Nihayet benim de evim var Bence her ev, muayyen bir mevzu ele alınarak döşenmelidir. Meselâ, ben Değirmen için çiçekler ve ye- mişler mevzuunu ele aldım. Bu ba- sit bir mevzu idi, fakat böylece de- korasyon işi bıı' müzik kompozis- u kadar genişleme imkânları gosterdı Her odaya, çiçeğe ve ye- mişe dair birşeyler koydum, fakat tabıı her odanın imkânlarına ve tar- zına göre bu mevzuu işledim, değiş- tirdim.. Paristeki antikacı dükkânları beni dünyada en çok cezbeden şey lerdir.. Orada sık sık, bazen M. Boudin ile, bazen yalnız dolaşırım. Artık herkes beni tanıyor ve işte bunun için, köşede bucakta kalmış, karanlık ve unutulmuş birkaç kü- çücük dükkânda kimsenin sahip ol- mak istemediği çok eski bır şeye rastlamadıkça, kârlı bir iş y ma imkân yoktur.. Bu çok eskı aca— yip şeyleri, eglencelı bır şekilde işe yaratmak en bü klerımd en biridir.. Boudın bu mevzud ben le çok alay eder ve beraber antıka— cıları dolaşmaya çıktığımız zaman, satıcılara: kimsenin begenmedıgı bırşeyler varsa, — düşese gösterin, t New-York'ta iş bambaş- ka oldu Bız herşeyden evvel, de- korasyonumuzun temelini atmaya çalışıyorduk. Yani her odaya uya- cak olan rengi seçmek ve izdivacı- mızdan beri oturduğumuz lif evde topladığımız eşyalarla da- ha evvel, benim Londra'daki evim- den ve Dükün York House ile Bel- v&dere'den getirdiği eşyaları müna- sip şekilde odalara yerleştırmek me- selesi.. Bütü eşyaları etrafı- mızda görmek ıstıyorduk fakat hepsini bir araya toplamak, cidden incelik istiyen bir işti. Bir tek şeye, kesin olar ak, karar vermiştim: et- rafımızda çok neş'eli ve canlı renk- | ler istiyordum.. gün adar b daıma pastel renklerı severdım fa— in yen şeyın başlangıcmı teşkıl edecektı ğ salon — ve karda stüdyo şekline arasından maada 1 hattâ tavanlardaki putrelleri be- boyatmak istedim. Mr. Boudin evvelâ ıtıraz etti, çünkü bu putrel- ler bug hakiki birer hazine idi. Fakat onları kendi renklerinde mu- hafaza etseydim, duvarlarla çirkin bir tezat teşkil edecekti Yatak odama, dükle izdivacımız- AKİS, 2 NİSAN 1955 dan sonra ilk oturduğumuz evde sa- tın aldığımız lake bir komodin koy- mak istiyordum ve o açık renk ol- duğu için bütün odamı aynı renge boyamağa karar verdim. Yemek odasına XVII nci asır- dan kalma iki natürmort asmağa taraftardım. Ben daıma bu — tarz tabloları sevdim.. "Molyneux'nün bir sergisinde İtalyan sanatkârı Ruth Roselli ile tanışmak imkâ bulmuştum Bu ressam kadın, eski yük ustaları kadar iti- nalı bir teknıkle naturmortlar ya- pıyordu. Onun bir şarap şişesi, bir yumurta ve bir balık iskeleti gös- teren güzel bir tablosunu satın al- mıştım. Dük bu tabloyu gorunce ölü balıklara hususi bir sempatisi olmadığını ifade ederek, herhalde bunu almak için aklımı kaçırmış o- lacağımı söylemiş ve yemek odasın- d loyu gördükçe iştihasının kesileceğini bildirmişti. Böylece bu loyu asmamaya söz vermiştim fakat bir müddet sonra Dük fikrini değiştirdi ve onu antreye asabil- dik. Aynı ressamın başka tablola- rını Dük beğenmişti. Evimizde onun birçok eserleri vardır.. Zaten ekseriya kocamla ben, de- korasyon bahsinde tamamiyle anla- şırız. Dük, yeni bir eve taşınır ta- şınmaz ilk olarak bahçe plânını ha- zırlar ve manzarayı guzelleştırmeyı düşünür, fakat dekorasyon de lâkadardır. Sanat bakımından go— ruşlerımız ayrılır. Doğduğu günden eri. çok eski ustaların klasık re- KADIN Yazan: Windsor Düşesi simlerini görmeye alışık olan Dük, modern Tresmi çeker.. Ben ise modern resmi lâyı- kıyle tanımamakla beraber, seve- rim. lon için seçtiğimle renk mu- asır ressamlardan Lorjou'nun bir tablosunun renklerinden mülhem ol- muştur.. Canlı bir şarap kırmızısı zemin üzerinde beyaz çiçeklerin bulunduğu bu tablonun cüretkar renkleri çok hoşumuza gitmişti. Dükün dairesini tanzim edebil- mek bizi cidden yordu. Vaktiyle de soyledıgım gibi, odalarımız küçüktü ve onları tavan arası ka- tına — sıkıştırmak — mecburiyetinde kaldık. Böylece benim yatak odam zun ve dar bir odadır ve tavana doğru iki yandan yükselen kirişler, | ona bir çadır manzarası verir. Dü- kün yatak odasına onun banyo oda- sından dahili küçük bir merdivenle çıkılır. Burası evin en dir ve beyaz güvercinler gelir, atlerce pencerelerın kenarına ko- â ben, dükün gizlice on- ları besledıgınden daima şüphe et- tim. Dükün köpeklere ve bütün hayvanlara karşı' duyduğu sevgi herkesce malümdur. Bizi tanıyan— lar "Disraeli" ve '"Trouper" adlı kö peklerimizi de tanır. Bunlar cıdden terbiyeli hayvanlardır. Bu da şaşı- laca doğrusu, çünkü Dük, onları ima şımartmağa meyyaldir. Ekseri ye nın altından gizlice onları besledi- ğini söylersem ne dersiniz Windsor'ların evinden bir köşe Vaktile burada buğday öğütülürdü