İKTİSADİ VE MALİ SAHADA ekonomisinde oynadıkları kalkındırıcı rolün ehemmiyeti pek büyüktür ve hat- ta kalkınma yani yatırım hacmi diye bir formül, vazedılmemış olursa pek bü- yü bır ata — işlenmiş, - olur. Amma 1954 ithalât hacminin 800 milyon Türk lirasını — aşamıyacağı soylenırken 1955 senesinde 860 milyonluk bır yatırım program — hazırlamak gözlüğe pembe bir cam geçirmek olmaz mı" Kaldı ki devlet ekonomisiyle, hususi ekonommm dızdıze yaşadıgı karma bir e nomie mixte» sıstemınde ve boyle bır ekonomı sıste sahip bir mle- k tin daha de ferdıyetçılıge fazla İ programına geçirmiş sup hüküm tın butçe yatırımların bu hac ulaşma!: ereceye kadar ferdıyetçıhkle bag Vatandaşlara tahmil edilen külfet- ithaledilmiş ve bu vergilerin nisbeti bir elki senelere nazaran ortalama 130 milyon fazla varidat getirecek şekilde artırılmıştır, saniyen tekel varidatı da son olarak yapılan fiat ayarlanmasından gelir vergisine kıyasla âdil olmıyan vergilerdir. Bu ba- kımdan arazi ve bina vergilerinin nis- betsiz olarak artırılması bir adaletsiz- liğin başka bir adaletsizlik yoluyla ta- mir edilmek istenmesinden — başka bir şey değildir, tekel maddelerine yapılan zamlar ise doğrudan doğruya istihlâk maddelerine — yapılan fiat ilâveleridir, yani adil olmıyan bir vergi yoluyla va- tandaşları fedakârlığa davettir. Bu ise çeşitli yönlerden mahzurludur, bir kerre vatandaşın sarfedilebilir. gelirini kısar, geçim seviyesini düşürür kabil hazineye kolaylıkla varidat temin eder. İktisadi hayatın muvazene halin- de olmasına gelînce Ekonomimiz tam istihdam seviyesine ulaşmış bulunmak- tadır. Bu seviye aşılınca varılacak yer ekonomi ilminde enflâsyon adını taşır. İşte bu bakımdan beklenirdi ki 1955 - 1956 bütçesi fazlalık göstersin ve enf- lâsyona karşı mücadeleye başlanmış ol- Bu bakımdan denebilir ki 1955- 1956 bütçesi kalkınmanın yükünü dar ve sabit gelirli vatandaşlara yüklemesi bakımından sempatik bir bütçe değil- dir, çünkü enflâsyon vergilerin en gay- ri adil olanıdır. İktisat Milletlerarası işbirliğine doğru A vrupa İktisadi İşbirliği Teşkilâtı Ge- - nel Sekreteri bay jolin Avrupa İktisadi İşbirliği Teşkilâtının veçheleri hakında Edouard Bonnefous'un riyase- 12 KAPAKTAKİ VEKİL Hasan Polatkan B izzat Hasan Polatkan, politika- ya atılırken kendısıne pek parlak bir istikbal düşünse bile bir hatırına bile getıremezdı, kili olacağına. Halbuki mebus seçil- dikten tam dört buçuk sene sonra ka- binenin bu en güç mevkiine geldi ve hepsinden mühimi iyi bir Maliye Ve- kili oldu. Tesadüfler, bazen insanla- rın hakiki kaabiliyetlerini ortaya ko- 1950 arasında çocuk yüzlü bir muhalif ebus bilhassa Zıraat bütçesi görüşülürken söz alır ve aklı başında tenkitler yapardı. Zi- Ziraat Bankası müfettişle- rinden olmasından — ileri geliyordu. Bu bakımdan, doğrusu istenilirse zi- raatçiden çok maliyeciydi ya.. Eski- şehirliydi. 1915'te doğmuştu. İlk, or- ta ve lise tahsilini orada, yüksek tah- silini İstanbul'da yapmıştı. 