temsılme aıt resimler, krokiler ve ma- lumat imler — Ankaradaki temsılde gorulen sahnelerin tıpkısı idi. Bununla beraber genç tiyatro heves- lisi, heyecan ölçüsünü fazla kaçırmıştı; bütün sanatkarı zi aynı şekil eser kkında yaban rdan faydalanan her sanatkar kopya yolu- nu tutmazdı. Görüp grendıklerı ile bilgi hududunu. genişleten, hayal ve yaratma ufkunu enginleştiren sanat- karlanmız da vardı. Fakat ne de olsa, u son hadise, yerinde bir derdi neş- terlemişti. Yabancı sahnelerin aynen mera- leketimizde taklıt edılmesı, her han bir tercüme ese! vrupa sahnele- rinden birindeki temsılının dekor ma- ketlerine, mizansen defterine ve kos- tüm resimlerine kadar aktarılması yeni görülen bır hadise değildir. En az kırk senedenberi bu taklitcilik tatbık edil- mektedir. Avrupa manada iyatro ananesı olmayan, tıyatro bilgisi olma- yan, tiyatro görgüsü olmayan bir yer- de, bir tek kişinin gayretiyle gırışılen kalkınma hareketi sırasında atbik edilen klişe usul - bir çok mahzurla- rına bilhassa yaratıcı kabılıyetı son- dürmesine rağ - bir dereceye ka- a ilir. Fakat, mo metodlarla tiyatro sanatkarı yetiştiren b servatu' an mez up, ar- ları — arasın yüz ederek a rejisörlük vazıfesı ıle mııkellef kılın- mış, bilgi ve görgü: leket tiyatrosuna daha faydalı olması için Devlet afından yabancı mem- leketlere gönderilmiş olan sanatkarlar, memlekete dönünce, yaratıcı kabılı- yetlerini işletecekleri yeri vrupa sahnelerinden kopya et tıklerı eserleri burad sahneye koymaya kall ve üstelik eserin sahıplenymış gıbı ısım- lerını ilan ederlerse, bunu lur. Bir taraftan halk aldatılmış durumuna diğer, bir taraftan sa şöhretler hak sahiplerinin hakkını gas- er, en fenası: memleket tiyatrosu taklitcilikten öteye gidemez. Sanatkar odur ki, yarattığı eserle öğünür, taklit ettiği ile değil! , yabancı sahneler- deki eserlerin taklidindeki mahareti- mizi bir iftihar vesilesi sayardık. (aslı- na bakılırsa o hal bu günkü gizlemeye nazaran daha dürüst bir harekettir). Mesela Istanbul Şehir tıyatrosunda 1941 senesinde SSİN, "Emili: Galotti" ısımlı eseri temsıl edıldıgı za- man ğrul tar: an nes- redilen "Perde ve Sahne" mecmuasın- da dört resim intişar etmisti. Resim- lerden ikisi Emilia Galotti'nin Berlin Hükümet tiyatrosundaki temsiline aitti. Diğer ikisi de, aynı eserin İstan- bul Şehir tiyatrosundaki temsilini gös- teriyordu. iki aynı tiyatroda temsil edilen roller o kadar bir birine benze- tilmişti ki, mecmuadaki resim altları bile yanlış konulmuştu. Yukarıda da temas edildiği veç- hile, tiyatro görgüsü kıt ve henıız lu tamamlamamış bir m: le- kette bu gibi taklitçiliği bir dereceye kadar mazur görsek bile ikinci, üçün- cü nesil sanatkarların, hala aynı yolu tutmalarını et ve üzüntü ile kar- şılamaktan kendimizi alamayız. 