DÜNYADA OLUP BİTENLER telif yerlerinde ramlar, tertıplenmıştı hertaraftamıll bulmuş olmaktan do- nundu. Italyada bunlar olup biterken Yugos- lavya'da da belki daha ciddi, ama aynı memnuniyet havası esiyordu eglenceler anın — Yugoslavya için bir fedakârlık olduğunu söylemeyi de unutmadı —Yu- slav goslavya ries du—, fakat «sulh aşkı uğrunda bun rıza gosterdıklerını bildirdi — ve ayrıca duyduğu Vİ de ifa etti. Mare- Yugoslavya'da da muhtelif törenler yapıldı. F akat en ziyade memnunluk duya bilhassa iki kişiydi. Bunlar derhal biri İtalyan Reisicumhuru Einaudi, di- ğeri Yugoslav Reisicumhuru Mareşal Titoya hitaben iki telgraf kaleme aldı- lar, Telgrafların altındaki imzalar şuy- du : Eısenh - Churchill.. Trıeste meselesinin halledıl— mış oluyordu. Trieste meselesi İtalyayı, en yakın komşusundan aynan bir çı- . Şimdi, iki memleket hiç olmazsa masa etrafında oturup müzakere edebileceklerdi». Amerika Devlet Reisiy- karşısınd vinçlerini bu çifte telgraflarla izhar et- mişlerdi. Halbuki eğer iyin aslına bakılırsa, hal yolu yeni bir buluş değildi. Trieste uzun zamandanberi A ve B bölgeleri adı altında iki kısma ayrılmıştı ve A bölgesinde İtalyanlar, goslavlar hâkimdi. hiç biri bu hali bir olupbitti olarak ta- nımaya yanaşmıyor, mızmızlık ediyor- lardı. Halbuki vaziyetin değişmesine imkân yoktu. Her hareket, batılıların birliğini bozmaktan ve işleri güçleştir- mekten başka şeye yaramıyacaktı İnat eden bilhassa Yugoslavlardı ve müttefiklerin hal çaresi olarak yap- tıkları teklifler karşısında şiddetli siyonlar gösteriyorlardı. Meselâ bundan bir müddet evvel İngiliz ve Amerikalı- lar A bölgesini İtalyaya vermeyi niyet ettiklerinde Mareşal Titonun hükümeti bunun harbe kadar gideceğini ifadeden sakınmamıştı. Hattâ Yugoslav kuvvet- lerinin Triesteye doğru yürüyüşe geç- tikleri bildirilmiş, İtalyada da mukabil tedbirler almak zarureti kendini hisset- tirmişti. Durum, hiç de parlak ve ferah görünmüyordu. ma, işte şimdi aynı Mareşal Tito hükümeti, eften puflen bazı degışıklık— mu— Slovenlerle meskün bir kaç kilometrelik saha — Yugoslavlara — geçiyordu. Buna mukabil Trieste serbest bölgesi İtalyan oluyor, Trieste limanı ise serbest liman 18 halini alıyordu. Yâni esasta bir değişik- lik yoktu. Triesteyi iki, komşu araların- da paylaşıyorlardı. Aynı basireti bun- dan senelerce evvel de gösterebilirler- di ve karışıklığa, üzüntüye, anlaşmaz- lığa hiç lüzum kalmazdı. Anlaşılıyor ki «ne koparırsan yanında kalır» tezi, si- yaset adamlarına hâkim olmuştur. Maamafih, «geç olsun da güç ol- masın» bir Türk sözüdür —başka dil- lerde de karşılığı vardır ya...— ve Türk hükümeti anlaşmanın akabınde Başve— kil Muavini Fatin Rüştü Zorlunun ağ- zıyla memnunıyetmı bildiriyordu. mdi, İtalyanın Balkan Paktına dahil olma imtihanından artık kuvvetli Mareşal Tito Ağır ol ki... bir şekilde bahsedilebilirdi. Bu ise, Bal- kan Paktını N.A.T.O.' ya bir adım da- ha yaklaştıracaktır. Fransa Mesele ! Fran- den bahsediyordu. O za- manlar kelime ya büyük harfle, ya da tırnak içinde yazılıyordu ve herkes ay- nı şeyi anlıyordu Dreyfüs meselesi! Sonra Seine nehrinin köprüleri al- tından sular aktı, aktı ve yirminci asrın ilk yarısında yine Fransa'da «Mesele» den bahsedılmeye başlanıldı şeyi anlıyordu Şimdi aynı asrın yarısında bulunuyoruz ve aynı Fransa yine «Me- sele» den bahsediyor. Kelime hâlâ bü- yük harfle veya tırnak içinde yazılıyor ve herkes aynı şeyi anlıyor : Baranes meselesi! Her üç meselenin bir çok müşte- rek vasfı var. Evvelâ her biri bir reza- let. Ama, kelimenin resmi manası le bir rezalet. Ondan sonra, her biri bir polis hâdisesi olarak başlamış Niha et her biri, memleket çapında siyasi bir veçhe almakta gecikmemiş. Fransa.. Ezeli Fransa!.. Baranda kimdir? ndre Baranes ismi, AKİS okuyucu- arı için meçhul değildir. Geçen sa- yımızda hâdisenin nasıl patlak verdiği- şekilde anlatmıştık Andre lerini takip ediyor, masta bulunuyor... du. İşte şöhreti, bu son vasfi meydana çılanca parladı. Günün birinde Fransız Milli Em- nıyetı, Dahılıye Vekılı Mıtterand ın em- ti. Evrak, Milli Savunma Konseyinin müzakerelerine dairdi. Komisere bunla- rın kendısmde ne aradığı soruldu. Di- rak buldular. Konseyi Genel Sekreteri susi kalem müdürü Turpin ile memur- larda Labrusse tarafından Baranes'e verildiği anlaşılıyordu. Milli Emniyet, büyük ve son derece mühim bir şebeke ile karşı karşıya bulunduğunu anladı. miser — Dides'in ifadesi alındı. idi ve komünistlerin aleyhine çalışıyor- du. Dides gelen malümatın hakiki mah- recinin Turpin ve Labrusse olduğundan zerrece haberdar değildi. Saf komiser tevkif edilmişti, serbest bırakıldı. Ba- ranes ise serbest bırakılmıştı, tevkifi ıçın karar çıktı. Her şey Arap saçma dö tü ve Baranes yakalanmadan meselenın aydınlanmasına imkân ve ih- timal yoktu. Karışık bir durum aranes kaçmıştı. Dides, üzerinde bulunan evrakın «Fransız komünist partisi idare kurulunun müzakere zabıt- ları» olarak kendisine Baranes tarafın- dan verildiğim — bildirdiği zaman Milli AKİS. 16 EKİM 1954