KADIN nun sebebini soracaktır. O zaman ga- dugunu sorarsa: deyip kesip atacağınıza, gine sesle: çünkü kızlar, büyüyünce güzel, canlı bebekler doğururlar deyiniz. Bu bebeklerin çıkabilmeleri içi daha büyük bir i Bu suali yan kız çocuğu erkek kardeşinin ken- disinden gizlemeye çalıştığı şeyi kaça- mak bakışlarla görecek ve muazzam bir meraka kapılacaktır. Neden böyle bir şey kendisinde mevcut değildir, a- caba sonradan mı çıkacaktır?. Gizliden gizliye beklemeye başlar, çişini erkek kardeşi gibi ayakta etmeye gayret eder ve muvaffak olamadığını görünce üzü- lür, paniğe yakalanır.. Acaba o başka- larından değişik midir?. Yoksa onunki- ni kesmişler mi Görülüyor ki bütün kekle kız arasındaki çocuklara er- farkı izah etme- Bilhassa kız çocuklarında bu eksıklıgı duymayan hemen hemen yok gibidir.. Ve küçükken bu yolda tatmin olmıyan bazı kızların, çok uzun zamanlar, bu aşağılık duygusunu muhafaza ettikleri sık, sık görülmüştür. ine kız çocukları 11 yaşlarına gel— am görün- bu bir — hak: utanç vesılesı addedecek ve çok kor Çocuklara en zor izah edilen şey muhakkak ki babanın ilkahtaki rolüdür. Fakat anne ve baba, buna çıçeklerı misal olarak başlarlarsa ve işin daima manevi cephesini Ön, plânda tutarlarsa muhakkak ki vazıfe]erı çok kolaylaşa- aktır.. Zaten eğer çocuk, ilk defa sua- lini anne ve babaya açmışsa, bunu o kadar tabit bir şekilde dinler ki anne ve baba derhal rahatlar, serbestleşir. Çünkü defalarca — tekrarladığımız gibi bu sualleri soran Çocukta saf ve teiniz bir meraktan başka hiçbir şey yoktur. cuklara cinsi hayatın — zevklerin- den bahsetmeli mi? Onanizme karşı ne yapmalı? Bunu başka bir yazıda izah edeceğiz. * NĞ Çarşı - Pazar Bir derdin hikâyesi K asap tıklım, tıklım dolmuştu, Koyun eti yoktu ve halk gelen biricik sığırı paylaşmaya uğraşıyordu. Kasap, bir kral ihtişamı ile, çırağı- na emirler veriyor ve bıyık altından gü- lerek, bu telâşlı halkı seyrediyordu. Bir kan koca münakaşaya tutuldu- lar: — Hanım, yok işte yürü gidelim Sana göre hav Oş.. € a, akşama misafirleri sen ağırlıyacak de— 22 ğilsin ya!. — Sen yoktan anlamaz mısın ku- zum? Hem üzülecek ne var, tavuk alı- TIZ.. Yalnız tavukla olur mu Soyle kasaba, bize biraz biftek buluver— sin bari de, şnitzel yapayım. Rica ederim kasap efendi, kulun kolen olayım bize biraz biftek. Estafurullah beyim fakat Hem mut- fak kokacak hem ellerim, saçımbaşım Zaten balık için servisimiz var mı? Şu halde, sen eti al da gel ha- nım' Bey çıkıp gitti, hanım yüksek sesle konuşmaya devam e — Yahu bıraksınlar 3, 3,5 hatta 4, lira olsun fakat insan isteyince et bul- sun! Ne dersin Eyüp efendi? Eyup efendı tatlı tatlı güldü: n, eninde sonunda o olacak hammefendı halk çektiği ile kalacak. Biz müşteriyi kapıdan savmak ister miyiz hiç?. Kaç gündür iş yapmı- yoruz. Günü gününe çalışıp kazanan in- sanlarız.. Fakat ne çare, Belediyenin tesbit ettiği fiyat tüccarı kurtarmazsa, üccar ne yapsın?. Koyunu esmiyorlar bekliyen var.. Dinliyenlerden biri söze karıştı: — Vallahi üç liralık piliçler, 5 e fırlamış.. Üzerlerinde yarım kilo et ya var, ya yı Buna kimse ses etm da, koyun eti 50 kuruş 1 lira pahalıla— şacakmış kıyamet kopuyor, olur iş mi bu? Halbuki en ekonomik yemek gine ettir.. 