YURTTA OLUP BİTENLER meydana çıkar. Türkiye Büyük Millet Meclisinde 4 adet kadın mebus vardır. Memleket nüfusunun yarısının kadın olduğu dü- şünülürse, nisbetin pek ufak savılma- sı gerektıgı meydana çıkar. Hakikaten 40 nında 4 fazla bir şey değil- dir Ustelık o 540 m içinde meselâ med Gürkan da vardır (Allahtan kı bu sefer Alı Fahri Işerı yoktur). mebus azlı Tlabar (Istanbul) Edıbe Sayar (Zonguldak) Aliye Timuçin (Ankara) ve Nurıye Pınar (Izmır) aralarında meseleyi he- nüz tam mâ nasıyle kararlaştırmış de- gillerdir. Kadınlar ahi ol- salar, kolay kolay yumusamıyacakları ha k'k ttir. Meselâ boyle bir ka nun teklifi Meclıse <<fîlanca su kadar kadaşı» adıyl dılmektedır <<Su kadar» 3 tur ama <<f'ılanca» kım ola- çaktır? Nazlı Tlabar O man, kendisini kadın mebu sla rın deger— lisi bilen Nuriye Pınar ıtıraz etmeye- midir? Belki de alfabe sırasiyle hepsinin isimlerini saymak gerekecek- tir. Şimdiden bayan Pınar muşterek teklifin gazetelere Nazlı Tlabar'ın a- diyle aksetmiş olmasından dolayı a- lınmıştır. Buna fağmen isin o tarafı teferruat sayılabilir. Asıl mesele şu- dur: Kıyafet kanunu Türkiye Cumhuri- yeti hudutları dahilinde Türk vatan- daşlarınm bir takım kıyafetleri giy- melerini menetmektedir. giymek kanunen yasaktır. bahsetmemektedir. İhtimal ki inkılâp- lar yerleştiğinde kadınların bu gülünç kılıktan kendi kendilerine kurtulacak- lan umıt edılmış, bırden bire ileriye orada burada görülmeye başlanmıştır. Kara çarşaflı kadrolara gelince, bun- ların, hele şehirlerimizde, medenıyete uymayan şekilleriyle ne garip bir man zara — yarattıkları meydand d Bu b kımdan — kadın mebusların çarşafı tadan kaldırmak için giriştikleri ha- eket' desteklememeğe imkân yoktur Ancak teklifin Mecliste kolay kolay kanunlaşamıyacağı, â hükümetin fiili müzahereti olmadığı takdirde red bile edilebileceği — unutulmamalıdır. «Demokrat hüviyetler», «vatandaş hak ve hukuku» adı altında ve daha ziyade bir takım seçmeni tatmin endişesiyle çarşafı hararetle müdafaa edecek me- busların çok sayıda olması kuvvetle muhtemeldir. Teklif görüşülürken ko yu inkılâpçılar ile tavizciler arasında mutlaka bir meydan muharebesi çere- yan edecektir. Hatta kanunun «uyutul olması Zzaruretini çıkıp bizzat ortaya koysun.. Her halde kadın mebusların teklifi Türkiye Büyük Millet Meclisi ve ora. da kahir ekseriyeti teşkil eden De. 8 Kapaktaki adam : Nurettin Baransel B aşbakan Adnan Menderes, Ame- rikayı ziyaret edecekti, askerı şa- katılacaktı, askeri yar dun da müzakerelere konu teşkil e- decekti. Seyahatin tarihi ilân edildiği sı- ralarda Genel Kurmay Başkanlığı i Erkânı Harbiyei Umumiye Reisliği Orgeneral Zekaı kan ta- rafından — İkinci Başkan — vekâle- ten idare ediliyordu. Gazeteler, iki ihtimal üzerinde duruyorlardı: Ge- nel Kurmay Başkanlığına ya Orge- neral Nurettin Baransel, ya Orgene- ral Zekâi Okan getirilecekti. Birinci haber doğru çıktı, Baransel Amerika seyahatinden — bir gün evvel Genel liye sevkedıldı Zaten başka bir ha çaresi yoktu Baransel in tayini Menderesin se yahate çıkmasından bir gün evvel res men ilân edildi, bu suretle Orgene ral makamına oturmadan uçağa bin di. Baransel ilk vazifesini böyle mü him bir seyahatte yaptı. Baransel, 1895 de İstanbul'da doğ du, 1909 da Harp Okuluna girdi 1912 de teğmen rütbesi ile orduya iltihak etti, Balkan Harbine katıldı 1914 de İstanbul ihtiyat subaylar talimgahının bölük ve tabur ku mandanlıklarında bulundu 1919 da Erkânı Harbiyei Umumiye Mektebi ne gırdı, 1921 de Anadoluya geçti akarya harbine iştirak etti ve erkâ nı harp yüzbaşısı oldu. Bundan sonra, muhtelif kurmay hizmetlerinde, Harp Akademisi öğ- retmenliğinde, alay, tugay, süvari ve piyade tümen komutanlıklarında ve ordu başkanlıklarında bulundu 30 agustos 1947 de korgenerallık Ordu Mütfettişliği vekaletı 1951 de orgenerallik. 