3 Eylül 1955 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 29

3 Eylül 1955 tarihli Akis Dergisi Sayfa 29
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

MUSİKİ Opera Ses seda yok Yaz — uykusunun Devlet Tiyatrosuna pek tatlı geldiği anlaşılıyor. Yeni mevsimin başlamasına şurada ancak bir ay kalmıştır. Halbuki henüz, Dev- let Tiyatrosu ve Operasınm, 1955-56 mevsiminde neler temsil edeceği he- nüz ilân edilmemiştir. İki ay kadar önce de AKİS bu luzuma işaret etmiş, hattâ bir de mi- sal vermiş, Metropolitan Operası'nın müteakip mevsimde hangi operaları oynayacağını sekiz ay önceden açık- ladığım bildirmişti. Aradan geçen za- man Zzarfında, Devlet Tiyatrosu'nda biç bir hareket görülmedi. Şimdi de, yeni mevsimin kapısında oldugumuz halde, repertuar el'an resmen bilin- memektedir, öyle görülüyor ki, ge- çen seneki şaşkınlıktan da ders alın- mamıştır. Korkarız gene, tiyatronun perdesini açmasına bir kaç gun kala, “dostlar alışverişte görsün" kabilin- den, uydurma bir liste ilân edilecek, sonra da, resmen umumi efkâra bil— dirilen repertuara bağlı kalma lüzu- mu hissedilmiyecektir. En ziyade- garplı olması gereken bu müessesemizde, şark zıhnıyetının sırıttığını görmek insanı üzüyor. Münekkitler Kıdemli münekkid Olin Downes, 1924 yılından beri, New York Times'ın musiki mü- nekkidi idi. Amerika'nın bu en bü- yük gazetesinin yazı gruplarından birinin şefi olmak, o şahsa hususi bir itibar sağlar; hele o kimse, otuz se- neden fazla bir müddet aynı gazete- de çalışmışsa.. Nitekim Olin Dow- nes'ın, York. musiki münekkid- lerı arasında farklı bir mevkii vardı. ika'da musiki denınce belki akla ilk gelen isim oy- du. Ondan, daha fazla korkutucu ve tesirli munekkıdler vardı: meselâ, ork Herald Tribune'ün sabık Thomson'u.. Fakat bu, Olin "Amerikan musiki mü- nekkidlerinin piri" diye anılmasına mani olmazdı. Olin Downes, münekkidliğe, 20 yaşındayken (1906 yılında) — Boston tu; Boston Üniversitesinde opera ü- zerine dersler vermiş, gerek bu ü- niversitenin, gerek Harvard Üniver- sitesinin Öğretim kurullarında vazife almıştı. Olin Downes, zevkleri ve savun- duğu fikirler bakımmd an, bir gele- nekçı idi. Çağdaş bestekârların az ve a çok, muhafazakâr olanlarını, ge- ne az veya çok, entellektüel olmayan - larını tutardı. Meselâ, Sibelius ile Şostakoviç'in hararetli bir müdafii AKİS, 3 EYLÜL 1955 idi. Bu bakımdan, Virgil Thomson'a zıt bir durumdaydı. Sibelius'ün musi- kisi üzerinde, tam bir otorite olarak tanınırdı. Bu bestekârların ilk propa- gandasını yapan e olmuştu. Hattâ bu sayede Finlandiya ona, Beyaz Gül nişanını vermişti. n hafta Olin Downes, Nev York'ta, bir kalb sektesi netıcesınde, hayata gözlerini yumdu. 