RADYO Propaganda Nemize gerek 954 senesinin son ayının 24 ncü gü- nü, Ankara'daki Amerikan kolonisine sahibi selahıyet bır zat rat ile derhal arzusunu anlatmağa ko- yuldu. Anlattı, anlattı ve cevap bekle- di. Karşısındaki zat sabırla dinlemiş ve Türkçe olarak cevap — vermişti. Radyo müdürü İngilizceye yeni merak sarmış- dı. Halbuki devam ettiği İngilizce ders- lerinin henüz ilk kursunda idi Sahibi selâhiyet olan ve bir noel yortusunda memleketinden çok uzakta dolu Amerikalı şaşırdı. Telefonu kapa- dı, santrali buldu, radyo idaresinde iyi İngilizce bilen birisinin aranmasını iste- di. Bekledi ve neticede konuştu. Karşı- sında radyo program müdürü Naci Se- rez vardı. İngilizce bilip bilmediğini müdüre sorduktan ve «âlâsından» ceva- bını aldıktan sonra, derdini anlattı: — Ankara Tadyosu vasıtasıyla her sene Amerıkan kolonisi, — Amerika'daki ailelerine noel mesajları — gönderirler... Bu sene de, ayni şeyi yapmak arzusun- nasıl ve ne şekilde?..» özür dileme ıle başladı ve <<Maa1esef bu sene buna imkân görüle- miyor» diye bitti. Telefonlar kapandı. Amerikalı şahıs durumu âmirlerine bildirdi. Beraberce düşündüler, taşındılar ve bu reddi bebini bir türlü anlıyamadılar. Türk makamları yılbaşı ve noel yısiyle, kolonisinin ihtiyacı olan iki bin küsur çamı vermekten -İki bin çam bir küçük ormandır - çekinme- mişti. Ayrıca, her sene, Ankara radyo- sunun kısa dalgasından memleketleri- ne noel mesajlarım rahatça göndermiş- «Noelinizi ve yeni yılınızı tebrik ederiz» İmza : Mr. ve Mrs. Eisenhower AKİS, 2 OCAK 1955 ler, şunun üzerine ş kendilerine gelen mektuplarda Ankar radyosundan tak- dirle bahsedıldıgım görmüşlerdi. Radyonun bir üst makamı Basın - Yayın ve Turizm U Müdürlüğü idi. Buraya müracaat ettiler ve şu ce- vabı aldılar: Müdürün emri ile bu sene kısa dalgadan boyle bir neşriyat Ur. oktur. iki misline çıktı. Çün- kü Muammer Baykan Amerika'da tah- sil etmişti. Amerika'da İ propaganda en ön plânda tutudan bir nesne idi. Hiç «değilse, bin veya iki bin Amerikalı - Teksas'lı, İndiana'lı Was- hington'lu - memleketine senede bir me- saj gönderiyor, bu suretle belki beş, belki bin Amerikalı, bir «Ankara radyosunun» varlığından haberdar ola- biliyordu. Hangi dalgada çalıştığını öğ- reniyordu. Umum Müdürlük, bu rakkamı de- nize düşen bir damla addedebilirdi. Fa- kat o damlanın etrafına çizeceği halka- ları düşünmek, hesaplamak lâzımdı. An- kara radyosunun varlığını her vesile ile yabancı noel mesajım yaymakla, radyo hele propaganda ile — meşgul olan bir umum müdürlük hiç ama biç bir şey kaybetmez bilâkis kazanırdı. Akla çok uzak bir ihtimal olarak dahi gelse, gene ihmal edilmemesi gereken bir noktadır: Belki bu suretle, — Amerikalının mesajı Amerikalı'nın Türkiye — hakkında yapa- cağı konuşma ile, o uzak diyarda bir dinleyici kitlesi kazanabilirdik. Kazana- bılırız Hala broşurlerle Tarsus vapuru- rika'ya yapacağı veya yaptığı, seyahatlerdekı püskül ve dümdeklerle, nargile ile kendimizi o dost memlekete tanıtmağa gayret ediyoruz. sonra Amerikalıyı en rop olan radyodan uzaklaştırıyoruz, bin veya on bin dinle- i in etmemek için elden geleni Amerikaya radyo neşriyatımızı han- gi ölçü içinde hazırlamalıyız? Memleket içinde radyoyu propaganda vasıtası ola- rak kullanma sanatının şaheserini gös- terirken, «memleketimiz için» dış diyar- ları gözden uzak tutmamalıyız. — Ya, mum — Müdürlük propa- gandanın mahiyetini adına pek bilmiyor, veyahutta Türkiye'nin hâlâ, dışarda ve bilhassa Amerika'da «cami resimleri ve minare- ler» ile tanınıp, sevileceğine — inanıyor. Her ikisi de feci... Amerikalıya, bu küçük kolaylığı radyoda göstermek mümkündü ve pro- pagandamız bakımından isabetli ve iyi idi. Yazık oldu, kaçırılan fırsata.. Her kaçırdığımız fırsat, «nemize lâzım» sözünün kurbanı oluyor ve son- ra, bütçe komisyonunda, yolara ay- rılan paranın çokluğundan şikâyet eden bulunursa, «ne geri adam» deyip, ge- çiştirmek istiyoruz. Geri değil, bunlara «ileriyi görebilen adam» demeliyiz. n haklı tenkitleri iyi kalplilik- le kabullenir ve bu kabi ketlerin önünü alırsak, zım» demekten kurtulursak, na girecektir. işler yolu- 25