RADYO Ankara Gene parasızlık Gecen hafta içinde Ruşen Kam'in evindeki telefonu uzun n ve fasılalarla bir kaç defa çaldı Fakat telefona cevap veren bulunmadı. Er- tesi günler gene Ruşen Kam'ın tele- fonu acı acı çalıyordu, bir ses cevap verdi ve israru taleplere rağmen şen Kam beyin evde olmadığını, bu sebepten konuşmasının imkânsız" ol- duğunu söyledi. Radyonun en eski mensupların- dan ve eski müdürlerinden Ruşen Kam, Ankara radyosunun mesulleri tarafından aranıyordu. Fakat Ruşen Kam, bütün İsrarlara rağmen ne te- lefona geliyor, ne de radyo evindeki Vazifesine gitmek istiyordu. ürk musikisinin diğer bir elema- nı Ferıt Sıdal için de aynı şeyi söy- lemek kabildi. Yaylı tanbur üstadı olarak anılan Ferit Sıdal da radyo i- daresine kızmıştı, ateş püskürüyor- du. Radyodaki hercümerç sadece bu iki şahsın kızması ile kalsa, sadece bu iki sanatkâr, idarenin aldığı ka- rarlara karşı "haksızlık" ittihamını ileriye sürseler meselenin halledilme- si yoluna gidilebilirdi. Ancak, hercü- mercin getirdiği huzursuzluk gün ve gün devam ediyor, gün ve gün yeni yeni isimler radyo idaresinin bozuk- luğu üzerinde yakınlarına, dostlarına dert yanmaktan çekinmiyorlardı. Ar- tık her şev ortaya dökülmüştü,- artık kaçınılmaz bir hal alan idaresizlik radyoevinde bir çok kimseleri telâ- şa ve hattâ ayrılmaya sevketmeğe başlamıştı. Halk türküleri üzerinde ihtisas yaptığı söylenen ve radyoevi- nin her zaman medarı iftiharı ola- rak ortaya konulan Muzaffer Sarısö- zen bile kızıyor Bu kızgınlıkların sebebi ne idi? Niçin, son günlerde bir çok sanat- kâr idarenin aldığı ve tamamen â- leyhlerinde olduğunu söylediği bir karara itiraz ediyordu. Bu sanatkâr- ların derdi şuydu: İdare kendilerine aldıkları normal ücretin aşağısında bir miktar vermek istiyordu ve bunu temin edebilmek için de norma) me- sailerini ya yarıya indiriyor, da bu saatleri plâkla idare etmek yo- luna gidiyordu. Her biri radyonun statüsüne gö- "memur-yevmiyeli" sınıfından i- dıler, radyoda çaldıkları, — seanslara 'iştirak ettikleri müddetçe paralarını alabilirlerdi. Halbuki, radyo idaresi ' parasızlık diye bir esbabı mucibe ile karşılarına çıkıyor, aldıkları ücretten mühim olan bir meblâğı indirmek suretiyle gene kendilerini, vazife ba- şında görmek istediğini bıldırıyordu Normal olarak her birisi, serbest ça- lışmak imkânlarını elde tutsalar her bilisi hariçte ş alsalar, radyodan al- dıklarının bir kaç mislini kazanacak- larından kimsenin şüphesi olamazdı. Fakat, radyonun ciddi ve resmi bir milessese olması, ciddi ve resmi bir AKİS, 3 EYLÜL 1955 çalışma tarzına tâbi tutulması - ki böyle değildir - onları buraya bağlı- yordu. Şimdi, bütün bunlar ortada dururken, radyo idaresinin '"parasız- lık" esbabı. mucibesini kullanması tuhaflarına gidiyordu. Tasarruf ted- birleri almak niçindi? Eğer ortada bir israf varsa bunun — müsebbipleri gene idarecilerdi, sebeplerini onların fiil ve hareketelerınde aramak icap ediyordu. Ayrıca Tradyoya bu sene, Büyük Millet Meclisinden her sene alman paradan bir misli fazla tahsi- sat verilmişti. Daha sonraları, Ruşen Kamların işlerine gelmemekte İsrarları karşı- sında, "ricacı" lar meseleyi hallet- mek yoluna gitmek istediler. Ruşen Kam ve Ferit Sıdal, birkaç programa girmek suretiyle — "zevahiri kurtar- mak" İstediler ve bu onlar için bir fedakârlık idi. Radyoyu dikkatle ta- kip edenlerin kulaklarından bu isim- lerin muayyen bir müddet kayboldu- ğunu, sonradan bir iki defa teferru- at kabilinden olmak üzere programa iştirak etmek yoluna saptıklarını sil- mek imkânı bulunam idare, türlü tefsirlere yol açılma- ması için yeni bir keşifte bulundu ve tasarrufa gıdılmesının tek sebebi ol- dugunu ve "yeni büyük programlar in paraya ihtiyaç bulunduğunu" soyleyıverdı Büyük programlar ve Yeni sene programı "Radyo idaresinin bir senelik bir programdan, tertipten