6 Nisa 954 tarihinde Kara Kuvvetlerı Komutan lığı vazifesine tayin e Baransel'in dinamik bir başkan oldu ğu 59 yaşındadır — görülüyor. Gec ündüz ani teftişlerde bulunması, ek siklikleri buna göre tesbit edip, e- mir vermesi, memnuniyet uyandır dı. İlk tamimi, askerin politikadar uzak kalmasına aitti. Bu ve diğer ta mimlerinden parçalar basına aksetti Böylece endam meseleleri, İstiklâl Marşı — hâdiseleri münferit kasımlar halinde tenkid mevzuu oldu. Baransel bunların yanında, hattâ bunların üstünde Cumhuriyet ordu- suna yepyeni bir ruh getirmeye, ve kendi dinamizmini aşılamaya çalış- maktadır. Hakkındaki hüküm elbet- te mesaisinin tümü goz önünde tutu- larak verilecektir. mokrat parti için büyük bir imtihan olacaktır. FKurultayında «inkılâpların bekçisi» olduğunu ilân eden Cumhuri- alk Partisi lehte vaziyet almak mecburiyetindedir. Ya, Cumhuriyetçi Millet Partisi ne yapacaktır? Bütün tebliğlerinde — Atatürk inkılâ lrına bağlılığını, kadın haklarına riayetin bildiren partı İçin, işte, bunları ıspat etme Teklif Nazlı Tlabarın — Singapur dönüşü hazırlanacak ve hemen Mecli- se verilecektir Hacılarımız ölüyor ir yandan memleketin içinde çar- safın kanun dışı edilmesine çalışılır ken diğer yanda — Suudi Arabis- — rımız, sapır sapır dö- kulmektedır Haccı hakiki bir işken ce haline geldiğine, muthış sıcakların üküm sürdüğüne dair haberler her gün — gazetelerimizde yer almaktadır. Gerçi azizler işkence çeker, <«martıyr» olurlar, ama bunun bizim dinimizle bir alâkası yoktu Ciddede toplanmış 158 bin hacı — bunun 10 bin kadarı Türktür — Ara— fata çıktıkları zaman güneş doğmamış- tı. Dualar ediliyor, ilâhiler soylenıyor— du. Bembeyaz bir kafile, tepeye tır- manmakla Allahlarına daha yakınlaş- tıkları kanaatındeydıler Aralarında 160 tanesi o mertebeyi de aşmış, öl- Gündüzleri etrafı kavuran çok hacı namzedi, hac 'farizasını ifa e- dememişlerdir. Ciddede kendilerine hacılar kadar, hatta onlardan da çok iş düşenlerin başında bizim kızılay ekibi gelmekte- günden her an salgın hastalıkların çık ması muhtemeldir. Türk hacı namzet- leri orasında ayılanlar bayılanlar ve bütün uğraşmalara rağmen ölenler ek- sik değildir. Milyonlarca döviz dışarıya çıktığı halde, ellerindeki parayı son puluna kadar bitirenler — yahut arap- lara kaptıranlar — hemen ekseriyeti teşkil etmektedir. Parasızlık öbür mil- letlerin hacılarında da vardır ve bun- lar «parlak> bir çare — bulmuşlardır: beraberlerinde kadın getirmek ve ka- dınları satmak. Bu yüzden Cidde so- kakları esir pazarına dönmüş, mukad- des anın arefesinde yapılmadık rezalet . Hac farizesi sona erdik- mızin hangi vasıtalarla memlekete dö- necekleri ve dönerken neler getirecek- eri — mikron ve kaçak eşya babın- da — tebii belli değildir. Yabancı memleketlere, vahana ta- cirlere satın aldığımız malların para- sını dövizsizlikten ödeyemezken — 10 milyon liralık sterline iste Arabistan çöllerinde bu şekilde heba olmaktadır. AKİS, 14 AĞUSTOS 1954