YURTTA OLUP BİTENLER gren samimi levhalar Koraltan değil, vasıtalı olarak ifade etmiş, gidişi tasvip edenleri, Genel Başkana ve Genel İdare Kuruluna hak verenleri susturmuş- tu. Feruzan Tekiller, cazibeli Fehamet Gökeller, Natık Poyrazoğlular, — Hakiki Gedikler, Hüsnü Göktuğlar hep aynı a- kıbete uğradılar; bir çoğu sözlerini ta- mamlamak fırsatını bulamadı. Buna mu- kabil Büyük Kongrenin kahramanı ve en çok alkışlanan delegesi bir kadın ol-. du: Piraye Bigat. Ankaralı Piraye Bigat bilhassa ispatçılara yapılan muamelenin hakiki veçhesini, mükemmelen belirttir, burnun tüzüğün ihlâlinden başka mâna taşımadığını söyledi ve Fevzi Lütfi Kara- osmanoğlu'nu 'hararetle övdü. Delegeler de hatibi çılgıncasına alkışladılar. Büyük Kongre ne Genel Başkanın açış nutkunu, ne de Genel İdare Kurulunun raporu- nu tasvip etmişti. Nitekim söz alabilen müstakil delegeler bunların ikisini de şid detle yerdiler. Tenkitler üç nokta üzerin- de toplanıyordu: 1) Büyük Kongrenin geç toplantıya çağırılması ve — ispatçılara reva görülen muamele ile tüzük ihlâl e- dilmiştir. 2) Adnan Menderes C. H. P. ye hücum edecek, yerde bugünkü vaziyeti anlatsaydı daha iyi ederdi, 3) Genel İda- re Kurulunun raporu boş bir övünme- den başka şey değildir. Menderes'in konuşmaları Delegeler Menderes'i sık sık - her gün ediler. Ama konuşan Mende- res sanki tanıdıkları adam değildi. Ni- tekim bir delege - Cemal Tüzün - şöyle dedi: Genel Başkanımız sayın Adnan Menderesimizi dün gayet üzüntülü, ke- derli ve kırılmış bulduk. Çileğimiz ken- disinin her zaman güler yüzle bize gö- rünmesidir. O gülsün ki biz de gülelim.» Bu temenniye bütün delegeler katıl- mıyorlardı ki sözler ayak patırdılarıyla karşılandı. Hakikaten — Menderes âdeta tanıtılmayacak haldeydi. Konuşmaları son derece zZayıftı, sözlerinde insicam yoktu, 10 sarmaş dolaş rekorunu kırdı kelimelerini _bulamıyor, fikirlerini topla— yamıyordu. İkna kuvvetini - tamamiyle kaybetmişti. O kadar ki Ahmet Emın Yalmandan başka 'hiç kimseyi tatmin e- demedi. Uzun, hem de çok uzun konuş- tu. Bu konuşmalarını radyo metin halin- de saatler ve saatler verdi. Halbuki bu lehte değil, en aleyhte bir propaganday- dı. Genel İdare Kurulu seçimleri Genel Başkanın zayıflığı şuradan da belliydi ki Kongrede hiç bir esaslı mevzua ilişilmek cesareti gösterilemedi. Bir komisyon bazı tüzük tâdilleri hazırla- mıştı. Bunlar ele dahi alınamadı. Genel Başkanlık ile Başbakanlığın, Genel İdare Kurulu azalığı ile bakanlığın birbirinden ayrılması meselesine katiyyen dokunul- madı. Ne teşkilâttan bahsedildi, ne prog- ramdan, ne merkez - şube münasebetle- rinden... Hattâ Genel İdare Kurulu se- çimlerinde bile fazla gürültü olmasın di- ye eski azalar ipka edildiler. Fevzi Lütfi Karaosmanoğlu ile Fethi Çelikbaş'ın yer- lerini ise Dr. Sarol ile Rauf Onursal al- dılar. Fakat Genel Başkanın arkasında i- ki hizip arasında bu vesileyle bir ölüm kalım savaşı verildi. Fuad Köprülü ta- raftarları Dr. Saırol'un kazanmaması için ellerinden geleni yaptılar, fakat sabık Devlet Bakanı Ankara'dan Raimiz Eren gurubuyla anlaşmak suretiyle arka kapı- dan