2 Nisan 1955 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 6

2 Nisan 1955 tarihli Akis Dergisi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YURTTA OLUP BİTENLER. Cemil Said Barlasa bu konuşma- sından dolayı kızanların başında ta- bii D.P. den Dr. Mükerrem Sarol, C. H. P. den Nihad Erim geliyordu. Anlaşılması — gereken — hakikat Cemil — Said Barlas, bu nutkuyla Adnan Menderese bir hakikati i- zah etmek, bulutları dağıtmak ve gözlerin önündeki perdeyi kaldırmak istemişti. Memlekette herkes partiler arası munasebetlerm iyi gitmesini is- aksini, iki parti için- dekı mufrıtlerden başka kimse talep etmiyordu. Fakat müfritler de, C.H. P de de liderlere zaman za- â oluyorlar, onları tesir al- tında bırakıyorlardı Göz önünde tut- tukları kendi menfaatleri, hisleri, ih- tıraslarıydı Barlas sozunü söyle bi- “Politika merkezinde rast- hastalarının tahriklerine kanmayınız!" akika- ten o politika hastaları bertaraf e- dildikleri takdirde iki hakiki İider, n Menderes ile İsmet İnönü a- iyi niyetle halledilmiyecek . Başbakanın sözüne i- timat edip etmemek meselesi bahis mevzuu değildi. Fakat başbakanın da k i mürüvvet" ten ileri gitmesi lazımdı. "Şahsi mürüvvet" ile de- mokrasi olmazdı. Muhalefete taham- mül gerekirdi. Onu türlü yollarla yok etmek değil.. İşte Adnan Menderesin hakiki bir dostunun kanaatleri bunlardı. Başba- kan bu sözlerin radyoda yayınlanma- sında mahzur gorme Ertesi gün ise Dr. Mukerrem Sa- rol Başbakana mülâki olmak üzere alelâcele ve uçakla Ankaradan İstan- bula gidiyordu. Devlet bakam, Baş- bakanını İstanbulda yalnız bırakma— maya daima büyük itina göstermiş- tir. Bilhassa yaz aylarında vuku bu- lan bazı hadiselerden beri... Hakika- - ten bir kaç akşam sonra Dr. Sarol İstanbulda Muammer Karacanın ti- yatrosunda oynanan piyesi Mendere- sin yanında seyrediyordu. Pıyesın adı şuydu: "Etnan bey duymasın! Temaslar devam edecek mi? le İnönü arasındaki te- maslar, sosyete hadisesi olmak- tan çıkıp "vazife görüşmesi" haline gelecek mi? Başbakan, İnönünün yo— lunun şundan veya bundan, hele Ni- had Erimden hiç geçmedıgını kabul edecek mi? İnönü de şu son beş yıl- dır Muhalefetın takıp ettiği ve koca Menderes tık bırakacağını sureti katiyede te- min etmek medeni cesaretini göstere- cek mi? Adnan Menderes en ziyade bir tek şeye hasrettir: bu memleke- tin başbakanı olduğu hakikatinin Muhalefet tarafından kabulü ve ken- dısıne karşı öyle hareket edilmesi! Bunda yüzde yüz haklıdır, zira kikat yüzde yüz budur. Menderes, Cumhuriyetimizde iktidara hakiki reyle gelen belki de ilk liderdir. İnö- nü ve C.H.P. Menderesin başbakan olarak uzattığı eli samimiyetle sık- 6 makla mükelleftirler. Buna mukabıl başbakana soylıyeceklerı şudur Sezarın hakkı Sezara, rın hakkı ıktıdara Ama mu tin hakkı da muhale ete!" Muhalefetin hakkı teminattır. Kanuni teminat... C.H.P. kendisinden beklenileni yapar da iktidar ona ge- ne lâf ile mukabele ederse memleke- tin üzerine kara bulutların avdetinin günahı düpedüz ve sadece iktidara ait olacakt "Yumuşama" efsanesini hakikat yapmak, liderlerin elindedir. Bu va- zifeden kaçan millet önünde mesul ktır. olaca Dış Politika Orta Doğuda kıvılcım Biten haftanın başında arka arka- a Rad gazetesini dinleyenler Surıyeden bahsedilmi- adyo gazetesi bir müddetten beri hemen her neşriyat- ta bu küçük arap devletine şiddetli hücumlarda bulunuyordu. O kada ki bu, bir alışkanlık haline gelmişti. Araya sekte mi girmişti, yoksa tak- tik mi değişmişti? İkincisi temenni edildi iktida- alefe- y hayret ettiler. " Surıye Türkiye için hiç bir zaman iyi komşu