MUSİKİ Konserler Klarinet sahnede Bir müddet önce Ankara'ya gelen Avrupalı bir orkestra şefine bir gazeteci sormuştu: rkestranızın en çok hangı kısmından memnun kal- dın Ş f, tereddütsüz cevap verdi: "Klarinetler; hele birinci klarinet.." Bu birinci klarinet - Hayrullah Duygu - geçen hafta Cumartesi gü- nü, Cumhurbaşkanlıgı Fılarmonı Or- kestrasının Büy o'da verdiği konsere solist olarak katıldı Orkest— ranın klarinetlerinin yabancı b şef üzerinde niçin bu kadar iyi bır tesir bırakmış olduğunu açıkladı. Çaldığı Weber'in ikinci klarinet konsertosu idi. Büyük bir eser değildi. Hattâ derinlik, mâna, felsefe, şahsıyet gibi hususlar -bahis mevzuu pek küçük bir eserdi. Çoğu zaman, algılı — gazinol arın oparlörlerinden çıkan sesleri yahut radyoların "Pa- r Sabahı gibi program- larında çalınan hafif parçaları ha- tırlatıyordu. Fakat, adiliğe meyilli hafifliğine rağmen, — çalınmı bir eserdi. Hayrullah Duygu' nu ol- gun tekniği, eserin güçlüklerini ko— layca altetti. Sazından çok defa muşak ve tatlı bir ton elde edıyordu En tiz notalara, başı dönüp muvaze- nesini kaybet meden rahatça yükse- liyordu. Dil dolaştırıcı tekerlemeleri andıran pasajları, bir telâffuz virtü- -zu gibi ifade ediyor, bir nefeste ça- man ok notalı cümleleri tikanmadan sokuyordu tanbul Konservatuarı mezunu o- lan Hayrullah Duygu, on yedi sene- den bari Cumhurbaşkanlıgı Orkest- rasındadır. ve bütün eslektaşları tarafından değeri teslım edılen bir musikişinastır. Hattâ onun, tanınma- mış olmasına rağmen, dü nyadakı bir- kaç tün klarinetistten biri oldu- ğunu ileri sürenler vardır. Pek sey- rek olmakla beraber - iki üç yılda Ur - solist olarak konser verir, ya- a musikisi yapar men, Ankara'nın az çok faalıyet gös- teren iki nefesli sanatkârından - diğeri flütistt Mükerrem Berk - bi- ridir. Eski yıllarda çaldığı, Mozart'ın klarinet konsertosunda ve klarinetli kentetindeki başarısı, muhit- lerinde henüz unutulmamıştır Son olarak evvelki yıl, er'in birinci konsertosunu çalmıştı. Bu defa çal- dığı ikinci konsertoyu ise bir ay ka- dar önce, Türkiye'de ilk defa olarak, Ankara Radyosunda icra etmişti Taeuber'in hediyesi Yalnız bizde değil, nadiren bütün dünyada çalman bu serto, Or- ediye edilmiştir. Geçen yıl Hayrullah Duygu bu eseri çalmak arzusunu izhar edince Taeuber, par- AKİS, 9 NİSAN 1955 tisyonu Avrupa'dan getirmiş, orkestra fakat partilerini ne Almanya'da sturyada bulabilmişti. Bunun üzerine partileri burada kop- ye etmek zarureti hasıl olmuştur. ayrullah Duygu'nun elinde, De- bussy'nin Rapsodisi, Busonı nin kon- - muhakkak Weber lâzımsa, bu bestekârın konsertinosu gibi daha olgun bir eser - varken bu konserto- yu çalmakta İsrar etmesi ancak, so- listlerin virtüozite gösterisine imkân veren eserlere olan zaaflarına yorula- bilir. Gerçekten, virtüozite gösterisi, dinleyici uzerınd istenen tesirini yaptı. rullah Duygu'nun teknik hakımıyetı böyle bir tesir için