YURTTA OLUP BİTENLER Demokrasi Bahar artık yaklaşıyor mu? G ünler var ki Zafer gazetesinin mu- tedil okuyucuları, derin bir nefes aldılar hava Yumuşamaya yüz tutmuş- tu. Daha doğrusu, iktidar partisinin res- mi organı en ufak tenkid sesi yükselte- ne karşı toplarına ateş açtırmıyordu. Bilâkis, sütunlarını dış politikaya tah- sis ediyor ve hükümetin müsbet bir faaliyetinden bahsediyordu. Gene günler var ki Halkçı gazetesi- nin okuyucuları, Nihad Erimin kale- miyle 1950 den bu yana iktidar ile mu- halefet arasında yer alan buzların çö- züldüğünü, hatta o kadar çözüldüğünü ki vıcık vıcık bir faal aldığını görüyor- lardı. Meteoroloji bültenleri ile siyasi bül- haber veriyordu? Ancak, ortadan kalkan gerginlikti. Gerginliğin sebepleri ise bakiydi. Yumuşama, mu- i İktidar, sadece . Zira hakimlerin teminat- Demokrat Partinin Meclis gurubu bile şikâyetçiydi; Basın kanu- nunun sertliğinden o kadar can yanmış- tı ki hem Demokrat, hem de Halkçı mebuslar tâdil teklıflerı hazırlıyorlardı; Hüseyin Cahid Yalçın hapishanede de- ğil hastahanedeydi ama fiden susturul- muştu; sonra, her zaman unutulan bir acı nokta vardı: Cumhuriyetçi Millet Partisinin mesulleri yazdıkları yazılar- dan dolayı küm edilmişlerdi, bunların içinde bulu- nan General Sadık Aldoğanın yası Yal- çının yaşından pek çok az değildi ve general hapishanede hastalanmıştı, za- Maarif Vekili hâlâ hoşuna — gitmeyen profesörü kürsüsünden indirmek hakkı- na sahipti. Gerçi iktidar, bu selâhiyet- lerini kullanmayı kesmişti, fakat bunun rejim için esaslı bir teminat olmaktan çok uzak bulunduğu aşikârdı. — Yarın, aynı — silâhların ele alınmayacağı nere- malümdu? İşte, Ankaradaki siyasi çevrelerin gözden uzak bulundurma- dıkları bunlardı. Hazım sessizliği mit ir takı imseler hâdiselere bakıp, iktidarın bir hazım safhasına geçti- ğini ileri sürmektedirler. Doğrusu iste- nilirse iktidarın bazı mensuplarının bu temayülde oldukları da — bilinmektedir. İ «Olan olmuştur. üzerinde durmakta manâ yok. Biz, istikbale bakalım. Partilerarasında AKİS, 22 OCAK 1955 Türk - Amerikan dostluğu T ürk - Amerikan dostluğu dünya- nın beğendiği ve gipta ettiği bağlardan biridir İki millet arasın- da tarihi benzerlikler vardır. ikisi de bir millif mücadele ıle ıstık- lâllerine kavuşmuşlarda. İki devle- tin kurucusu biiyu adamlar da, Atatürk ve Washington'a, «Memle- ketinin babası» adı verilmiştir. İnhitat devrimizde, bütün emper- yalist devletler Türkiyeyi paylaşmak için üzerimize üşüşürken, — Amerika bunlara katılmamıştır. h boyunca, iki milletin mu- nasebetleri daima do: de bir ıstıla ve kin âleminin Türki- yeye saldırdığı bir devirde Amerika hakseverliğile ve dostluguyla nadir ışıklarımızdan biri olmuştu İki — millet karakter ıtıbarıyle de bırbırıne çok benzer. Her ikisi de di karısını andıran şahsiyetler çoktur. Türk e Amerikan dostluğunun te- meli sade iki milletin tarih ve karak ter benzerlıgıne dayanmaz. Bu dost- uğ sağlam temeli iki mılletın kader bırlıgı etmesindedir. Bugünkü dünya durumunda Türkiye ve Ame- rika kader birliği etmişlerdir. Ger- çekten, Amerika için Türk gibi sağ- lam, sözünün eri, ahdına vefalı bir dost ne kadar kıymetli ise, Türkiye için de hürriyet, demokrasi, insan hakları uğruna en büyük fedakârlık- ları göze alan idealist — Amerikanı ittifakı o derece kıymetlidir. Turkı e dünyadaki şerefli yerini sadece stra- tejik — balomdan kilit noktalarından bırını azimle savunma kararında ol- sından almaz. Türkiye ye dünyada ve bılhassa Amerikada — öğünülecek mevkiini sağlayan hürriyet ve demok- rasi yolunda hamlelerdir. Ancak bu yolda gerilememek, daima ileri gitmekle Türkiye dünyada ka- zandığı hayranlık ve itibarı muhafa- za edebili erikan yardımı, Türk - Ameri- kan, dostlugunu kuvvetlendirmiştir. I. dünya harbinden beri muhte- lif adlarla bir çok memleketlere ya- pılan Amerikan yardımı dünyada Kasım GÜLEK yepyeni bir hâdisedir. Karşılık, fay- da ve imtiyaz beklemeyen bu yardı- mın felsefesı tarıhte yeni bir anlayış ve uzak ifade eder. Truman doktrini ile başlayan Ameri- müteşekkirdir. başlayan bu yardımın, daha ilk sene bir kısmı yollara ayrılmıştı. 1948 de Amerika ile yardım anlaşması imza- landı ve yardım işi düzene girdi. O vakittenberi — askeri sahalar dışında karayollarına yardım devam etmiş, a g Zi B maden işleri, demiryolları, Umanlara ve nihayet bu yıl buğday imaline kadar çeşidi sahalara yardım yönel- tilmiştir. Ziraatimizde hakiki mâna- da makineleşme Amerikan yardımı ile başlar. Şimdiye kadarla yardım yekünu yuvarlak rakamla bir milyar askeri 500 milyon iktisadi olmak üze- re bir buçuk milyar dolan bulmuş- tesna, Türkiye en az yardım gör müştür. Türkiyeye edilen — yardımın, ye- rine sarfedildiğinde herkes — mütte- fiktir. Amerika umumi efkârı, resmi makamlar görüşlerini — şöyle hülâsa ediyorlar: <«Türkiye'ye verilen — her dolar en yerinde sarfedilen dolardır.» Türkiye'de butun siyasi partile- rin birlik — oldukları fikir — şudur: «Amerikan yardımı azdır. Artırılma- hdır.» erme, yardım etme sanatı çok zordur. — Verenin en iyi niyetlerine rağmen çok kere yardım görenden teşekkürle mukabele örmez. Hür dünyanın hemen her tarafına ettiği yardımlara — rağmen, bu yardımdan faydalanan milletlerin bır çoğunda Amerikaya — karşı, en hafif tabiriyle bir soğukluk var. Türkiye bu bakım- dan büyük istisna teşkil eder. Türki- e'de Amerika'ya karşı soğukluk de- ğil, ancak dostluk vardır. Türk - A- merikan dostluğunun en sağlam ta- rafi, iktidardaki partilerin ve hükü- metlerin de; gıl, iki milletin bırbırıne d ğu dostluğa day: dadır. Her iki millette de lıangı sı* yasi parti iktidarda olursa olsun iki millet arasındaki dostluk devam ede- cektir. Bugün esaslı temellere dayanan Türk - Amerikan dostluğu iki mille- tin birbirini daha yakından tanıması ile gün geçtikçe gelişecektir.