cesaz, Taki Çenerini, Darvaş, Rafael de Luna, Necdet Koyutürk... isimleri vardı. İsmi «Caz konseri» olan bir kon- serde nasıl olur da bu çalgıcılar çalabi- lirdi Darvaş bir keman virtüözü, Ra- fae a dünyanın en iyi şarkıcısı olabılır Necdet Koyutürk'ün tango or- kestrası Francisco Canaro 1le yarışabi- lir, yıllardan beri yurdumuzda ne dışarda Taki Çenerını ölçüsü rıde akor- deoncu yetişmedi denebilir, daha neler Çaldıkları müziğin caz olup olmadığı, üzerinde tamşılabilecek bir konu da degıldı Caz müziği değildi — müzikler. O kadar Erdem Buri'nin ilk çırpınışı değildi bu. Caz hakkında kalem oynatan bir münekkidin, cazın esaslı meselelerı bak— landa fikir yürütmesi ger de bir, caz çaldıklarını zanneden çalgıcıla— musikisinin, Orta Kuzey Amerıka da r dans — musikisinin caz olmadığını anlatmaga mecbur kal- ması, hazin bir durumdu. Fakat Erdem Buri'nin bundan önceki gayretleri de- mek ki bir ise yaramamıştı. Bu sefer de fif Batı Musikisi Sendikası, hazırla- dığı hafif Batı musıkısı konserine «caz onseri» ismini vermişti. Gerçekten bu konserde, İsmet Sıral ve arkadaşlarından — başka caz — çalan kimse yoktu. Sıral orkestrasının çaldığı, Arif Mardin'in bir bestesi de konserin, caz sanatı bakımından, en ziyade dik- kate değer kısmıydı. Peki, Erdem Buri'nin konserden son- Erdem Buri Caz münekkidi AKİS, 1 OCAK 1955 raki fikirleri neydi? Yoktu bir fikri. O- lamazdı. Yazısında «gitmedim konsere» konserde caz dinlemek ister.» Fakat Buri, bu protestosunun da bo- şa gıdecegım nasıl bilebilirdi? — Vatan gazetesinin radyo ilâvesindeki şu satır- ları okuduğu zaman tüyleri diken diken olmuştur herhalde: «Konser, Türkiye'de caz müziği yok diyenlere başardı bir cevap oldu. Görüldü ki, memleketimiz- de vasatın çok üstünde bir caz müziği seviyesi vardır.» Bestekârlar Mükâfat lhan Usmanbaş bir bestekârdır; üste- - lik Türk bestekârıdır; bır bestekardır şohret ve para doğru yoldan ayrılmamış, entrikalar çe- virmemiştir; muteber bütün değer öl- çülerine göre, değerli bestekârdır. Onun herhangı bır eserini dinleyenler, kendi- sinin en İ ürk bestekarı olabılecegı ihtimali üzerinde durabilirler. Ama, Türkiye dışında bir iki görünü- şü ona derhal parlama imkânı sağla- mıştır. Üç sene kadar önce Fulbright yardımından faydalanarak erika ya yaptıgı kısa bir tetkik seyahatınde bir seri —piyano ipin prelüd asıl mış, diğer bir tanesi — yaylı azlar kuar— teti— icra edilmişti. Basılan eser, A- merika'nın konser programlarında ver almağa başlamıştır bile. Geçen Mayıs aynıda Roma'da millet- öodern musiki konferansı . Konferansı tertip eden komi- irkiye'den de iki be tekar davet manbaş'tı. Vakfı'nın Avrup: kılatı kuranlar sanat: _h açtığına kaani getirmelerindeki düzeltmek, idiler. Va meydana mı anorma Bu işleri, genç bestekârların eserlerini bastırmak, icra ettirmek ve plâğa aldır- mak suretıyle yapacaklardı Gönderilen eserlerı teşkılatn jürisi inceleyecek ve bu mazhariyete lâyık olup olmadığına karar Verecek Kabul edilen eserlere de bir mükâfat ödenecekti. Roma dönüşü İlhan Usmanbaş, Na- bokov'dan bir mektup aldı. Adı geçen kurula bir eser göndermesi teklif edili- yordu. Bestekâr fırsattan — faydalandı. Yaylı saz kuartetini postala!ı Geçen hafta İlhan Usmanbaşa bir mektup daha geldi Bu defaki, Fromm Musiki Vakfından.. — Zarfın içinde bir de 300 dolarlık çek vardı. Mektubun MUSİKİ İlhan Usmanbaş Döviz temin ediyor bir yerinde şöyle deniyordu : «Bu mektuba ekli olarak gönderdiği- miz mükâfatı, yaratıcı kudretinize inan- canızın bir delili olarak kabul etmeni- zi rica ederim.» Eser kabul edilmiş, — kuartetin önü» müzdeki ilkbaharda Newyork'da çalın- ması ve plaga ahnması için teşkilâtça hazırhklara baş Ş, eserin basılması dlmesı hususunda bir muka- Vele akde mek üzere İlhan Usmanbaş— la temasa geçmesi Boosey and Haw- kes'a —dünyanın en büyük musiki fir- malarından biri— bildirilmişti. Opera Yenilikler modern opera istiyoruz» diye feryat ünekkitler «ciddi opera istiyoruz, ederken, Devlet Operamız şimdi bir o- peret sahneye koymaya — hazırlanıyor: Şen Dul bestekârı Franz Lehar'ın «Te- bessümler Diyarı»... Bunun üzerine ar- tık, operanın selâhiyetli şahıslarına bir de «Leblebici Horhor» u denemelerini tavsiye etmekten — başka yapacağımız şev kalmazdı ama, herhalde — teraziyi denk getirmek için, bir de modern o- pera hazırlandığı haberi bulutlan biraz dağıttı. Bu, çağdaş Alman — bestekârı Carl Orffun «Die Kluge» (Zeki Kız) operasıdır. Bir programı — dolduracak kadar uzun bir eser olmadığı için Pucci- ni'nin «Il Tabarro» (Palto) adlı opera- siyle beraber oynanacaktır. Üç eserin de bu mevsim oynanması kararlaşmış- tır. 29