da olsa Genel İdare Kuruluna gir- meye muvaffak oldu. Ancak orada kala- bileceği son derece şüphelidir. Eğer üç haftaya kadar sabık Devlet Bakara parti— deki vazifesinden de istifa ederse hiç kim senin şaşmaması gerekir. AKİS okuyucu— ları buna ir mim koyabilirler, zira AKİS'in bunu tahmin ederken elbette ki bir bildiği vardır. İstifa ettiği takdirde sabık devlet bakanı «dinlenmek» için Avrupa'ya gidecektir. Kongrenin mânası Demokrat Partinin Dördüncü Büyük (Kongresi için en mükemmel tarif toplantının siyasi bir fiyasko olduğudur. dan ve neticesinden - çeşi sebeplerle - memun olan, tatmin edilmiş bulunan beş kişi yoktur. Bütün İstanbul gazeteleri ve toplantıyı takip etmek fır- satını bulan, müşahitler bunun üzerinde ittifak etmişlerdir. Adnan Menderes par- ti içinde hiçbir zaman bu dar zayıf hale gelmemişti, zira liderliği hiçbir za- böylesine münakaşa edilmemişti. Yüzlerce delege onu alkışlamaktansa al- kışlıyanları susturmayı tercih etmişler- ir. Delegeler Ankara'ya gelirken bir ta- kım meselelerle karşılaşacaklarım biliyor- lardı, ama hiç olmazsa muhalefet yılların daki demokratik havanın — kongrelerine hakim olacağını sanıyorlardı. — Halbuki şimdi, yerlerine dönerken kalplerinde de- rin bir hayal kırıklığından başka şey gö- üürmemektedirler. Zira Ankara'da De- mokrasinin «d» sinin bile yok edilmekte olduğunu açıkça görmüşlerdir. Zafer ga- zetesinin Genel seçimlerinde Adnan Menderes'in aldığı rey sayısından bir «lider etrafında birlik» — manzarası çıkarmaya çalışmasından daha komik şey olamaz. Zira Menderes bu reyleri kime karşı kazanmıştır ki? Tek rakibi — Fevzi Lütfi Karaosmanoğlu'nu — kongre turmadıktan başka ona rey önlemek'için partiden ihraç partili sıfatını kaldırtmıştır. Eğer demok- rasilerde oldugu gibi 1spalçılar kongre- d Başkanlık için belki de bugün aldığı rey- lerin üçte birini alamazdı. Büyük Kongre bugünkü ellerde De- mokrat Partinin çatırdamakta olduğunu açık surette ispat etmiştir. Tutulan is- tikamet değiştirilmediği takdirde, zor ve cebirle parti ayakta .tutulmak istendikçe çöküş daha çabuk gelip çatacaktır. Şimdi partiden kütle halinde istifalar olacak- tır. Acaba bu, gözleri açabilecek mi? Zan- netmıyoruz Fakat şurası bir hakikattir Menderes son derece zayıflamış, mukabil Fuad Köprülü liderliğe son de- rece yaklaşmış çıkmaktadırlar. Eğer Fu- ad Köprülü partinin çökmesini önleye- bilecek bir istikrar unsuru olarak vazife gorebılecegı hissini uyandrrabilirse, gözün ona çevrileceğinden zerrece şüphe yok- tur. Zira bu gözler Demokrat Partinin çökmekte olduğunu Dördüncü Büyük Kongre vesilesiyle açık şekilde görmüşler- dir. Fuad Köprülü ise görünüşte radikal olmayan - zira o da bir kurucudur - ama aslında gidişi temelinden değiştirebilecek - zira Adnan Menderes değildir - bir al- ternatif teşkil etmektedir. Kaba şiddet u- sülleri hiçbir şeyi kurtaramryacak, in- sanların vicdanları üzerine çöken ağırlık bugün olmazsa yarın parti içinde yeni yeni indifalara sebebiyet verecektir. Zira, tekrar ediyoruz, vicdanları ebe- diyen hiçbir - şey ye hçibir kimse sustu- ramaz. AKİS, 22 EKİM 1955