30 R A D Y O Anket Radyo kendini tanıyor Radyo program müdürü Naci Serez, her aııkı sakin ve gösterişten uzak ha e Müdür Münir Müeyyet Bekmanın odasına girdiği zaman, da- ha fazla düşünceli, fakat sevinçli idi. Çünkü Naci Serez, Türkiye radyola- rinin Avrupa ve Amerika ayarında ol- bile, bugunkunden daha mü- kemmel olmasını temın etmeyi gaye edinmişti. Hat rarla Amerika'da kendısıne ış teklif eden bir arkada- 'V a hizmet edec desı ıle kesın bır red cevabı vermişti. Nad Serez neşeli ve sevinçli ol- makta haklı idi. Çünkü, müsveddele- rini hazırladığı yeniliği müdüre anla- tacaktı, kafa kafaya verecekler, bu ye- niliğin duyurulması işini tertip ye nzim di. üdü ünir görüşmenin ve böyle mühim bir meseleyi rahatça Münir Müeyyet Bekman Neyi idare ettiğini öğrenecek halletmenin de tam sırası idi. Bir ögle sonrası idi, müdür yemekten yeni dön- müştü, malum ve meşhu ikan sıgaralarından birisinin dumanlarını havaya savuruyordu. Naci Serez oturdu ve anlattı: "— Radyonun vatandaş tarafından sevilip sevilmediğini, hangi programın daha çok tutulduğunu, daha ne gibi yenilikler istenildiğini tespıt edecek bir anket hazırlıgına girişti “daimi anket İ ankette, -Çunku her Vatandaşa sormak imkan- sız - bazı sualler soracağız. Bu sual- lerin getırdıgı netıceler, radyonun bundan btiyle çalışmasında birinci de- recede rol oynayabilecektir.. Ne der- siniz?" Müdür her yeni icraata, yeniye gidişe sevinmiyecek kimselerden de- gıld muvafık gördü ve karşılıklı sual- çeşıtlerı ve şekıllerı üzerinde ko- nuşma ğa ba ladılar un bu yeni faaliyeti haki- ğına şerbet verdikleri" bılınen bir usuldıı Nit .B.C. adyosunun bu şekle yakın bır anket usulü vardı, her vila- yette, her büyük merkezde, hatta her köyde temsilcileri bulunuyorı dai adyoyu dinliye! bu kimseler faalıyet- ler ve ha lkın endikleri ükır merk e bıldırıyorlardı Halbuki, bugüne kadar Ankara rad- yosu boyle bir usule rağbet etmiş de- dı n etmemişti, neden lüzum ştı" Radyo tıpkı bir devlet daıresıne benzetilmiş, burada çalışan- lar aylıklı bir gelir - gider haline so- kulmuş ve bu arada muayyen saat- lerde muayyen insanlar çalmışlar, söy- lemişler, konuşmuşlard Radyonun bir bir yeniliği olması di İ akın ylara kadar bu boyle devam edegelmıştı devam etmektedir. Bu anket muhtelif sualleri ihtiva ediyordu. On iki sualin içinde hemen hepsi umumi idi. bulunduğu- araı tiraki ile yapılan "daldandala ve neşe programı" gibi saatler hakkında da va- tandaşın fikrini bildirmesi isteniliyor- du. Bu anketin suallerı bütün vilayet- lere gönderilmi Bu vilayetlerden gelen cevaplar radyo program müdür- bir büroda tespit ve dosyalara yerleştırı- çıplaklıgı ıle rtaya dökecek bir reketini lmek ısteyenler çıkmaz- sa bu anketlere devam edilecek ve bu- için de böyle bir büronun kurul- ması lüzumlu hala gelecekti. Cevaplar toplandıkıça, sınıflandık- ça, bugüne kadar merkezde söylenen, tenkıd edilen bazı yanlışlıkların, bazı sevimsizliklerin diğer vilayetlerde de )ege ilmediği ortaya çıkıyordu. Boy- e radyo idarecilerini üst maka! karşı kurtaracak, hatta radyonun ısla- ımda birinci pl nda rol bazı hakikatler beliriyordu. anlatabilirlerdi elde resmi vesaik ola- caktı, belirli yazılar, vatandaşın arzu- AKİS, 19 ŞUBAT 1955