uygun vasıta idi. Alkışlara ve bravo sesle- rine bakılırsa, herkes memnundu. Hayrullah Duygu Klarinet üflüyor Eski bir dost Ankaralı, müzikseverlerin pek iyi tanıdıkları sakallı ve uzun boylu Ş z s Hörner, uzunca bir ayrılıktan sonra geçen hafta gene orkestrayı idare etti. agner'in, konseri açan için Üvertür” ü, intizamsızlık içinde çalındı. Orkestraya garip bir çekin- genlik ve tereddut hakimdi. Sanki Wagner'in kendilerini azarlamasın- dan korkuyorlardı. stranın en zayıf kısmı yaylı sazlardı. İcradaki birlik yokluğu, Wagner uvertürünü renkleri kaymış ofset baskıya ben- zetti. Eser, değil konserde, bir prova esnasında boyle çalınsaydı "konser için ümit yok" diye programdan çı- karmak gerekırdı Gurultuye gelme- ğe usaıt kısım ise orkestra atti; netıcede Wagnerın mu- sıkısı oldugundan çok daha mânasız bir hale geldi ve tabiatiyle, alkış o- larak ancak üç beş el çırpmasıyla karşılandı. a mukabil, konsertoda soliste refakat düzgündü. Sohumann'ın sen- fonisi ıse geçici aksamalara rağmen nci muvmanda obua ile vıyolonsellerın uyuşmaması - zevkle dinlenecek gıbı çalındı. Hans Hör- er'in - büyük bir musikişinas değil - fakal tecrubelı bir şef olduğu aşikâr- Programlar Kayıtsızlık berdeva siki meraklısı, Cumhurbaş- kanlıgı Orkestrasının afişine hay- retle baktılar. — Afiş, bahsettiğimiz konsere aitti. Çalınacağı ılan edilen eserler arasında Sc umann'ın "Vİ. Senfoni" de var Biri "Anlaşılan Schumann'ın bir altıncı senfonisi bulundu. Bizim or- etmez ama senfoniden ne haber?" Sehumann'ın dört senfonisi olduğunu bili- yordu. Konsere, bu "büyük keşfî", Schu- ann'ın "altıncı senfoni" sini dinle- meğe gittiler. Karşılarına çıka çıka, bestekârın meşhur dördüncü senfoni- . Afişlerde gene bir hata ya- Program broşürünü aldılar. Son sahifede, gelecek konserde neler ça- lınacağı ilân edilmişti. Orada, daha büyük acaıplıklerle karşılaştılar Bi- liyorlardı ki g konseri i A- merikan eserı çalınacak it, nlar- dan biri Samuel Barber'in ' Orkestra için Birinci Deneme" sidir. adı programda şöyle Ü sa ("’) (A laşılan, eserin İngiliz- illiam Grant kan Senfonisi idi. Orkestra progra cıları ise bu eserin, senfoni değil, Üit" olduğu ıddıasındaydıa Geçen sayımızda tiyatro yazarı- mız, -Küçük Tiyatro'da seyırcılere dağıtılan el programlarınd piyesin ismi yanlış yazıldı ğı ıçın kısmın kabaca yırtılarak tevzı edil- mesinden dert yanıy n be- teri vardır. Tiyat ular hıç olmazsa yapılan yanlışlığı farkedıp, programı yırtma uretiyle hal dağıtmak "inceliğini" (!) gös ermışlerdı O estra idaresi ise yanlışlıkların far- kında bile değildi Programları hazırlayan zevatın 'okur-yazar" olduklarından şüphe e- dılemıyecegıne göre, maksat nedir a- Caz Modern Caz Kuarteti Cazın geleneklerıne sadık kalanlar, soğuk ve entellektüel bir musiki oldugunu heyecanlara hi- tap etmediğini ileri sürer ler modern cazın taraftarları böyle dü- şunmuyorlar "Cazın yeni şekillere 27 bır