büyük ümitlerini lışında, bir erkeğin ku dının hassasıyetını birleştirmiş.» <<Pıya— almada meliyetin ne oldu- ğunu — yeni bir telâkkiyle bize bildirdi.» İşte, onun hakkında yazılanlardan bir- kaç cümle.. Geçen Pazartesi günü Monigue de la Bruchollerie, İstanbul'da Saray si- nemasında bir resıtal verdi. Birkaç se- ne öÖönce de Türkiye'yi — ziyaret etmiş programında Beetho- bir Mozart so- gerçekleştırıyor <<Ça— reti, ile bir ka- olan sanatkârın ven'in Pathetigue sonatı, i a Fikri Çiçekolu, methiyelerinde oldukça kayıtlıydı: «Kuvvetli bir tekniğe sahıp Fakat elindeki bu mühim koza güvenen sa- natçı, bize öyle ldi, ki, — dinleyicide hep bu yoldan tesir yaratmak sevdasın- da... Fakat — viritözlüğün ve Ses cam- bazlığının nasıl olsa sonu geliyor. Son- suz olan asıl musiki, saf musiki...» di- ordu. Belki de Monigue de la Brucholle- rie'vi kuyruklu yıldıza benzeten Avru- palı münekkit, başka bir zaviyeden de haklıydı. Gecikmiş - çocukluk Yehudi Menuhin, tehir edilmiş kon- derlerinin listesine acı acı baktı. «Gecikmiş bir çocukluğun icaplarım yerine getiriyorum galiba» dedi. 6 ya- şındaki oğlu Gerard'dan sonra, 38, ya- şındaki şöhretli keman virtüözü da kı- zamığa yakalanmıştı. Sonra ilâve etti: «Halk beni ma- zur görsün. Hiç mektebe gitmemi; bir sanatkârdan başka ne beklenir?» 32 SPOR Tekmeli futbol vurmak Topa Futbol Çicek ve tekme eçen hafta Ankara'da 19 Mayış sta- dında bir futbol maçı vardı, İstan- bul profesyone]lerınden . Cumartesi günü Oynadığı ilk maçında tatminkâr olmamakla beraber gine de Hacettepe'yi 2-0 yenmeye mu- vaffak olan Yugoslav takımı, son defa ordu karmasının karşısına çıkıyordu. Bir defa daha ordu takımı ile halta içinde İstanbul'da karşılaşan Sarajevo'lular, u Maçın kazanılmasından ziyade bu- rada üzerinde durmak istediğimiz şey, ikinci devre ortalarında zuhur ede esef verici hâdisedir. (Mustafa nın rakıp idareciler ve ek oyuncular da ilti- ak edince, hâdise itişmeli, kakışmalı e tekme, tokatlı bir meydan kavgası halini aldı, güçlükle yatıştırıldı. Sahaya çiçek demetleriyle çıkan ta- rafların neticeyi tekmeye, tokada kadar götürmeleri çok çirkin bir hareket ola- rak sporseverler tarafından üzüntü ile . Nezahat, zarafet ve nezake— olarak maçın hakemini görmekle bera- ber, kendine 'hâkim olamayarak rakibini lâzımdır... tekmeleyen Mustafa kıymette, tecrübe- li bir futbolcuya da bunu doğrusu ya- kıştıramadık. Ne olursa olsun tekmeye tekme ile mukabele etmemesi, hâdise- yi hakemin görüşüne — bırakması yapa- cağı tek hareketti. Fakat o, kendini kaybederek rakibini tekmelemekle fut- bol matrisine kolay kolay silinemeyecek bir leke bulaştırmış oldu. Mustafa'dan sonra — hâdisenin mü- sebbibleri Yugoslav futbolcuları ve ida- recileridir. Mustafa'nın başına topla vurmak ve onu tartaklamak suretiyle misafir futbolcular hâdiseyi körükleyen unsurlardı. Onların bu hareketlerini ya- tıştırmak ve onlara sükunet tavsiye et- mekle vazifeli idareciler ise tamamen aksi hareketlerde bulunmakla, recide aranan vasıfların yokluğunu gös- Biz onları sahaya koşarlarken, oyuncularını tesırıne gidiyorlar zannet- miştik. Fakat zık ki, onlar işi da- ha da büyülmek 1ç1n sahaya koşuyor- larmış. Sahaya giren bir Yugoslav ida- reci Mustafa'ya attığı tekme ile hiç de iyi bir harekette bulunmadı. Düşünün bir kere yabancı bir sevinci önünde oy- nayan bir takımın — futbolcu ve idare- cilerinin yerli bir takıma karşı yaptıkla- bu hareketler nelere sebep olmazdı. Maazallar bizim futbolcular da yapılan- lara aynen mukabele etselerdi, durum ne olurdu acaba? Saha daha çok karı- şır, yirmi bini bulan seyirci kolaylıkla ıçerıye dolar, ve feci bir — anbadenin önüne herhalde geçılemezdı Fakat sü- künetini son ana kadar muhafaza etme- sini bilen Ankara seyircisi, ufak tefek taşkınlıkları müstesna, her şeye rağmen böyle bir hareket tevessül etmemek efendiliğini gösterdi. Mustafa'nın yap- tığı hareketi ne kadar yersiz bulduksa, Yugoslav futbolcuları ve bilhassa idare- cisinin hareketini de o kadar yersiz bul- duk. Hattâ onların mukabele etmeleri- AKİS, 22 OCAK 1955