bizzat devrin başvekili Şemseddin Gün- altay tarafından seçimler arifesinde İs- bir idare âmirinin ilk kalemde değişti- rilmesinden a tabit şey olamazdı. Doğrusu istenilirse, olurdu; Bahis mev- zuu zZatın istifa etmesi. Fakat müşarü- nileyh aldırmamış, — hattâ daha büyük çapta ihtilâflar yüzünden — Yusuf Ziya Önişin valiliği durdurulduğunda başka bir tayin yapmak da müşkül hale gel- diğinden vakit geçmiş, bu sırada Gökay her iktidarın kendisinden istifade ede- bileceğini büyüklerine ispat — fırsatım bulmuştu. Fakat Yusuf Ziya — Önişle arası da asla düzelmemişti. Denizyol- larına yapılan ve mânası asla bulunmı- yan zamlar gelip çatınca düellonun son kısmı başladı. Fahreddin Kerim Gökay bankın hareketını suf Ziya Öni: Deniz- tenkid edişine, Yu- derhal kaldırırız. devretmeye — hazırız» cevabını Fakat Gökay, lâf altında kalan bir zat değildir. «— Başvekil gelsin, bakın her şe- yi ben ona anlatacağım» de Nitekim Adnan Menderesle hemen ilk temasında, — meseleyi aksulameli ece münasebetsiz, Gökay aynı derecede haklıydı. Başvekil, işi tetkik edeceğini söy- ledi. Bu, gazetelerden bazılarına zam- lardan — vazgeçileceği şeklinde aksetti. Halbuki bu sırada Denizbank, sanki Başvekil susunda bir em şuphesızdı rese de sevgi toplar, hattâ halk Başve- kil şerefine ivazsız gösteri bile yapar- dı. Buna mukabil böyle bir karar alı- nırsa Yusuf Ziya Öniş için bir tek şey kalırdı: Derhal istifasını vermek ve ta- sını tarağını toplayıp ticaretine dön- mek! Zira kılıçlar, o derece çekilmiş- tir. Bir başka ihtimal daha vardır: Baş- vekilin uzlaştırıcı bir çare bulması. Fakat netice ne olursa olsun, bu gibi işleri bir keşmekeşten kurtarmak icap ettiğini hâdise, kâfi derecede vü- zuhla göstermektedir. n zam cıddıyetten mahrumdur. Böyle şey olmaz. Ya şu nisbette bir zam Zzaruri- dir. Yapılır. Ya değildir. Bu- de «fiyatları şu kadar arttırıyorum, va- purlarıma isteyen biner, — istemiyen binmez» diye halkın karşısına çıkıl- maz. Bu meselede Vali Gökay yerden AKİS. 16 EKİM 1954 göğe kadar haklıdırl İşte bu sırada, Başvekâlet müsteşarı Ahmet Salih Korur, gitti Denizbank tiyyen zam istemediğini söyledi. teşkılatı da Adnan Menderese aynı şe- yi söylemişt mı, tek başına Yusuf Ziya Ön- iş kararlaştırmamıştı Bankanın bir İda- re Meclisi vardı ve bu mecliste âza ola- rak bulunan zevat gayet yüksek maaş- lar alırlardı. Buna rağmen, onları kim- e umursamazdı. Emir, emirdi. Derhal bir yol bulundu: İkinci mevkiler yeni- den ihdas olunuyordu. Ayrıca talebe- ler, memurlar ve subaylar tenzilâta tâbi olacaklardı. İslim sonradan gelsin terti- Fahreddin Kerim Gökay Yol mu göründü? bi, İdare Meclisi bir toplantı yaparak bunlara mutabakatını bildirdi. Şimdi, üzerinde — ısrarla durulması gereken nokta bu lâübaliliktir. Bir âm- me hizmeti gören müessese bu derece hafiflikle kararlar alır, onları bozar mı? Yusuf Zi indirmeler yapılınca teminatım vermiştir. O halde z hükümete hiç bir şey danışılmadan mı yapılmıştır? Demek ki âmme hizmeti gören bir müessese, ihtimal ki rasyonel çalışmama neticesi zarar etti mi ilk iş hal ücretlerine zam yapa- caktır. Rakıpsız bulunduğuna göre de, YURTTA OLUP BİTENLER halk yeni tarifeyi kabul mecburiyetinde kalacaktır. BOyle şey olmaz! Zammın ne pılışı, ne bozuluşu Vatandaşa cıddı bir idare altında olduğumuz hissini —da rılmasınlar ama— verrm 'Or. Maarif Garip bir merak ! Hâdise New York'ta geçiyordu. New York'ta meşhur Columbia Üniversi- tesının kulübünde.. i kişi yemek yiyordu. Bunlardan birinin adı, Schuyler Wallace idi. Üni- versitenin Milletlerarası Tetkikler Mek- tebinin müdürü bulunuyordu. Misafiri 1se, bir Türktü. Amerikaya tetkikler yapmaya gelmişti. İki ahbap, oradan buradan konuşuyorlardı. Türk olanı, Üniversiteden — ve profesörlerin statü- sünden bahsetti. Mr. Wallace dinledi, dinledi, sonra muhatabının sözünü kes- ti : Allaha: şkınıza çin profesörlerin statü yalandan alakalısınız"» Mısafırı — Biz, Turkler mi?» dedi. <— ya... Geçenlerde Maarif Vekiliniz Mr. Yardımcı ile tanıştım. Benden öğrenmek istediği tek şey, pro- sız Türkler ni- e bu derece dıye sordu. kaya sırf bunu tetkik için mi gelmişti! Zira sonradan goruştugum diğer arka- hemen vekilinizin dedim, Türkler en çok bu- nu mu merak edıyorlar"'» Turk misafir güldü. — ayır, dedi, o husus vekilimi- zin şahsi bir merakı olacak Ben, sa- dece 1lâf gelişi Klka Anlaşıldığına göre miz Celâl Yardımcı, Amerika'da bulun- duğu müddet zarfında bilhassa Üniver- site profesörlerinin vazifelerine son ver- med ne gıbi usullerin kullanıldığım Maarif vekili- kalım, tatbikat ne gosterecek Celâl Yardımcı Amerikaya gider- ken bir çok itiraz yukselmış, bir veki- lin başka bir memlekete «görüp öğren- mek» maksadile gitmesini yakışıksız bulanlar olmuştu. ksadın bu olduğunu bilseydik, itiraz ederdik... Ama, ardımcı o vadide ogrendıklerım öğrendiği gibi tatbık edecek mi? 9