik şefi kendim tamamen hür ve müstakil sayar. Halbuki nere- de hürdür ? Ne saman olmuş- tur? Arzularım, ihtiraslarım gemle- yemeyen, menfaatlerini dünyanın en mukaddes ödevi karşısında geriye i- temeyen adam nasıl hür olabilir! Pa- raya, kadına, içkiye, menfaatlere, ihtiraslara, kinlere, bağlanmamak! Asıl hürriyyet bu değil midir? Otuz yıl efendisine kölelik etmiş olan 1200 yıl önceki esir filozof Epiktetos biz- den çok daha hür değil iniydi?. "Esirin zincirlerini çözdüler. Zin- danın kapısını açtılar. Fakat onu i- çerden çıkarmak kabil değildi. Çün- kü esaret onun — zincirlerinde değil, TIB ruhunda ve iradesindeydi. Hür insana zincir vurul amaz. Onun zindanını aç- mak lüzumsuzdur: Hur insan zincir- lerini kırmasını bilir Ak saçlı kadınlar Bir Amerikan hastanesinde hasta- lar sadece idarenin ve hekimler- le hemşirelerin nezaretinde değildir. Onları adeta bütün millet takip et- mektedir. Dileklerini, — ihtiyaçlarını her an kovalayan yaşlı bayanlardan müteşekkil ayrı bir teşkilât vardır. Buna "Gray iy Service" denilir. merikan kızılhaçma bağlı olan, bu yaşlı bayanlar bütün hastahaneleri dolaşırlar. Haftada birkaç gün bir kaç saatlerini buralarda — geçirirler. Bir kazaya uğrayarak veya savaş- ta elini, kolunu kaybetmişlerin aile- lerine kim mektup yazacaktır? On- ların evlerine uğrayarak ihtiyaçları- nı kim soracaktır? Çocuklarına ye- mek kim pişirecek, kim yedirecek- tır" Üzül meyin, aksaçlı — bayanlar iş başındadır. Hastalara mukaddes kitabı okuyan onlardır; mektuplarını yazan onlardır. Dışardan alış veriş- lerini yapan, ufak tefek işlerini takip eden, mektuplarını postaya atan, on- lara kitap roman, nota, hatta sanat öğrenmeleri için aletler taşıyan onlar- dır. Özel bir de telefonları vardır. Çağırıldıkları anda derhal hastanın yardımına koşarlar. Bu gri saçlı, ki- bar tavırlı, nazik, tuvaletsiz bayan- lar astragan gıymezler, kokteyl bil- mezler, minyatür' golf oynamazlar. O| lerinin müdavimi değildirler. Şapka modaları hakkın- da fikirleri yoktur. Dior ve Fath'dan bıhaberdırler Kendilerini yalnız ce- mıyetın derdlerine, mukaddes ödevle- açlara, muztariplere ve kimsesiz- lere bağışlamışlardır.