çok uzak olduğunu AKİS geçen şayiamda yaz- mıştı. Bu yazıların neşredildiğinin men ertesi günü radyo İdaresi bir tebliğ yayınlıyor, Anadolu Ajansı vasıtasiyle gazetelere — gönderiyordu. Bu habere göre, radyo idaresi bir se- nelik icraatının ana hatlarını tesbit etmiş. bulunuyordu. Büyük program- lar hazırlanmıştı - bu programlar i- çin tasarruf yapılmış demektir - bun- ları halka kış mevsimi ile birlikte sunacakti. Yenilikler ve yeni hareketler ola- rak gazetelere başlık veren bu habe- ri dikkatle okuyanlar, mevcut olanla- ra pek az şeyin katıldığını anlamak- la gecikmediler. Bu sadece bir pro- paganda ve çok şeyler yapıldığının i- fade edilmek istenilmesinden — başka bir Şey değildi. İlâ nlara göre, radyo idaresi bu sene büyük bir kaç program tertıp— i: Daldandala, Musiki ve' Ko- i... Bunlar esasen mevcut ve bi- linen programlardı, halk arasında son günlerde gayet kötü numaralar almışlardı. Bu programları kış mev- siminde şehrimiz gazinolarını Zziya- ret eden bir kaç artist ıle renklendir- mek her zaman mümkündü ve esa- sen geçen senelerde tatbıkat bundan- başka bir usul değildi. Tek vasıf sa- dece şuydu ki, bu programlar plâk- lardan kurtuluyordu, bıraz daha baş- ka isimler ile süsleniyor. Geriye yenilik olarak ılan edilen- lerden, bir roman tefrikası ve bir de şiir saati kalıyordu. Esasen, bu iki unsur da radyoevinde kullanılmıştı, nulmuştu. Muvaffakiyet derecesi, müddet sonra bu porgramın lagvedıl— miş olması ile nisbete vurulabilirdi. Okunan şiirler, hiç kimsenin bilme- diği, tamamen eski tarz anlayışa uy- gun ve garip kelimeli şiirlerdi. Bir buyuk isimden bir kaç hafta istifade edilebilinmişti. Hikâye, olarak da, ö- mer Seyfettin, Halid Ziya Uşaklıgıl' den istifade edebilmiştik. Günüm gelince, radyoevinde bir telâş baş— göstermiş, bugünün hakikaten hikâ- ye sanatında isim yapmış bir kaç mühim simasını yan çizmiştik. Bu suretle hikâye faslını da kapamış o- luyo Şımdı radyoevi bir roman tefrıka etmeyi - aman yara em rad- yoda ve bir şiir saati yapmayı - hem de büyük bir tecrübeden sonra — bir yenilik olarak ileriye atıyor ve bu deliyordu. Hem de bu programlarda fon müziği de bir süs, bir yakıştır- olarak bulunmak şartı ile.. Bizde bu gibi hallerde fon musikisi.. Kimbi- lir ne garip sesler, romantik bir şii- re - ki ekseriya radyoda şiir ya ro- mantik, yahutta millidir - fon teşkil edecek, gözlerinizi gözyaşları ile dol- durmak için ne çarelere başvurula- cak, kimbilir bir milli şiirde nasıl bir gurultu, kola ay bir hazırlayış safhasına sok- mağa çalışanlar ve bu zihniyette o- lanlar mevcuttur. Bir fon musikisini bir yana bırakalım, bir radyoda ro- man tefrika etmek, zihniyetinin uze— rinde bir parça duralım: Hem lendiğine göre, bu roman tefrıkası da fon musikisinin refakatinde olacak- tır. Kimbilir, efekt mütehassısın na- sıl bir tertibi ile karşılaşacağız. Ro- manı kimin tefrika edip radyoya ve- receğini bilmiyoruz ama, her' halde gene bu romanda atlar koşacak - plâ- ğı bol bir fon musikisi - yahut da bu romanda bol bol rüzgâr uğuldaya- cak, deniz kayalara çarpacaktır. Fon musikisi olarak elimizde şimdilik e- şaslı detay bunlar vardır Ve şimdi, bu romanı her gün din- lemek veya haftanın muayyen gün- leri takip etmek zorunda bulunaca- ğız. Esasen radyoya vatandaşı bağ- tefrikalardan Meraklısı çıkarsa, bu takdirde radyoyu her gün muntazam olarak dinliyen bir kimse, bir kaç kimse bu- lunacak demektir. Ne büyük şans ve ne büyük hamle.. Daha bol fon musi- kisi, detayı bulunamıyacağını söyli- enlerin Amerikan Haberler Bürosu ile'bir İşbirliği yapmak, bu büronun elinde mevcut olan plâklardan istifa- de etmek akıllarının ucundan ahi geçmemiştir. Yabancı memleketlere "tetkik bahanesiyle muhtelif kimse- ler göndreceğine" hem de - dövizin kıt olduğu şu günlerde - ihtiyaç mad- delerinin daha bol getirilmesine çalı-