SANAT hassa başlangıçta bu tipi biraz aptal gibi gösterdi. Halbuki öyle olmadığını yine kendisi ispat etti. Konuşmasında da bazı yerlerde, bilhassa yapılan bir aca- iplik vardı. rengine sahip bulunan bu değerli aktö- rün, sesinin nazalleşmesine hiç lüzum yoktu. Mediha Gökçer'in hareketleri mübalâğalı, Ali Algın'ın küçük kompo- zisyonu da başarılı idi. İlk ıslahat! <— Nora kalkmış'» Üçüncüsü tamamladı «— Haberin yok mu şekerım ben daha ziyade senin hesabına sevindim!.» «Yaa... Birinci hanım devam etti Tebrık ederim şekerım » u konuşma Tiyatro'nun, belki banyo dairesi olarak yapılan, du- yarıya kadar beyaz fayans kaplı bir bölgesinde derme çatma kurulmuş kahve ocağında tiyatronun Üüç hanım sanatkârı arasında cereyan ediyordu. Kapı dibindeki peykede oturan iki ya- bancı daha vardı ama, hanımların on- lara aldırış ettikleri yoktu; dan birisi elindeki kitaba dalmış görü- nüyor, Ööteki de kurumuş bir simidi ge- veliyordu. Hanımlar bir araya gelince, konuş- mayıp ne yapacaklardı; hem de iki de- ğil, üçü bir arada «— Demek Nora kalkmış, ne var?» «— Gılgameş'» şimdi k> Belki de klâsiktir.» «— Tarihi.. «— Yok şekerım telif eser, klâsik olur mu?» «— Telif ama efsane, neden olma- sın?....> KAPAKTAKİ SANATKAR Nur Sabuncuoğlu merikan kız koleji birinci sınıfın- hareketlerinde de ise yaramıyor de- ğildi ilhassa son sınıflara doğru, ko- lej müsamerelerinde Nurinisa mek- tebin yüzünü güldürenler — arasında idi. 1947 senesinde mezun olan Nur sanata karşı hususi bir alâka duyu- yor, sanat yazıları okuyor, sanat ha- reketlerını takıp ediyordu. Nitekim ilk izdiv. da bir sanatkarla oldu. Fuat İzerle evlendi. Fakat Nitekim çalışıyordu. Muhtelif müesseselerde vazife — gör- d ddi kazancı yetiyordu, fakat eksık kalan bir taraf vardı, bunu an- lamakta gecıkmedı Tiyat Manevı huzuru bulacağını ümit Konuşmalar bu minval üzere de- vam ederken kapıda bir zat belirdi ve yabancıyı dışarıya çağırdı, yavaş sesle bırşeyler söyledi, özür dilediği halinden belli idi. Yabancı «Ne beis var efendim, zarar k Örürüz, bız, daha faydah olabılırız diye düşünmüş- ük t dedi. abancıyı dışarıya çağırıp bir şey soylıyen zat hakikaten çok üzülmüştü. Biliyorsunuz, alınan müsaade eski umum müdür tarafından verilmiş- Tanrıdağ ziyafeti mekteptir Tiyatro — bir ettiği tıyatroya biran evvel kavuş- b kendisini Sabuncuoğlu İstanbul seyırcısı ile ilk defa bir erkek rolünde karşılaş- n memnun oldu mu bilinmez, fakat muhakkak olan bir şey var ki bu şaka seyircilerin pek hoşuna git- medi. Nur Sabuncuoğlu sahnede mut- laka muvaffak olabilecek kabiliyet- lere sahiptir ve kısa zamanda, başa- rılı rollerde — alkışlanması mümkün olacaktır. var ki; Küçük Sahne'nin bü- yük rejisörü kendisine fena bir oyun oynadı ve Nur sanat sevgisi ile he- yecanının tesirinde kalarak bu tuşa gelişin tehlikesini önceden hissede- medi. Bir kazancı oldu : İsmini duy- mayan kalmadı. Bir anda şöhrete kavuştu ti, halbuki şimdi Muhsin Ertuğrul gel- di» dedi. Devlet Tıyatrosuna Muhsin Ertuğ- orada, daha bir kaç gün len repertuvarda yer programdan çıkarıldığı Dört ayda güçbelâ seçilen ve afişlerle ilân edılen bir eserı biz kalemde siliver- maz. Hattâ bu sırada İdare heyeti de toplanmış değildir. Hüküm doğrudan doğruya Muhsin Ertuğrul tarafından verılmışlır Forma- lite bilâhare bu hükme göze uydurulur. Pekâlâ; diyelim ki Nora'nın temsili doğru değildi de ondan kaldırıldı, fa- kat doğru olmıyan nedir? Bunu nasıl izah etmeli? olması bır şimal eseri b iddiaları yanvari Strindberg'e meftundu. cümesini de kendisi yapmıştır). Strindberg'ten daha mı geri? Burada rol oynayan faktör: «No- Tra» tercümesinin halefine ait bulunması- dır. Yâni Cevat Memduhun tercümesidir. İşte böylece hemen ayağının tozu ile Muhsin Ertuğrul Devlet Tiyatrosun- da ıslahata girişmiş bulunuyor. - ter- İbsen, AKİS. 16 EKİM 1954