olmamıştı. İstiklâlini ka- zanmadan da, kazandıktan sonra da hakiki devlet vasfını alamadıgından bir kabilenin bütün ârazını miş, hükümetlerinde i mış, bir takım maceraperestlerin tec- rübe tahtası yerine geçmiş, memleke- ti idare edenler de asla bunların üs- tüne çıkamamışlardır. Bu yüzden hemen her devirde komünistler türlü kılıklar altında iktidarı ellerinde tut- muşlar, kırk paralık menfaat için yapmadıklarını bırakmamışlardır. Su- riye realitesi, bundan ibarettir. Bir devlet olamayan komşu memleketle- rin askeı'î kudret ifade edemiyeceği de gi ağmen. Orta Doğuda bir istikrar âmili olabilecek Türk-Irak paktının imzalanmasını takiben Tür- kiye, Surıyeye ilgi göstermeye başla— mıştı. O zamanki hükümetin bu ta katılması ıhtımalı bulundugundan ıktıdarın resmi organı ve Devlet radyos memlekete ve millete methiyeler yağdırmakta yarışa kalk- mışlardı. Halbuki bahis mevzuu hü- kümet devrilmiş, Mısır taraftarı baş- ka bir hükümet iş başına geçmiş, bu arada Orta Doğunun yeni Makyaveli Binbaşı Selah Salem Şama gelerek zimamdarları kandırmış ve Suriye, Mısır ve Suudi Arabistan — arasında bir üçlü paktın tohumunu atmıştı. Aynı gunlerde Surıyede ezelden beri k aleyhtarı numayış— ler hızlandırılmıştı. Bunun üzerine Türkiye Şama bir nota vererek bu hareketlere son verilmesini istemiş, Suriye sudan bir cevapla geçıştırınce cevabi notayı Treddetmiş ve münase- betler çıkmaza girmişti. İşin diplo- matik tarafı hükümetimiz tarafından üyük bir vekarla idare edilmiş ve Suriyeye, Mısırla pakt imzalamak suretiyle hata ettıgı anlatılmıştı. Bi- ze yakışmayan - r batı devleti o- lan bize - Surıyenın açtığı mahalle kavgasına katışmaktı. Radyo gazete- mı son veriyordu? İki tarafta kalın laflar Bu —sırada cenup hududumuzun iki anında bazı kimseler fazla ateş- leniyorlardı. — Suriyelilerin bir uçak Derbesiye noktasında hududu- muzu geçmiş ve bunun üzerine An- karadaki Suriye Elçisine sert bir no- ta verilmişti. —Buna karşılık Suriye hükümeti de bir Türk 'filosunun Su- riyeyi "sonuna kadar müdafaa" ede- ceğini bildiriyor ve Türkiyeyi Rusya ile tehdide kalkışıyordu. Buna muka- bil Türkiyenin hareket tarzının da Amerika tarafından desteklendiği bi- liniyordu. Suriyeliler sanki harp ede- ceklermiş gibi hududumuza asker sevkediyor, buna mukabil İzmirden başbakana çekilen telgrafta bir kısım “alevli gençler” yedek subay ünifor- malarını giymeye hazır olduklarını bildiriyorlardı! Bunlar, durumu ka- rıştıran ve tehlikeli hale sokan, böy- lece de Orta Doğuda istikrarı boza- bilecek bir takım hareketlerdi. Rus- ya, pusuda bekliyordu. Halbuki va- ziyette, lâf kavgası bir kenara, bizim k lehimize gelişmeler vardı. İn- giltere pakta giriyordu. Hakikatleri İsimlendirmekten Korkmayalım Bugün dış politikamızın bütün dünyâda alâkayla takip edildi- gınden ve Batıda takdirle karşılan- ndan — Zzerrece ktur icabı olarak çekildiği çıkmış ve daha faal bir rol oyna- maya başlamıştır. Kore harbine iş- tirak kararı bu yolda atılan ilk a- e o adımı Ötekiler takip et- Bilhassa Atlantik Paktına iştirakimizi müteakip — etrafımızda gerdiğimiz dostluk ağları ve kurdu- ğumuz ittifak manzumesi dış poli- tikamıza ayrı bir ehemmiyet atfet- miştir. Şimdi ise Yakın Doğudaki kritik durum bu politikaya nezaket vermiştir. Ortada herkesin bildiği ve açık- lamakta zarar olmayan bir hakikat vardır: bu muvaffak dış politika- ta tahmin edilemiyecek bir meharet göstermiş, sonradan buna senelerin tecrübesi de eklenince, tabii çapı- mız nde bu lundurulmak şartiyle, dunyada ismi bilinen müm- AKİS, 2 NİSAN 1955

Bu sayıdan diğer sayfalar: