miktarda memleketimizde mevcuttur ve tabiat bunları bir arada Türkiye'ye ih- san etmiştir. Petrole ve kömüre aynı zamanda sahip olan memleketler pek enderdir. Türkiye bu ender memleket- ler arasındadır. Fakat iktisaden geri kalmış bir memleket olmamız şimdiye kadar bu servetlerimizin işletilmesine mâni teşkil etmiştir. Lâkin Cumhuriyet- tenberi Türkiye iktisaden geri rimizin işletilmesi ve işletilebilmesi için teçhiz edilmesi milli iktisadiyatımızda geniş ufuklar açacak kadar ehemmiyetli bir olaydır. Türkiye Sınat Kalkınma Bankası bu derece ehemmiyetli bir dâ- vayı ele aldığı ve daha şimdiden teşeb- büse girişmiş olduğu için cidden takdi- re şayan bir adım atmıştır. Teşebbüsle- rinin ilerde de devam etmesini dilemek her Türk için zevkli bir temennidir. Japonya Çindeticari münasebetler İç —bünyesinde halledılecek çeşitli me- seleleri olan onomik durum hiç memnunıyet verici degıldır. Zira Japonya tabii mahreçlerinden mah- rumdur: Rusya, Çin kıtası, Güneydoğu ponya'ya karşı kapanmış Mançurya ve Kore ise eskiden Doğan Güneş İmparatorluğunun birer parçası iken bugün tamamen tecrit edilmiş du- rumdadırlar. — Tabit servetleri bakımın- üzerinde te- iktisadiyatı etmiye başlayan sayılı bölgelerden biri- ni teşkil eder. Amerika Birleşik Devlet- leri, Almanya, İtalya gibi. Bu günkü haliyle demokrasiler sa- fında yer almış olan Japonyanın içinde bulduğu ekonomik güçlükleri Japon - Amerikan dostluğu bertaraf etmiye kâfi gelmemektedır Sabık Japon Başvekili geçenlerde batılı devletlerin başkentlerini ziyaret etmiş ise de, bun- lar pek semereli olmamıştır. Japonya ekonomik bir buhran içindedir, senede 100 milyon dolar kadar vermektedir. Nüfus harpten evvelki ar- tış nispetini geçmiştir. Bu da Japon ik- tisadiyatını tehdit eder bir mahiyet ta- Bunun için Japonya bir an münasebetlerin — inkişafına büyük bir değer atfedilmekte ve böyle bir in- kişaf yeni teşekkül etmiş olan hükümetinin bir arzusu olarak edilmektedir. Harp esnasında Filipin adalarında Japonyayı büyük elçi payesi AKİS, 12 OCAK 1955 İKTİSADİ VE MALİ SAHADA GREV B ir cemiyette emmyet içinde yaşa- mak h nizamını eden kanunlar ise, başlangıçta bu- günkü mükemmeliyette değildi Çünkü kanunları cemiyet nizamı ba- zaruretler, derpey yapılır, iş hayatını, işveren münasebetini — tanzim mevzuat da işte böyle bir ihtiyacın mahsulü olarak ana gelmıştır sebeplerini tesbit ederek bu hususta- ki münasebetleri kaidelere bağlamış, hilâfına hareket — edenleri de ceza- landırmak yoluna gitmiştir. Bu münasebetler içinde grev, iş- verenin hak ve adalet — kaidelerine uymıyan hareketlerine bir mukabele olarak işçi tarafından istimal olun- mağa başlamışa. Fakat husule getir- diği neticeler bakımından — cemiyet nizamını bozar mahiyette ğünden, kanun vaz'ıı, işi ele almış ve ihtilâf sebeplerim ortaya koyarak lüzumlu tedbirlerle bunları bertaraf etmeğe yarar mevzuatı yapmağa ça- lışmıştır. 