Necdet Remzi Atak Müftehir hoca gazetecilerle daima teması muhafazaya çalışır; onlara fotoğraflarını ve hakkın daki yazıların kupürlerini — ve bu ara çalışmalarına dair bir broşürü — gön- erir. Aynı zamanda öğrencilerinin ta- nıtılmasında da buyuk rol oynar; onla- dokümanları gösterir. Salonda baş kö- şelerı mütevaffa öğretmeni Karl Ber- ger'e ait hatıralar işgal eder. Kendi propagandasını — bizzat yap- ması umumiyetle hoş — karşılanmaz. Hattâ bu işle meşgul olmaktan, viyolo- nistliğini geliştirmeğe vakit bulamadı— ğı —herhalde nükte olsun diye — söy- lenir. Mamafih Necdet — Remzi Atak, son birkaç sene içinde, propaganda fa— aliyetini de, konser faaliyetini de dur- durmuşa benziyordu. Acaba şahsına ve keman çalış tarzına müteveccih hücum- lardan usanmış mı Yarım ses tiz? N itekim — memleketimizde, Necdet Remzi Atak kadar hem en yüksek methiyelere mazhar olmuş, hem de en şiddetli tenkitlere maruz kalmış musıkı— şinas yoktur belki. Hemen her konseri bir hâdise olur. Aleyhındekı mütalâa- ların bir kısmını tenzil etsek bile, geri kalanında — hakikat payı — az değildir. ecdet Remzi Atak'ın öğretmenliğin- deki çalışkanlıgı ve keman çalışındaki teknik hâkimiyeti umumiyetle takdir edilmekle beraber ıcrasındakı müzikali- te yokluğu, kuruluk — taraftarları bu- na «akademizm» diyorlar —, ıfad ha- taları, tonunun acılığı ve keman sesin- den zıyade obua sesıne benzemesi in- edilem Bir zamanlar da Atak'ın, kendısıne refakat eden sazlardan yarım ses daha tiz çaldığı ortaya atılmış ve bu iddia münakaşalara yol açmıştı. Fil- AKİS, 22 OCAK 1955 hakika Atak kemanım, yarım ses de- İ der. ri zıkredılıyordu İlhan Ozsoy, Aygün, Sümer Atak, Sermet Al;aoğlu. Maalesef, bu genç viyolonistlerden hiç- yurdumuzdakı iyi viyolonist kıtlı- k rinci sınıf bir viyolonist olmamakla be- ziyade mevcudiyet gösterendir. İşin arla mektedır Inşallah O bizi hayal kırıklı- ğına uğratmaz. 1 f kir ve teşebbus olarak, övülm ülleri bu — güzel büse de musall t olursa unıversıte kon— MUSİKİ beklenen neticeler tabıatıyle tahakkuk edemezdi. Nitekim öyle oldu. Bu ko serlerı templemektekı gaye, halk en gen iyle — mu kı kül- türü vermek degıl mıdır" Öyleyse so- alım. — Üniversite konserlerını tertıp edenler ve dinleyiciler, bu gayenin ger- çekleşme yolunda — olduğuna inanıyor— lar mı? Buna inanabilmek için biraz fazla saf olmak — lâzımdır. Konser ve konferans yoluyla kütle, eğitimi işine girişilince herşeyden önce akla konser- lerin — progra marı ve konferansların metinleri gelir. İ nıversıte konseri bundan iki buçuk yıl önce ld Ge- çen Cumartesi günkü kon: e 27 inci Unıversıte konserı oldugu bıldırılı— du. O zamandanberi kaç yeni eser halka takdim — edilmiştir?. Hıç Bütün yapılan halk üzerinde en iyi tesir ya- pacağına ve en çok alkış toplayacagına kanaat getirilen garantılı birkaç parça- nın, konser konser üstüne tekrarı ol- muşt Maksat eğitim — midir? Yoksa halkı eglendırmek ve — alkış kazanmak mı? Kültürü aymak için llkbahar S S- leri valsind. medet muyor Üniversite konserlerının progr mları Filarmoni konserlerininkilerden be- ter durumdadır. Acıklı haldedir. Şu ge- çen hafta çalınan İspanyol Kaprisi'ni ele alalım. Sade bu yıl bu eser kaç defa çalındı? Ya geçen yıl?... Buna.rağmen orkestra bu eseri doğru dürüst çalma- yı öğrenebilmiş midir? Hayır. Çünkü İspanyol Kaprisi, — orkestra konsertosu denebilecek tipte bir eserdir. Virtüöz orkestraların — yani Riyâseticumhur Orkestrası gibi olmayan orkestraların — harcıdır. — Virtüo çalışmayla elde dılır Bizim orkest nın ise buna hiç NİYI yok nmektedır Dolayısıyle ıcra kalıtesı de düşü em orkest- a üyelerinin çoğu, un Versıte konserle- rini bir angarya telâkki etmektedirler. İzah metinleri üstünkörü ve baştan savma hazırlanmaktadır. Bazan bir ese- rin izahı birkaç kelime ıle geçıştırılmek— tedir. Bestekârların hususiyetleri, musi- ki tarihindeki durumları ozlu bir şe- kilde bahis me d mekte ve eserlerinin mün: k 1 yapılm akta- dır. En iptidai ve bulanık bilgilerle ik- tifa edilmektedir. Bu konserler şimdiki — haliyle olsa ahi, Batı musikisinden nasibini alma- mış Anadolu şehirlerinde verilseydi mu- hakkak ki çok faydalı olurdu. Nitekim orkestranın, mevsim bitince, yedi lık tatilim bıraz kısıp bir Anadolu tur- nesine çıkması çok yerinde olur. Fakat Ankara'nın göbeğinde ve hem de An- kara üniversitesi gibi bir ilim ocağında verilen konserlerin — seviyesini tayinde, bunları — hazırladıkları bildirilen Mıllı Kutuphane Müdüriyeti ıle Fakülte Öğ- renci Derneğinin daha titiz davranma- larını istemek hakkımızdır. Yıldız; ama nasıl? M oniguede Ja Bruchollerie, dünya münekkitlerinin en hararetli methi- yelerine mazhar olmuş bir Fransız pı— yanistidir. «Bir kuyruklu yıldız geçmiş gibi dünyayı hayrette bırakıyor.» «ÜÖğ- retmenlerinin ve — münekkitlerinin en 31