raoamanoğlunun muhalefeti, muhay- yel tehlikeler icad ederek Menderese kendilerinin tutulmasının elzem ol- duğu intibaını vermek isteyen bir ta- kım polıtıka madrabazlannın besle— dikleri bir "mythe" den ibar Yok- sa hakiki Fevzı Lutf“ı Karaosmanog— lu "Adnan Menderesin kendisinden birkaç gümlek ustun olduğunu" bilen ve bunu alenen ifadeden çekinmiyen Fevzi Lütfi Karaosmanoğluydu. n Menderes Salihlide ©o e de bir fatiha çekiyordu. Meclis Çiçekdağ teklifleri Adalet komisyonunda bir tasarı ya- tıyordu. Sessiz, sedasız bir yatış.. Halbuki dışarda aynı tasarı etrafın- Adn "mythe" da - haklı olarak - müthiş bir gurul— tü ve bir dedikodu devam edip gi yordu. Makaleler, mukabil makale— ler, yanlış beyanal, yanlışı düzeltip başka yanlış yapan beyanat ve ye- rinden kıpırd amayan bir bakan! Bu tasarı, 1kı yeni tevkif sebebi getiren ve Ceza Muhakemeleri Usulü Kanu- nunu tadil eden tasarıydı. Teklifler, "Çiçekdağ teklifleri" diye biliniyordu. Halbuki o gün, bu tasarının ne za- man komisyonda görüşüleceğini so- ranlara bir komısyon azası "— Ooo... Daha çookkk var..." di- ye cevap verdi. Komisyon daha evvel, Teşkilât kanununu ele alacak ve sadece onun müzakeresi uzun haftalar sürecekti. Osman Şevki Çiçekdağ Heil! AKİS, 2 NİSAN 1955 Hattâ bu kanunun Meclisten geçmesi de beklenilecekti. Zira bahis mevzuu tasarı, o kanunla sıkı sıkıya alâka- lıydı. Bunun içinse, belki aylar, belki yıllar gerekecekti. Tabii, yüksek ma kamdan, başka türlü hareket edılme— si arzusu izhar olunmazsa en ziyade getırdıgı tevkif sebeplerı dolayısıyle alâka çeki- yordu. Bir de, bu tasarıyı mudafaa sadedınde evvela Adalet Bakanı Os- Ş Çiçekdağ, — müteakiben Adalet bakanhgınm bir isimsiz söz- cüsü tarafından verilen demeçler yü- inden.. Zira bu son ikisi, üzerinde asla konuşulması caiz olma an bir bakanlıkta, Adalet bakanlıgmda iş- lerin ne şek ilde tedvir bir ibret vesikası halinde o yuyor ğın başındaki zatın hukuki bilgisini belirtiyordu. Bakan, artık herkesin gibi, evvelâ hılafı ulu öğrendiği hakikat beyanda inde bırakılmıştı. Teni tevkif sebeplerının halen demok- ratik bir memleket olan Bati Alman- yada mevcut bulunduğunu söylemiş, sonradan bu iddianın tamamiyle asıl- sız bulunduğu anlaşılmıştı. Arkadan sözcü tevkif sebeplerinin Prof. Tahir Taner tarafından tavsiye olunduğu- nu söylemiş, iki gün sonra Profesör, tavsiye ne demek, bunları t amamıyle lüzumsuz bulduğunu açıklamıştı. ilişte İzmirde, bir gazeteci, Osman Şevkı Çıçekdaga hadıseler bu safha- n yanaştı ve "fikrini" sordu. Sız bakandakı hiddeti görmeliydiniz.. rof r Taner söylediklerini in- kâr edıyordu' 1948 den beri mem le— kette değişen ne vardı? - Allah A lah, hiç b ey değişmemiş olsa Ad let bakanı degışmıştır Çıçekd bu- nun da mı farkında değil - Şahsıyat yapan gazetelerin neşriyatı kendisi- gelirdi!. Yapılan işler gazete neşriyatıyla takdir edilemezdi!. nlar, yeniden dedikodu ve hü- cum vesilesi oldu. Bütün bu gürültü, patırdı arasın- da bir tek hakikat beliriyordu: Hü- yatına ve ikazına Tağmen geri al- ak hniyetinde değildi. Başbakan, Adalet bakanını tutuyordu Irağa gittiğinde onu Başbakan vekili yap- unun ifadesiydi, a alıp Gedize goturmesı de başka mâna ta- şımıyori ma umumi efkârın ve Meclisin tutmadıgı bir bakanı başba- kanın tutması onu kurtaracak mıy- dı? Başbakan onu tutmakla onun zihniyetini de müdafaa eder duruma girdiğini görünce ne yapacaktı? Zira bakanlar böyle, başbakanlar da öyle yıpranırlar. deres, hürriyetleri feci şekil- de tehdit ettıgınde hemen herkesin ittifak ettiği bir tasarıyı "memlek e- tin ihtiyaçlarına uygundu dafaa eden bir bakanı bu kadar sıkı sıkıya tutarken, öteki tarafta söyle- diği "demokrasi iklimini gerçekleşti- receğiz" sözü üzerine tatmin olma- YURTTA OLUP BİTENLER Kapaktaki Cumhurbaşkanı Camille Ghamoun 23 Eylül 1952 de, Lübnan Parlâmentosu ittifakla genç bir adamı memleketin en yük- sek makamına seçiyor, Cumhurbaşkanı yapıyordu. Ca- mille Chamoun o sırada elli ya- şma gelmemişti. 1903 de Deir- el-Kamar'da doğmuş ve hukuk tahsili yapmıştı. Memleketin en meşhur avukatlarından bi- ydi. daha pek genç yaşta polıtıkaya atılmış ve he- nüz 13 yaşındayken, 1916 da Anadoluya sürülmüştü. arp- ten sonra tekrar Lübnana dön- müş V T çalışmaya — başlam bir milliyetperverdi. 1934 te se- çilen ilk parlamentoya girdi, sonra 1937, 1943, 1947 ve 1951 de yeniden milletvekili oldu. Bu ransız işga- lınden kurtulması için gayret sarfediyordu. 9 e ilk defa Maliye Ba- kanı sıfatiyle kabineye dahil ol- du, sonra 23 Eylül 1943 teki ilk Hurrıyet Kabinesinde İçişleri akam olarak yer al- dı. Bir ay sonra, Fransız vetlerine karat harekete yor ve memleketinin masında - İngilizlerle beraber - baş rollerden birini oynuyordu. Ertesi sene Londraya Büyükel— çi tayin olundu ve üç sene orada kaldı. Dönüşünde tekrar Mali- ye Bakanı olarak kabineye gir- di. Birleşmiş Milletlerde mem- leketini temsil etti, beynelmilel konferanslara katıldı Filistin vasında arap tezini müdafaa etti. Böylece bir devlet idare sının her kısmında ihtisas sahibi olm an Parlamentosunun 1952 tarıhlı karan, işte bu par- lak siyasi hayatın mükafatlan- dırılmasıydı. yanlara nasıl kızabilir? Onları nasıl, fena niyetle suçlandırabilir İnsanların hareketlerı birbirini tutmamalı mı Dıyanet Tamime ne hacet ve sözleri Bina — iki katlıydı. Modern Türkiye- in başkenti Ankaranın göbeğin eydi. Kapısına pazar günleri bay- Şimdi isterseniz k. n girelim ve size lâk Cumhuriyetimizin din işle- 9