1 947 yılında İtalya'da kopan umu- mi grevde, yalnız Milano şehrin- deki tahripten, fabrikaların - durma- sından doğan günlük zarar, takri- ben kırk milyon Türk lirası idi. Fa- zarar bu kadarla kalmıyor- Onun yanında halkın ruhunda YÜ ahlakında husule gelen sarsıntı ve düşkünlük, millet hayatında her hal- de maddi rakkamlarla ifadesi — güç çöküntülere sebep oluyordu Milano şehrinin caddeleri, mey- ne saldıran kardeşler, Etrafı, danları bir birin akrabalarla dolmuştu. ölen ğun in anmış kadınların yürekler acısı çığlıkları kaplamıştı. Yıkılan fabrika ve atelyeler yuzunden işyerleri biraz daha azalmış, iş sahan biraz aha daralmış, iş için sokaklarda dolaşan- lar biraz daha çoğalmıştı. Gazeteler her gün yoldan çıkarılan trenler ve sabotaj hareketlerinde ölen zavallı- ların listelerini veriyorlardı. Viranelikler, babasız ço- cukları almaz Herkes bir birine diş biliyor, ıstırabının müseb- bibi olarak gördüğü komşusuna lanet ediyordu. Bu, koskoca bir milleti bir birine düşüren olayların tek sebebi, bir kaç yüz bin ve komünist tebliğlerine nazaran da bir buçuk milyon işçinin fazla ücret talebi, daha doğru tabiri ile bunları sevk ve idare eden bir M. BEKİROĞLU kaç kişinin işçileri istismar ederek siyasi maksatlar ıçın karışıklık çıkar- rıda kısa hallarıyla Iasvırıne çalıştı- ğımız duruma düşm Cemiyet hayalındakı yanlız bu tezahüratı ile dahi reddi lâzımgelen grev, ayni zamanda ne demokratik bir zaruret, ne de onun prensipleriy- le kabili telif bir müessesedir. Niha- yet onun, memleketimizde edilmiş lokavtın muayyel yeti iddiasiyle de meşruiyeti müda- faa edilemez. Bir taraftan asayiş için çalışılırken diğer taraftan anar- şiye cevaz veren bir müsamaha hiç bir devlet nizamı için kabili müda- faa değildir. , her demokratik memle- müeseselerin — bulunması da zaruri değildir, (komünizmin bir Çok memleketlerde yasak olduğu gibi). Bugün, grevi kabul memleketlerdeki hal ise sadece tari- hi bir emrivaki ve ne de arzusu, sosyal bir dür. Filhakika grevin biraz sonra te- s edeceğimiz ğ sebepleri yukarıdaki tesbitimizin yerinde oldu- ğunu isbata kifayet eder. Gravin cari bulunduğu — memle- ketlerde, 1947 yılında —Amerika'da İtalya'da, Fransa'da grevleri mütea- kip kanun yazılarının bunu tahdit kaldı- biz müesse ak ve hurrıyetlerıne karş ürmet- sizliğin ve cemiyet nizamına uygun- suzluğunun bariz birer delilidir. Grev tarıhe karışmış bir zama- una ait kanun ve işverenlerin işçilerini is- gibi kullandıkları, geceli gündüzlü, büyüklü küçüklü çalıştıra- bildikleri, onların maddi ve sıhhi du- rumları ile alâkadar olmadıkları de- virlerin mahsulüdür. tedikleri t devletler peyderpey is hukuklarını ve sosyal kanunları mü- kemmeliyete doğru götürünce, mu- kavele hürriyetini tahdit edip işten ihbar ve tazminat hakları işsizlik, hastalık, ihtiyar- lık, sakatlık haletinde yardım seseleri tesis edince, doğum, hallerinde tazminat verip işçiye, üc- retli tatil yapma hakkı da tanıyıp işverenin istediği gibi ve istediği aate kadar çalıştırmaması için me- işverenin elinden lokavt hakkını da alınca hakikatte, isçi topluluklarının grevlerine sebep olan şartlar ortadan kaldırılmış oldu.