SPOR bakmak oluyordu. Havanın yağışlı uru oluşuna göre futbolcular birbirleriyle şakalaşıyorlardı. Yağı- yor, sen oynıyacaksın açık, ben oy- nıyacağım... Muhaliflerin Federasyona muhalif olan yazar- lar gazetelerindeki neşriyatları yanında, umumi yerlerde de konuşu- yorlar ve kendi fikirlerini bir takım esprılerle ızah ediyorlardı. Meselâ bu bir konuşma hafta ıçerısınde A- daletle mıllı takımın yaptığı hususi bir karşılaşmada “"L" tribününde ce- . Federasyona yalan ol- sözleri federasyona — yakındır - muhalifler: “biz de ondokuzları kurduk, Federas- yon Başkanının bu icraatı ile işi sona götürmesi imkânsızdır. Söyle kendi- sine,hareketegeçeceğiz"diye takılı- yorlar ve "müşavere heyetinin Porte- kiz takımına karşı çıkacak milli ta- kımımızı ufağa ufak, büyüğe büyük boy fikrı ile tertıp etmeğe çalıştık- Doğrusu bu çok ince bir düşünüş" diye şaka ediyorlardı. ütün bu sözler tabii alâkalılara nak- lediliyordu. İşin garibi muhalif oldu- ğu bilinen bir sabah gazetesi ilk defa milli takımı diğer gazetelerden evvel verdi. Ayni gün gazeteyi okuyan As- başkan Hakkı Yeten Yeşilköydeki o0- telde federasyon başkam Hasan Po- lat'a: "Başkan hakikaten takım böy- le midir?" diye sordu. Vakıa Hasan Polat "hayır demişti" ama sahaya ilk çıkan takımdan sadece Nusret ek- sikti. Demek ki istihbarat iyi çalış- mış ve Asbaşkanın haberi olmadan bir gazete çıkacak takımı haber ala- bilmişti. Maçın — cereyanı Mithatpaşa —Stadı gene tarihi gün- celerinden birini yaşıyordu. Bilet bulmakta güçlük çeken sporseverler soğuğa rağmen gece saat 4.00 te stad kapılarına gelip dayanmışlardı. Sabah saat 9.00 da stad yükünü almış, ancak serbest giriş — kapıları açık kalmıştı tatmin olmuşlar mıydı ? lik neticeden sonra verilecek cevap elbette ki "evet" olacaktı. Doğrusunu söylemek icap ederse milli takımımız o gün çok daha iyi bir netice alabilir- dı Çunku Portekizliler umulduğun- yıf bir ekip olarak gözüktü- ler İçlerınde kaleci, sağ açık sağ iç nunla milli takımımızın kazanmış ol- muvaffakiyet hiç bir zaman ümsenmiş olman. Hattâ daha da ileri giderek Lizbonda yapılacak olan revanş maçmın bizim için çok tehli- keli olduğu da söylenebilir. Demek istenen sadece milli takımımızın önü- 34 müzdeki maçları nazarı itibara ala- rak daha sistemli bir şekilde hazır- lanması icap ettiğidir. Çünkü takı- mın ilk devredeki dağınık oyunu bize şu hakikati göstermiştir: Eleman bakımından iyi, fakat anlaşma bakı- mından zayıfız. Bunu gidermek, an- cak beraber çalışmakla kabildir. E- şantiyon bir an r kısa zamanda bu kadar faydalı olabılı di. Oyunun birinci devresini 1-0 mağ- lüp bitirdik. İkinci devrenin hemen başında Lefterin yaptığı beraberlik sayısı ve onu takiben Metin v Naz- minin attıgı goller sahadan 8-1 ga çıkmamızı teinin etti. Milli takımda vazıfe görenlerin başında Lefter, tin ve ikinci devre takıma katılan Nusret olmuştur. Diğerleri için fazla bir şey söylenemez Türkiye - Fransa Milli Maçı Portekiz maniasını aşan milli takı- mımız hafta içerisinde Hilton 0- telinde kampa