TARIM Buğday Hububat depoları s enelerce önce, Ankara'nın, 'Kırşe- hir'in çorak topraklarından geçenler bir kaç çadırın buralara yerleştıgını yaz kış, kaldırılmadığını, durmadan çalıştıgım liklerde kim çalışabilir, hele çorak ve ektiğini — vermez olduğu söylenen bu topraklarda kim uğraşabilirdi. Köylü, hem hayret, hem de kızgın- lık 1ç1nde idi. Bu topraklar Devlete ait- ti. Bu çadırların gelip, kocaman arazi- de, beyaz birer nokta gibi yerleşmesin- den evvel, köylü buralarda ziraat ya- pabiliyor, mühim miktarda mahsul elde edemese bile, kazancına bir miktar ilâ- ve ediyordu. Diğer bir mesele vardı ki, o köylü için, çok kötü idi, taha mmul edilmez bir sıkıntı, kızgınlık veriyordu: Devlet, çiftçiliğe başlayınca, köylü elin- deki buğdayı satamıyacak, alıcı bula- mıyacaktı. Halbuki, yetıştırdıgı buğda- yı satmak hususunda, köylü en fazla Devlete güveniyordu. Bu adamları ne yapıyorlardı, ne istiyorlardı? Köylü sadece devlet topraklarının işletilmesine girişildiğini, kendi işlerinin bozuk neticelere daya- nacağını biliyordu. Bu adamlar çokluk değildir. Polatlı civarında adetleri ikiyi aşmıyordu. — Fakat çalışmaları korkunç bir sabrın ve tahammül edilmez müş- külâtın yıkılmasına dayanıyordu. Geniş toprakları bulabildikleri imkânlar, işçi ile sürüyor, ekiyor ve sonra çadırlarına çadır çekılıyorlardı Köylü kendileri ile ko- nuşmiıyordu. Ekılenı biçmek için bir sene bek- lemek lâzımdı. Çadır adamları bir sene sessiz beklediler. Bu sessiz bekleyiş, köylünün uzaktan görüşü, otomobil ile yoldan geçenlerin çadırların duruşuna bakşı ile tesbit ediliyordu. Halbuki, devletin memurları olan bu adamlar bir büyük mücadeleye en iptidat basama- ğgından başlamışlar, — birer birer diğer basamakları r ve ertesi hasat mevsimine erişmişlerdi. Sak uzamıştı, — zayıflamışlardı. Hattâ yıkanmamışlardı. Her türlü tehli- keye karı, ekinlerin, mahsulün başın- da beklemek lâzımdı. Şehirden uzakta idiler. Ekmek bu- lamıyorlardı, bazan aralarında bir so- mun ekmek için kanlı bıçaklı olmağa yüz tutan kavgalar oluyordu. Yağmur iliklerine kadar işliyor, öksürükten baş- larım — kaldıramıyorlar, yalnız bekliyor- de iç yıpranma vardı. Fakat daya_ruyor— lardı. Bekliyorları Ertesi hasat mevsimi bereket ge- O geniş, o sahıpsız genişlikler başak göz alabildiğine . Hâdisenin ehemmiyeti büyüktü, sevinç verici idi. Bununl. irlikte yeni ğgmuştu : tirdi. ve faydalı bir muessesc doğ Devlet Üret- me Çiftlikleri. umhuriyetin bir devri var ki, her tılmış, iyi İ müspet iş niyetlerin, iyi — adımların, Toprak Sürülüyor Boşlukları dolduruyoruz AKİS. 25 EYLÜL 1954 Öörme — emellerinin uyuduğu, sustuğu, alabildiğine istismar edildiği bir devir. Cumhuriyetin ilk yılları, bu memleke- tin ziraat memleketi olarak bekasını tesbit edebılmek için tohumluk istas- yonları kurulmak yoluna gidilmişti. Ta- rım Bakanlığının — bir şubesine verilen paralar ile toprakların daha verimli bir çalışma sistemine konulması için maki- neli ziraate yönelnilmişti. Bu makineler kırıldı. parçalandı, ne oldukları, nere- lere gittikleri, hangi ellerde kaldıkları bilinemedi. Bi ü lerini genişlettiler. Esas kalındı. unutan insanlara, nesil- lere benzedik. Birden uyandık. Birden, yaşamamı- zın tek şartını ortaya koyan toprağa eğildik. Bütün bu mücadele, işte bu ça- dırlarda başladı. Bu çadırlar, örnek çiftçiliğin, Trehber çiftçiliğin kurulma- sında rol oynadı ve hâlâ oynamaktadır. * evlet bütçesinden az bir para ayrıl- dı, çadırların ufak, çelimsiz binala- ra çıkması, çalışma azminde olanların, o bir kaç, sayısı onu geçmiyen ideal insanların — etrafında toplanması günleri geldi. Devlet çiftlikleri ilk se- nelerinde, kendi kendini idare edebile- cek bir hedefe varabilmişti. Köylü, çift- liklerin — zararına olmadığım anlamıştı. Mahsulünü yine satıyordu, yalnız kom- şuluk ettiği devlet topraklarındaki faa- liyetin daha canlı — olduğunu görüyor, daha çok mahsul temin edildiğini an- hyor ve cam sıkılıyordu. Kendi mah- sulü boyca kısa, alıcının istediği evsaf- tan düşük idi. Halbuki komşu, ne ya- pıyor, ne ediyordu, bilinemez, daha İ alıcısı bol olabılecek mahsul elde edı— yordu. Uzak binaların içine sıkışan bu şehir insanların elindeki hazinenin, tıl- rının ne olduğunu bilmek Devlet üretme çiftliklerini bir hoca olarak tanımak lüzumunu his- setti ve onlara yaklaştı. Gayenin ilk unsuru hasıl olmuştu. Esasen Devlet Çiftliklerinin kurul- masında düşünülen esasların — başında, köylüye iyi tohumluk vermek, hayvan- cılıkta, ziraat sahasında ve diğer ürün- lerin istihsalinde en iyilerini yetiştirip, dağıtmaktı. — İlk yıllar «örnek» ol! vasfım kazanmıştı. Soma harp başladı. Harp demek, fhalar gösteri- faaliyete geçildi. meleri Kurumunun çiftlikleri şekil, da- ha doğrusu «kabuk» — değiştiriyordu. Boş topraklar üzerinde, — geniş istihsal başladı. Mahrumiyetler için başarı ka- zanılıyordu. Hattâ İstanbul gibi büyük şehirleri civarlarındaki bu kabil çiftlik- ler doyuruyordu. Bir zaruret, bir büyük iş ortaya çıkarmıştı. Harp yılları boyunca, bü- ük gayret sarfı ile toprakların işlen- mesine girişildiği zaman, bir fikir de zi- hinlerde genişlemeğe, yer etmeğe ve 11