250 gr. kıyma sardıran adam dayanamadı: — Biraz tahammül — göstermek lâ- zım hanımlar dedi.. Belki belediye mu- vaffak olur fakat sizin ona yardım et- meniz şarttır. Düşünün hiçbirimiz şu kasaplara uğramasak halleri ne olur?. Belki fiyatlar bile. düşer. Ne olur, dişi— mizi sıksak da, onbeş gün, bir ay yemesek. Tavuk, balık pahalılaşıyor dı— yorsunuz. Onlardan da geçelim. genç bir Çarşı ve pazarlarda sebzeler dolup ta- onlar bozulacağı için istif edile- hamur işi de se- şıyor, mez, meyvemiz bol, veriz ekseriya.. engin bir eve kapılanmış, kalan- tor bir hizmetçi kadın, yılışık, yılışık güldü: — Erkeklin sen ne anlarsın, etsiz sebze pişer mi? Hem madem öyle, sen şu kıymayı neden aldın" Anne istedi, söylene — söylene geldım zaten! Ama öğleyin, köfteyi sofrada ha- Zır bulunca soylenmezsın 1ç!. Herkes gülüşmeye baş Kasap son kemik parçalarını tarttık- tan sonra: — Tamam hanımlar dedi. Artık dükkânı kapıyacağız. Yarın zaten bize hiç et gelmiyecek.. Öbürsügün inşallah insafa gelirler Herkes bırer birer dükkânı terketti yalnız bir sandalyeye yerleşen — kalan- tor hizmetçi, ağzında çiklet geveliye gevelıye bekliyordu. aydi Eyüp efendi, ken şu bizim kuşbaşını ver.. 'Eyüp efendi hiç tınmadı. — Şu eti çıkar diyorum sana! — Yok, Fatma kadın yok! kimse yok- — Yok ama sen istersen yaratırsın. Hem hanım, haber yolladı, dedi ki: Eyüp efendiyi siyana sokacak değiliz ya, pahalı alıyor, pahalı verecek tabii, sakın pazarlık etme Eyup efendi şoyle bir baktı Dört buçuk lıradan aşagı olmaz eve almıştım çıkardı ve kaşla, göz arasında onu Fat- kadının torbasına sokuşturdu. Haydi sıvış şimdi, ben deftere 1,5 kilodur ha, kilosu 4,5 tan Eyup geçerim — Allah senden razı olsun efendi! G ünlük hesabı kaparken Eyüp efen- dinin yüzü gülüyordu. Bugün hem z çalışmış hem de, el altından yaptığı satışlarla iyice belini doğrultmuştu! Eh arada sırada beylik onun da hakkı değil miydi? Bırden sesle: — Bana bak dedi, bugün ileri geri konuşan o solucan oğlan gelirse — bir daha et verme.. Kerata etsiz kalsın da görsün! Bir ay kasaba uğramazmış, ne- rede o babayiğ Durdu, bıyıgını eline aldı.. — Hakkı da yok değil ya! çırağına döndü, sert bir Bir haf- M y l te girer yola, kasapta! Fa- kat Allah razı olsun hanımlardan.. Doğ- çok ha- rusu içlerinde çok cömertleri, nımefendileri var. Sosyete Kent düşesi evleniyor mu? B üyük aşklar olumun karşısında bit- meye mahküm ur? Bu sualin cevabım kent düşesi Marına verecektir. VITI nci Edward ile VI ncı Geor- ge'un kardeşleri olan kent dükü tayya- re kazasında öldüğü zaman, Marina ta- rifi kabil olmıyan bir kedere gömülmüş- AKİS, 22 OCAK 1955