nin başka takrirleri okutmaya kalkıştığı görüldü. Kanaatince takrir kabul edil- mişti, söyleyecek başka söz yoktu. Ama delegeler bu mevzuda başkan gibi düşün- müyorlardı, söyleyecek lâfları vardı. Bü- yük Sinema salonunda anki bir isyan havası esiyordu. Kâtiplerden biri başka- nın uzattığı diğer bir takriri okuyordu ama kimsenin dinlediği yoktu. İş çoktan çığırından çıkmıştı. Şiddetle itiraz eden- lerin arasında milletvekillerinin bulun- duğu farkediliyordu. u sırada Osman Turan'ın kürsüye hamle ettiği görüldü. Tevfik İleri mevzuu değiştirmekle variye- te hâkim olamayacağını anlamıştı. Bir şeyler yapmak lâzımdı. Zira salondan müthiş bir gürültü yükseliyordu. Bir kısım delegeler milletvekili Os- man Turan'ın yolunu kestiler. Osman Turan «konuşacağım» diye bağırıyordu. olanları hararetle desteklıyordu dar mühim ve maksatlı bir takrir Kong- reden böyle geçirilemezdi. Teklif hakkın- da konuşmak isteyenler vardı. — Üstelik lehteki ve aleyhteki reyler de sayılmamış- İl. u sırada bir delege, isyan halinde kürsüye fırladı. «Artık yeter, biri de mi konuşturmayacaksınız yahu... Nedir hu istibdat!..» diye haykırıyordu. Herkes bü- yük bir heyecan irindeydi. Salonun Ön sı- ralarını Genel İdare Kurulunun adama- ları tutmuştu. Bunların bazıları ayağa fırladılar, delegeyi vaka paça durdurdu- lar. Delege eğer dayak yemediyse talihine şükretmelidir. Salon üç dört dakika bir baştan ötekine karıştı. Guruplar birbiri- ne giriyordu. Kimsenin kimseye hükmede cek hali kalmamıştı. Müthiş bir uğultu her tarafı kaplamıştı. Bu sırada fotoğ- lafçılar makinelerini ayarlamaya çalışı yorlardı. Ön sırada oturan Genel Başkan Bir ara «yapmayın ar- fotoğrafçılar sapsarı kesilmişti. Y kadaşlar, aramızda yabancı var» diye bağırdığı duyuldu. Fakat aldı- rış eden olmadı Herkes birbirine girmiş- ti. O zaman Menderes delegelere dondu ellerini açarak ve çok sert bir «— Ne oluyorsunuz, diye bagırdı. Ne oluyorsunuz...» onra, kürsüye fırladı. Karışıkhğı durdurmak için başka çâre kalmı Fakat evvelâ bu da para etmedi ler Genel Hele sözler sarfedince salonun birçok köşesin- den ayak patırdıları yükselmeye başladı. Homurtular duyuluyor, ademi tasvip se- daları kulakları tırmalıyordu. Genel Baş- kan ekseriyetin kendisiyle beraber olma- dığını derhal anladı, konuşmasının eda sini değiştirdi. Fakat arada sırada, tek tük vükselen alkış seslerı kâfi değildi. Ka rışıklık devam ediyorı Bu sırada bir dâhi, Basın - Yayın ve Turızm Umum Mudurlugu sinema operatorlerının pro- jektörünü sahneye çevirdi. hayır çıkmadı - alkışa katıldı. Menderes konuştu, konuştu. Zaten bütün kongre müddetince hep o konuşmuş, o kürsüden inince ya celse dağıtılmış, ya kifayeti müzakere teklifi kabul edilmiş- ti. Fakat bu sefer vaziyetin kifayet tak- ririne bile tahammülü yoktu. Delegeler isyan halindeydiler ve bu hal, vicdanla- rın ilelebet susturulamıyacağı yolunda AKİS'in tahminine tamamiyle uyuyordu. Bir tek çâre kalmıştı: konuşmayı bir «ka- panış nutku» haline sokmak. Genel baş- n da bunu yaptı ve dinleyicilerin hay- retten faltaşı gibi açılmış gozlerı onunde Demokrat Partinin ük Kongresinin çalışmalarını tamamladığını bildirdi. Del ge— Adnan Menderes kürsüden iner in- mez müthiş uğultu yeniden başladı. Delegeler istiyorlardı. Tevfik İle- ri ne — yapacağını şaşırmıştı. — Salon- dan <«usul hakkında, usul hakkında...» «l1» LER AKİS, 22 EKİM 1955 YURTTA OLUP BİTENLER Beraatı zimmet İspat hakkı dâvasmm tamamile haklı bir dâva olup olmadığı hususunda hâlâ ban — tereddütler vardı. Bu mevzuda o kadar çok şey söylenmişti ki zihinler ister iste- mez dağılmıştı. Lâzım mıdır, de- ğil midir? Zamanlı mıdır, zaman- sız mıdır" dâvanın haklı, hem son derece haldi oldugu katiyetle anlaşılmış bulunuyor: Ahmet Emin Yalman aleyhin- de yazdı. sesleri yükseliyordu. Başkan sağına bakın- dı, soluna bakındı. Kimsenin lâf dinle- yecek hali yoktu. Bunun üzerine «De- mokrat Partinin Dördüncü Büyük Kong- resini kapatıyorum» dedi vi arkasına bakmadan kürsüden indi. Gürültüler de- vam ediyordu, ama başkanlık divanında kimse kalmamıştı. Zafer gazetesinin tesa- nüt içinde başladığını, vakar içinde de- vam ettiğini bildirdiği kongre iste böyle sona erdi. Delegelerin memleketlerine «unutulmaz hatıralar» la — döneceklerine zerrece şüphe yoktu. Adnan Menderes, tâbirile tarihi lüp sayılır bu yolda galip!» Demokratik olmayan küfürler Hakıkaten Dördüncü Büyük Kongre Demokrat Parti inin tam müânasiyle yıkıcı bir kongre olmuştu. Bu toplantı vesilesiyle açıkça meydara çıkmıştı ki hizipler partinin en yuksek kademelerin- de hile mevcuttur ve en yüksek kademeleri işgal edenler dahi muhaliftir. Bunun delili pazartesi günü görüşmüştü. O gün bütün delegelerin önünde ve her- kesin işitebileceği bir sesle. Genel İdare Kuruluna ön kapıdan giren Fuad Köp- rülü (aldığı rey sâyısı: 1004) aynı kurula servis kapısından giren Dr Mükerrem Sarola (aldığı rey sayısı: 399) demokra- tik dahi sayılamayacak küfürler savur- muş. Alenen hakaret etmişti. O kadar ki bir çok gazete «Fuad Köprülü Dr.Mü- kerrem Sarol'a. burada tekrarlayamıya- cağımız sözler söyledi» demek veya bu sözlerin — biraz kibarcasının yazmak zorunda kalmıştır. Böyle hareket edenler- den —Cumhuriyet — «defol» manasına gelen bir tabirden bahsediyordu. İki Genel İ- dare kurulu azasının arasına Adnan Men- . Bu suretle ideal arkadaşını Fuad Köprülüye karsı bile tuttuğunu gösteri- yordu. Zaten bu ideal arkadaşlığı değil mıdırkıbırçokhadıselerıntemehnıteş— kil etmiş paratiyi bu hale getirmişti. di Adnan Menderes aynı yolda ılerleye— 7