DÜNYADA OLUP BİTENLER o andlaşmanın şartlarının hiç olmazsa manın aleyhindeydiler, onlarla basa çıkabilirdi; rın hemen hepsi Saar'ın kaybolmasım kabule, yanaşmıyorlardı ki artık Avrupa Birliğinin lunda bir maninin kalmadığını bildir- mişlerdi. Fakat Avrupa le iki günde kurulan bir birlik olmadı- gı açıkça anlaşılmıştır. Şu son konfe- ans n toplantı hahndedır ve mühim mese Bırlık Devletler ustu müdür, arası mı? Z silâh imalâtı bahsinde Devletlerustu bir teşkilât pe- şinde olduğu halde, başka — hususlarda* aynı vasfın tanınmasına pek yanaşma- maktadır. devletler- Rusya'nın yeni teklifi A lmanyanın silâhlanması meselesinin ciddi surette hal yoluna girmediği- nin en güzel ve manâlı delili Rusyanın bunu baltalamak ümidini henüz kaybet- hal ortaya koymuşlardır. manya'dan gelen sese de batı- llar — kulaklarını tıkamışlardır. Fakat bütün bu — manevraların Al- tifade gayesini güttüğü aşikârdır. kim Fransızlar Batı Almanya'ya yapı- lan yeni Rus teklifile Almanlardan da- ha fazla alâkalanmışlar ve bazı ler Paris ve Londra andlaşmalarının tatbik olunmasının biraz — geciktirilme- sinde fayda gördüklerini belirtmişler- dir. Bu çevreler hâlâ Almanyanın silâh- lanmasının — önlenebileceğine, daha zi- buna lüzum — kalmıyacak bir «beynelmilel yumuşama»nın kabil ola- cağına inanmaktadırlar Ne safdil bir inanç! Birleşmiş milletler Bir seyahatin bilançosu da ciddiyetile tanınan meşhur «Times İtiyadlarımızı yabancı memleketlere de taşıdık Paris - Ocak... B u yaz başlarında idi. Fontaineb- leau'dan Parise dönüyorduk. Or- manlardan kurtulup Orly hizalarına geldiğimiz sırada hava meydanı isti- kametinde birbiri ardına dizilmiş yol alan bir sürü C. D. plâkalı araba gördük. Bu kordıplomatık kervanı n geçişini — sessizce seyrettıkten sonra arkadayım: — «Muhakkak bizimkilerden biri gelmiştir, dedi. Orly'yi bizlerden başka hiç kimse, karşılama ve uğur- lama maksadıyla bu kadar doldur- maz.» Nitekim ertesi gün öğrendik: NA- TO'dan delegasyon başkanımız (Baş- vekil muavini), her ayda hemen bir iki defa yaptığı Ankara - Paris se- yahatini yapıyordu. B ır turlu kurtulamadığımız bu kö- âdeti en nihayı abancı mem- leketlere de taşıdık <<Genç Türkiye, «Yeni Türkiye» diye bir — taraftan öğüne duralım, yabancıların gözü önünde şu basit kompleksten kur- tulmuş değiliz. Paris gibi dıplomatık faaliyetle- rin bu kadar kesif ve yüklü olduğu bir dünya merkezınde, elçiler, dele- gasyon başkanları, hatta bakanlar o kadar sık gelip giderler ki bunların hepsi «yevmi adi» den sayılır. Bey- nelmilel münasebetler o kadar içli dışlı ve yeknesak olmuştur ki bu gibi elçi, bakan gidiş gelişlerinde bizden başka hiç bir millet böyle garip merasimlere kalkışmaz. Bu yalnız Pariste değil, hemen bütün vrupa memleketlerinde böyledir. Dulles Temmuzda Atlantiği iki hafta zarfında dört defa Eden'in Eylül başındaki on günlük seyahati hem süratte, hem çeşnide bir rekordur.. Federal Almanya, Bel- çika, Hollanda, Sarre, Fransa ve İtalya arasında elçiler, delegasyon şefleri, hususi komiserler, siyasi tem- silciler mekik dokumaktadırlar. Fa- kat vazifeleri başlarına her gelişle- rinde kordiplomatik, diğer delegas- yonlar ve maiyetleri, bizlerde oldu- ğu gibi «Cam kadro» ile -ekseriya da hanımlarıyla garları veya hava mey- danlarını -doldurmamaktadır. Türkiye - Fransa hava seferlerın- de bazan bir iki saatlik gecikmeler olduğundan ve çok defa vakit de ge- ceye rastladığından, bizim bu karşı- hemen herkesin duş nüp kımsenın itiraf etmediği bir eziyet halini alır. Fakat bazan iş bu- a bitmez. Eksik olmasın bi- zim delegasyon şefinin sık sık tay- yare kaçırdığı da vakidir. O zaman haydi bütün cemaat ertesi gün maai- le yine Orly'ye taşımnır... Orly'de ise oldukça enteresan sah- Aydemir BALKAN neler cereyan eder. Delegasyon şefi büyük elçi uçaktan çıkar çıkmaz her üç delegasyonun en yaşlı ve kıdemli memurlarından birinin hücumuna uğ- rar, elinden antası ve pasaporu kopanlırcasına alınu' Palto kurtarır. Gençle! raz şaşkın, biraz mütereddit bekler- lerken, yaşlılar ve «eski» hürmet etmekte adeta birbirleriyle yarışırlar... * Dış İşleri Bakanımızın geliş gidi- şinde de vaziyet aşağı yukarı böyledir. Figüranlar aynıdır, kahra- man değişmiştir. Yalnız mizansen'de de bazı değişiklikler vardır: Köprülü garlarda karşılanır, garlarda uğurla- nır. Bu küçük komplikasyona sebep, sağ olsun, üstadın oldum olası uçak yolculuklarından «hazetmemesidir..» Onun için bakanımız Uçuş yollarını ve uçuş süresini in olduğu beklenir.. den pek farklı sayılmaz değil mi?- Gerek geliş ve gerek gidiş «aktarma- ları» nda, ma ve Frankfurt'ta, Paristeki törenlerin bir eşinin mon- te edildiğinden — elbet şüpheniz ol- masın.. * B ir zamanlar memlekette bu çeşit karşılamalar, uğurlamalar aley- hinde kuvvetli bir cereyan — başlar gibi olmuştu. Fakat anlaşılan halâ hepimizin içinde şarklı bir taraf var. Sahte, gülünç ve Moliere'vari teşrifattan kurtulamıyoruz. Yurt içinde olup bi- ten gurultulu, tantanalı karşılama mızda kalıyor diyelim. Fakat yaban- cı memleketlerdeki, Avrupadaki kor- diplomatiğimizi bayram çocuklarına çeviren bu garip âdetlere artık son verilmeyecek mi? Bunlara son ve- recek nesil halâ yetişmemiş midir? Y azımı öyle bir olayla bitireceğim unun üzerinde herşeye rağ- men artık tartışılmayacağına inan- mak istiyorum. NATO konferansından bir hafta evvel askeri temsilcilerimiz Genel- kurmay Başkam — Orgeneral Baran- sel'in başkanlığında Parise geldiler. Orly'deki karşılamada Fransa askeri ataşemiz -bir albay- Baransel'in elini yakalayıp öpmesin mi? Hem de öyle bir atiklikle.. Orada, memurların, yabancıların, diğer milletlerin subay- larının içinde — yerin dibine girdik. AKİS, 22 OCAK 1955