İKTİSADİ VE MALİ SAHADA Bayındırlık Sulara hakimiyet Tabiat bütün memleketleri, tabii servet bakımından eşit yaratma- mıştır. Bazı memleketler vardır ki insan oğlunun dışarıyla irtibatı kesil- se orada belli bir müddet sonra ölüm onun için kaçınılmaz bir hal alacak- tır. Diğer bazı memleketlerde ise du- -um tersinedir; tabiat bu memleket- lere cömert davranmışlır Fakat ha- yatı mücadele olarak kabul eden memleketler, tabiat onlara ister cö- mertçe, ister hasisçe davranmış ol- sun alın yazılarını kendi gayreılerıy— le değiştir muvaffak olmuşlar dır İşte bu manadadır ki medemyel "tabiata tesir etmektir" diye tarif edilir. ltalya tabii servetleri bakımın- rada ne kömür, ne demir ve ne de petrol var- dır; fakat orada başka bir komurden bahsolunmaktadır ve üstelik bu kö- bir de sıfatı vardır. İtalyada- ki kömür Ru syada Donetz, Polonya- da Silezya, Almanyada Ruhr sındaki gibi kara değildir. kömürü beyazdır. Çünkü bu kömürün damarları Alplerdeki karlardır. izim de akar sularımız, memle- ketimizin iklimi icabı düzensizdir. Çünkü Türkiye çeşitli iklimlerin bü- küm sürdüğü bir memlekettir. İklim- lopraklarına sahip bir memleket yir- minci asırda - düne kadar olmuş ol- duğu gibi - iktisat kalkınmasını yağ- mur duasına dayayamaz. Bugünkü Türkiye dünün teokratik Osmanlı im- paratorluğu ğildir. Bugünkü Tür- kiye kuruluşunu müsbet ilimde gör- mektedir. Bu bakımdan biz de me- denı milletler camiasında layık oldu- alabılmek için tabiatla makinasının keşfinden beri bir enerji kaynağıdır. Türkiye bu enerji kayna- ğından istifade etmek mecburiyetin- dedir. Çünkü iktisadi kuruluşu ener- burıyetmdedır nerji kaynağının kuvvetinden de etmemezlık edemez. Türkiye, su- dan kurak mevsimlerde faydalan- mecburiyetindedir. Sudan fay- dalanmadan modern manada ziraat yapmak imkânsızdır. Türkiye, cumhuriyetin rında milli iktisadiyatının milletin malı olmasını istedi. Bu arzu, "ik- erkinlik olmaksızın siyasi er- kınlık olamaz" prensibinden mülhem- Cumhuriyetle beraber memleketi- mızde yabancılara ait imtiyazlar geri alındı ve yabancılara ait işletmeler millileştirildi. Bu ilk hedefti; bunu un dört bucağının birbirine bağ- lanması takip etti. Akdenizle Kara- 12 ilk yılla- deniz, Batı Anadoluyla Doğu Ana- dolu birbirine bağlandı. Uçuncu hede— fin adı Uç beyazdı: un, şeker ve pa- muklu bez. ÜUçüncü edefe de ulaşıldı Hedefler denizdeki ufka benzerler, bi- rine ulaşılınca arkasında bir ıkıncısı ni görürsünüz. 1955 Türkiyesinin İk- tisadi hedeflerini bir parola altında toplamak mümkündür: "batının re- eviyesine ak". Artık mil- li iktisat, ıktısadı vahdet, milli üç be- yazlar devri 1055 Tü rkıyesının ikti- sadı hedeüerı değildir. Türkiye her bakımdan milletlerarası camiada eşit bir mevkie sahip olmak arzusunda- u bir arzudan da daha kuvvet- lidir, buna milli amaç da diyebiliriz. iyenin Batının refah seviye- sine ulaşabilmesi için her Türkün ba- tılı kadar yaratıcı olması lâzımdır. Bu Kemal Zeytinoğlu terbiye