1836 yı- lında Mülkiyenin Mali şubesinden mezun olmuş ve aynı sene Ziraat Bankasına müfettiş. muavini olarak seçilmişti. Meclisin en genç mebus- larından biriydi. Faal ve dinamikti. Bilhassa Adnan Menderes kendisine hususi bir muhabbet besliyor ve ye- tişmesine çalışıyordu. Muhalefet va- zifesini dört yıl, o göç şartlar altın- da muvaffakıyetle yaptı. Dâvasına ve man kürsüden sert hücumlara maruz tinde yemekli aylık toplantısında bir konferans vermiştir. Mumaileyh konfe- ransında Avrupa İktisadi İşbirliği Teş- kilâtı gibi beynelmilel müesseselerin şimdiye kadar ifa etmiş oldukları hiz- metleri hatırlattıktan sonra, Avrupada husule gelmiş olan yeni durumu belirt- miştir. Genel Sekretere göre harpten sonraki kuruluş devresi sona ermiştir. Konvertibiliteye ve mü- serbestiliğine doğru atılmış olan adımlar bölgeyi çerçevenin dışına çıkmaktadır. Bu hareketler batılı mem- leketlerin hepsine ve müşabih medenı— yete sahip milletlerin topuna yayılm tadır. Avrupalılar arası işbirliği birçok noktalarda çerçevesini aşmış bulunmak- tadır, fakat bu artık onun işe yaramaz hale geldiği demek değildir, bilâkis o bundan sonra batılılar ve hür dünya arası işbirliğine giden yollan açacak ve işbirliğini yalnız başına — katedebilece- ğinden daha ilerilere götürecektir. Av- rupa da Amerikayla iştirak halinde az inkişaf etmiş memleketlere yardım et- melidir, bay Marjolin — sözlerini şöyle bitirmiştir: Milliyet unsuru zamanımız- da kuvvetini muhafaza etmektedir, kuv- vetli ve müreffeh milli birliklerin mev- kalıyor ve kızarıyordu. Sonradan âdeti de geçti ve hakiki politikacılar safına girdi. 4 Mayıs seçimlerinde yeniden Eskişehirden seçildi. O zaman Men- deres genç talebesine Çalışma - letini verdi. Orada fazla bır faaliyet göstermesine zaman — kalmadan bir tesadüf kendisini Maliye Vekâletine getirdi. Yerini bulmuştu. O yandan bu yana Demokrat Partinin bütçele- Adnan Menderesin direktiflerile hazırlayan adamdır. Politika hayatının çetin bir yol olduğunu Hasan muhalefet değil, a ma- ruz kalmış, fakat bunları atlatmasını bilmiştir. Maliye — Vekâleti gibi bir vekâlette oturan adamın hayatının sakin olmasına elbette ki imkân yok- ur. Hasan Polatkan bir çalışkan ve- rının bütçesini derleyip toplamak o kadar kolay olmasa gerek... Polatkan bunu muvaffakiyetle yaptığı için ka- binenin en sağlam vekillerinden bi- ridir ve sarsılması için hiç, ama hiç bir sebep mevcut değildir. Türkiye- ye denk bir bütçe hediye eden ilk kabinenin Maliye Vekili olması ken- disine daima şeref verecektir. cudiyeti milletlerarası işbirliğinin temel şartıdır. Harpler yakıcı tesirlerinin yanıba- şında çeşitli ırk, V edeniyete sahip milletleri bırbirleriyle temasa ge- tirmek suretiyle milletlerarası münase- betleri geliştirmekte beynelmilel tesa- nüdü artırmaktadır. Bununla harplerin yapıcı yönü veya — harplerin faydaları üzerinde durmak istemiyoruz, — aslında yapıcı — olduklarından daha çok yıkıcı olduklarına kaniiz. Fakat ortada realite olarak şu var ki iktisadi hâdiseler artık zamanımızda 25 sene evvelki ele almış ve inceleniş tarzından daha farklı ola- rak — elealınmakta ve incelenmektedir. Eskiler, bir milletin refah seviyesinin yükselmesi için diğer bir milleti istismar etmesi gerektiğini iddia ederlerdi. Hal- buki modern görüş taraftarları refahın daimi olarak artmasını müştereken bü- tün milletlerin refah seviyelerinin art- masında görmektedir. Bu fikir elbetteki doğrudur, fakir bir cemiyet ne dereceye kil edebilir, ler kendi aralarındaki bağlılık ve işbö- lümü dolayısiyle sonsuz derecede mü- badelede bulunabilme imkânlarına sa- hiptirler. İnsanlık için üzülecek nokta AKİS, 1 OCAK 1955