girmiş ve şu satırları yazdığımız sırada uçakla Parise ha- reket etmiş bulunu yor Mecmuamızın çıkışından bir gü %unu Pariste Fransa B milli takımı le karşılaşacağız. Malüm olduğu zere bu seferki rakibimiz Portekızden çok daha kuvvetlidir. Ayni zamanda bizimle arada bir de ıddıa vardır. A-B akım dâvası. Bu, eler senesi bir türlü hal olmamıştır. Pek çok fede- rasyonun başının yenmesine sebep ol- muş, her iş başına gelen şahıs "biz bu işi hal ederiz" şeklinde konuşmuş, fa- kat netice elde etmeye ömrü vefa et- memiştir. Gönül isterdi ki tam bir sene evvel aynı şeyleri söyleyen fe- derasyon başkam bugün bu mevzuu hal etmiş olarak konuşsun. Olmadı. Olacağı da yok. Vakıa Yaşar Doğu Kalbini de yenecek karşılaşacağımız Fransa " B" milli ta - kımı pek de küçümsenecek bir kuv- vet değildir. Kele Fransızların bir se ne içerisinde Avrupada elde ettikleri başarılar, mesela İngiltereyi 1-0 yen- lursa maçın neticesi için endişe duy- mamak imkânsızdır. Saha ve seyirci avantajları bu sefer onlardadır. Milli takımımızın Portekize ikinci devrede çıkan ayni tertipte olacağı söylen İyi veya kötü diye şimdilik bır şey söylenemez. En büyük arzu genç- lerimizin Berlinde kazandıkları bir muvaffakiyeti iddialı bir rakip kar- şısında Pariste de kazanmalarıdır. Güreş Yaşar Doğu hastalandı Geride bıraktığımla hafta içerisin- de İsveçten gelen haberler spor efkârı umumiyesinde büyük bir mem- nunluk yaratmış, herkesin — zihninde beliren - Tokyo —karşılaşmalarından sonra - kötü istifhamları söküp at- mıştı. Artık bu baba yadigârı spor- da "istikbale ümitle bakabiliriz" de- niliyordu. Öyleya 7-1, -0 veson defa Vanersborg'da yapılan güreşleri de 8-0 kazanmamız elbette ki küçüm senemezdi. Gönüller ferahlamış, İs- tikbal seması açılmıştı. Fakat tanı siri yarattı. Sporla alakalı, alâkasız pek çok şahıs Yaşar'ın hastalığına göz yaşı döküyordu. O tipte, o efen- dilikte, o kuvvet ve bilgide bir güreş- çi yetiştirmek uzun, hem de çok u- zun senelere ihtiyaç hıssettıren bir mesele idi. Spor tarihini şerefli mu- vaffakiyetleriyle kapayan ve antre— nörlük vazifesine dönen Yaşarı vakit- siz ziyaret eden bu kötü hastalık onu ilk defa tuşa getiriyordu. Sırtı yere gelmişti. Ama Yaşar, Allanın izniyle bundan da kurtulacaktı. Şimdi bütün milletin duası bu idi. İsveçliler çok tanıdıkları Yaşar Doğuya büyük bir yakınlık göstermişler ve bu mec- misafirlikte kendisine yabancı- lık çektirmemek için ellerinden gelen bütün gayreti sarf etmişlerdi. Teda- visi altında bulunan mütehassıs dok- tor Yaşara "lâzım olan herşeyin ya- pıldığım, komadan çıktığını, oldukça uzun süren bir istirahat devresine ih- tiyacı olduğunu" söylemiştir. Şu sa- tırların yazıldığı âna kadar gelen ha- berler güreşçimizin gün geçtikçe iyi- liğe doğru gittiği şeklindedir. Yaşar Doğuyu mecburen İsveçte bırakarak güreş kabilesi ile birlikte ayrılan Fe- mla ve gönlümüz sende" dem gureşçılerımız İsviçrede halk tarafından büyük bir alâka ile karşılanmış ve başarılı ne- ticeler elde etmiştir AKİS, 24 ARALIK 1955