ediyor Suları ise ancak eşit vasıtalarla istihsal ya- rışma katılmakla mümkündür. Batı- 1 traktör kullanırken siz karasa- banla istihsal yarışına — katılamazsı- nız. Katılırsanız, bahsi mutlaka kay- bedersiniz. Eşit vasıtalarla yarışa iş- tirak için bu vasıtaları besliyecek e- nerji kaynaklarının yarışa katılacak vasıtaların emrinde hazır olmaları gerekir. Bunun için yer altı ve yer üstü servetlerimizin hepsini seferber etmek bir zarurettir. Artık Seyhanın taşmasından; Gedizin yükselmesin- anın hırçınlaşmasından şikâyet etmiyeceğiz, bize Zzarar ve- ren hırçın iktisadi servetler artık ma- hir bir elmas yontucusunun elinde en güzel şekillerini almaktadırlar. Gediz hoş şekiller kazanan bu elmas- lardan biridir. Gediz barajıyla Mani- sa ve İzmir vilâyetleri hemen hemen bütün kazalarıyla elektriğe, Gediz o- vası suya, Gediz ovası bağcıları, tü- tüncüleri, pamukçuları emniyete ka- vuşmuş olacaklardır Sakarya üzerinde Sarıyar Seyhan üzerinde rajı ve Kızılır- makla Akçay üzerınde meydana geti- rilen diğer barajlar hiç şuphemız ol- seviyesine kan damarlarını teşkil Bundan önceki sayılarımızda da lirtmiş olduğumuz veçhile liman gi- bi, baraj gibi bir iktisadiyatın can evlerini teşkil eden müesseseleri ya- rının müreffeh Türkiyesinin ilk ha- bercileri olarak kabul ediyoruz. Bu eksıklıklenmız tamamlandıgı vakit a- im, sebat ve çalışmağa dayanan di- ğer savaşları kazanacağımızdan şüp- he etmiyoruz. Çünkü şimdiye kadar karşılaştığımız güçlükler davaların çetinliğinden değil, vasıtaların dava- arı kazanacak takatte — olmayışın- Ticaret İthalâtın tahdidi mi? Demokrat Partının iktidara gelme- sinden geçen beş seneyi iktısadı hadiselerin cereyanı bakımından bir kaç bölüm içinde in- celemek mümkündür rincisi aşağı Demokra tinin iktidara geldıgı tarıhle başlar iktisadi hayatın daha ziyade zirai ısmına ehemmiyet verilir. Faız di düşürülür, kredi muslukları ardı- na kadar açılır, hava şartları arzu e- dıldıgı şekilde cereyan eder. 1954 se- nesine gelinceye kadar ziraat mah- sullerinde - belirli şekılde bir bolluk göze arpar. Bu bolluğun doğmasın- da zirai gelirlerin Vergıden istisna e- dilmesinin, Toprak Mahsulleri Ofisi- nın yuksek baremle toprak mahsulle- rini mübayaa etmesinin, zirai maki- nalaşmanın da rolü vardı İktisadi hayat bilhassa zirai sek- törde gelişmeler gösterirken dış tica- ret rejimimiz 1952 senesinin 22 Ey- lülüne kadar lıberasyonla yürütülür. Liberasyon, ismi üzerinde, serbesti demektir. Demek ki iki sene müddet le lıberal bir dış ticaret politikası ta— kip etmişizdir. Türkiye bu devre zar- fında kuruluş halınde bir memleket olduğundan ihtiyaçları çok bir mem- lekettir. Bunun neticesi ithalât hac- mimizin genişlemesi olur ılanıhaye ithalâtta devam edemiyeceğimiz an- laşılır ve 1952 senesınde liberasyon- an ayrılınır Liberasyondan ayrılma isteye is- teye, gönüllü bir ayrılış değildir. İt- halâtta bulunabilmek için dış tediye imkânlarımız kuruduğundan İliberas- AKİS, 9 NİSAN 1955