69 yaşında idi. Bestekârlar Başlangıç, yahut son Besteleme sanatı nereye gidiyor? Geçenlerde Almanya'da, Baden- Baden ve Darmstadt şehirlerinde ya- pılan modern musiki festıvallerınde en çok akla gelen sual buydu. Tekni- ğin, metodun, şeklin başlı başına bir gaye olmadığı, bunların ancak erave- Schönberg Bir devir açtı ye giden yolda bir vasıta oldukları sık sık tekrarlanan bir inançtır. Hal- buki, adı geçen festivallerde eserlerı çalınan genç bestekârların çoğu; sa ki bunun zıddmı şiar edinmişlerdi Ve her ortaya çıkan eser, endişe verici bir şahsiyet yokluğu ile beraber, bu şiarı tekrarlıyordu Eserlerini ortaya çıkarma fırsa- tını bulan genç bestekârlardan çoğu, oniki ton sisteminde yazıyorlardı. Fa- kat hemen hepsi örnek olarak, bu sistemin kurucusu Schönberg'i de- ğil, en son önemli temsılcısı ve en müterakki bestekârı Anton von We- bern'i (10 seneönce olmuştu) seç- mişlerdi. Zaten Schonberg artık bir klâsik sayılıyordu. Musikiye tesiri kaçınılmaz bir hal almıştı. Her genç bestekâr eninde sonunda başka bir estetik tercih etse bile, onun bestele- me metoduyla uğraşmaya mecburdu. Sonra, Schonberg'in musikisinin men- şei, doğrudan doğruya romantik mu- sikideydi. "Aydınlanmış Gece", veya "Gurre Şarkıları" gibi ilk eserleri bir le, ilerki üslübunu — müjdeliyorlardı. Bütün ömrü ve sanatının geçırdıgı safhalar boyunca - her şeye rağmen - bir gelenekçi olarak kalmıştı. Genç bestekârlar için ise çıkış noktası Schonberg değil, üslübu ro- mantizme taban tabana zıt olan We- bern idi. Vakıa Webern'in kullandığı usullerin - melodinin parçalanması, leri Schönberg'deki gelenekçılıgı Webern- de bulmak - mümkün değil demiye- lim - pek güçtü. akat, her büyük bestekâr gibi, Webern musikiye yeni bir şeyler ge- tirmişti. Schonberg in ifadeciliği ya- nında "Webern'in musikisi, — şahsiyet dışı, objektif bir sanat gıbı görünü- ordu. Bununla beraber bütün büyük sanat eserleri gibi, onun partisyonla- rı da, yaratıcılarının damgasını ta- şıyorlardı, işte, genç bestekârlar na- mına endişe veren şey bu noktaday- . Zira onların eserleri, bır taklit bile olamıyorlardı Çaresiz,' şu sualler akla geliyordu: Webern bir başlangıç mıdır? Yoksa son mu? Webern'in kullandığı usuller, bu a- damın dehasından ayrılabilir mi? On- ları başkaları da kullanabilir. mi? Kullananlar, bir çıkmaza girmiş ol- mazlar mı Bestekârlar, Webern'in yolundan diklerini, - hattâ oniki ton musikisinin ve We- bern'in ateşli tarafları dahil * bunun aksini iddia ediyorlar ve bu "akide" nin, genç bestekârları kısırlığa sev- kettiğini söylüyorlar. Öniki ton nedir? Schönberg, oniki ton sistemiyle, musikiyi tonalitenin hakimiyetin- den kurtarmıştı. Bilindiği gibi, tonal sistemde musiki parçaları, bir tonaliteye bağlıdırlar: re minör, si bemol majör, v.s. Yani o parça, bır gam esas alınarak kurul- muştur. Tonal sistemde, bazı rüçhan hakkı olan sesler Vardır Tonik, do- minant, mediant... Meselâ, do majör tonunda merkezi ses, yani tonık do'- dur. İkinci derecede ehemmıyeth do- minant, yani sol; üçüncü derecede e- hemmıyetlı medıant yan u sesler, gamın sıklet merkezıdırler. Diğer sesler, bunların peyki duru- mundadırlar; bunların çekiciliğine tabidirler. chonberg ise, musikiyi tonalite hakimiyetinden kurtarmakla kroma- sını Tabiatiyle, tonalitenin yokedıldıgı bir musikide, inşa zaafları da kendi- ni gösterebilir. Zira, eski manada, bir temel ortadan kalkmıştır Schonberg, bunu önlemek ve organizmanın sağ- lamlığını muhafaza etmek için, "on ekserıya ıyı ü j

Bu sayıdan diğer sayfalar: