KADINLAR ARASINDA kendilerini tamamen Vazıfeye bağla- yabildikleri fikri bundan yüz sene ev- vel bir kaç muteşebbıs hanımı bir ata- ya — getirerek York'ta <New York House And Sch ol of Industry" isimli müesseseyi kurmaya sevketmiş- tir. Gayesi muhtelif kurslar marifetile geçkin kadınları müstahsil hale geti- rebilmek, alınacakları işlerde başarılı olmak vasfını andırmayı temin e- den bu olculu benzerlerı takipte ge- cikmemiştir. Halen Birleşik Devletler- de aynı maksada uygun, zamanın icap- larına göre ayarlanmış sayısız "Oppor- tunity School" lar vardır ve buralarda yetiştirilenlerin 2 85 i iş bulabilmekte dir. Amerikada çalışan l90000 0 ka- din mevcuttur ve bunların 95 56 sını yaşlılar teşkil etmektedir Buna rağ- men bütün kadın teşekkülleri bu nis- beti düşürmeyip bilâkis arttırmak için seferber haldedir. Kanada da aynı faaliyet göze çarp- makta, kadınlar milli meclisi hemşi- relerinin emeklilik yaşını 60 dan 65 e çıkartmak için hükümet nezdinde te- şebbüslerde bulunmaktadırlar. Japonyada ise gençliğe veda etmiş kadınların iş bulması hakikaten güç- tür. Mağaza satıcıları, otel, lokanta ve gazinolarda çalıştırılanlar hep gene ve güzel kızlardan seçilmektedir. — Hal- buki harbi takip eden senelerde co- cuklarını yetiştirmek, aileyi geçindir- mek zorunda nan birçok dullar ıstırap içindedir. Bu memlekette kadın 1şçıler erkeklerd beş sene evvel te- karılmakta, okullardakı kadın Ogretmenler 45 i geçince işlerine son verilerek yerlerine erke ocalar a- lınmaktadır. erhangi umumi ten katta Vazıfelerınden 1lk uzaklaştırılan lar yaşlı kadınlar olmaktadır. Japon- yada kadınların en çok çalıştırıldıkla- TI yerler ıpek fabrıkalarıdır Bunun da lar Japon kadın teşekküllerini endişe- ye düşürmekte haklıdır Kırk yasını aşmış kadınlara her meslekte, her mü- essesede rastlanması mumkun olan İs- viçre hariç, aşağı yukarı bütün meb- leketlerde bu sıkıntı müşahede edil- mektedir. bütün dünya kadınlarını yakından alakalandıran bu derde deva bulabilmek azmiyle bir çok teşekkül- ler elele vererek müşterek tedbirler arıyorlar Bakalım goızmın esiri, da- ma taz e güzeli arayan insan psi- koloıısıyle mucadelede ne derece mu- vaffak olabilecektir?..—P. Çarşı Ete boykot Hem esnafımızın, hem ev kadınları- mızın, hem de Et ve Balık Kuru- Pazar 20 munun kulakları çınlasın. Geçenler- de İngilterede et fiyatlarında — alışıl- mamış bir yukselme görülmüş. Bu- nun karşısında ne ediyeler, ne de hükümet harekete g; çkl umunu hıssetmış İngiliz kadınları ne yapmış- lar biliyor musunz? Üçü, beşi bir ara- ya gelip de "— Ah kardeş, et çok pa- halandı. Ne yapacağız bilmem ki..." diye dertleşmemişler. Gayet kati bır şekılde ete boykot etmişle Bu t bir kaç hafta surmuş İlk ısyan eden kasaplar olm Si- nek avlayıp oturmak tehlıkelı bır hal alınca bütün kasaplar, toptancı celep- lere yüklenmişler. Esasen, toptancılar da haftalardanberi ellerındekı stokları bekletmekten, sürü sürü bes- lemekten bıkıp usanmışlar. Fakat, ne de olsa esnaf kafası ile gelecek dayanamıyacaklar; elbedde gü- nün birinde bu muhterem hanımların beyleri sebzeye isyan edıp, et ıslerız diyecekler.." demişler. Bir zaman da- ha geçmiş, fakat kasaplar da, celepler de bakmışlar ki yumuşayan yok. Ha- nımlar yine et almıyorlar, beyler de keselerinden daha az para çıktığı için bu vaziyetten pekâlâ memnuniyet du- yuyorlar. O zaman artık bir şeyler yapmak lüzumuna inanmışlar ve tutup et fiyatını eski haddine — indirmeğe mecbur olmuşlar. Bu kararın ertesi günü kasap dük- kânları yine eskisi gibi hanımlarla do- lup taşmağa başlamış. Celepler bıraz daha az kâr etmişler ama, mesele halledilmiş. Bu hikâyeyi duyup da, yukarıda da temas ettiğimiz gibi - hanımlarımızla kasaplarımızın — kulaklarını çınlatma- mak elden gelmiyor. Biz de eti İstan- bulda 650, Ankarada da sözüm ona 350 kuruştan yer olduk. Lokantalara gittiğimiz zaman el kadar bir et yemi ği porsiyonunla orta halli bir memurun i hikâye artık kapansa pahası olduğu bu devirde, asr. fını naltındabelıbukulen erkeklerımız de hanımlarının böyle bir kararını an- cak memnuniyetle karşılayabilirler. Bundan memnun olmayacaklar. İngil- terede oldugu gibi sadece celep ve kasanlar Eh artık müsaadeleriyle onlar i- n de“"— Şeytan azapta gerek.." di- yebılelım Moda Nasıl yürümeli Y ürüyüsü faydalarından ne kadar bahsedilirse edilsin, bir çok kimse- Ter yuruyuşu spor saymazlar. Bilhassa hanımlara yürüyüş tavsiye edildiği za- man derhal itiraz ederler: "Biz zaten evde, çarşıda, sokakta her dakika yü- rüyüş yapıyoruz" derler. Fakat kaste- dilen şey yüksek topuklu ayakkabılar ile yapılan zarıfyuruyuşler degıldır Za ten, şehirde yapılan yürüyüşün — pek faydası yoktur. Zira vücut dar elbi— seler içinde rahatça hareket edem Yürüyüş yapmak için şehrin havası da müsait değildir. Yürürken serin bir saat seçmelidir. Vücudun biraz öne eğik olması ve adımların herkesın bo- yuna göre 85 cm. veya uzun ol- masına dikkat edılmelıdır Normal bir hızla yürünmelidir. Fakat çok büyük adımlar atmak doğru değildir. İlk za- manlar üç kilometre yürümeli, zaman- la mesafe uzatılmalıdır. Böylece gün- de beş kilometre katedebildiği zaman bir kadın bu spora alışmış demektir. Yürüyüşten sonra, ayaklan ılık suya koymalı ve sonra yukarı doğru kaldı- rarak uzanmalıdır. Böylece kısa bir zamanda dinlenilehilir. Yürüyüşte kul- lanılacak iskarpinler topuksuz veya çok az ökçeli olmalıdır. Jacgues Fath kimdir nsanı güzel şeyler gördükçe güzel şeyler yaratır" vecizesi kimindir bi lir misiniz? Meşhur moda desinatörü Jacoues Fath'ın. Bu yakışıklı moda yaratıcın çok güzel olan karısı ile ga- yet mesut bir hayat sürmekte ve Fran- sanın en bahtiyar erkegı sayılmakta— devlet adamlarıyle konuşabilmek veya Pentagona gitm adar zor bir 1ştır Zira, moda krallarım görebilmek için insan ya çok zengin, ya çok tanınmış biri olmalıdır ki, günlerce evvel hazır- anmış randevular ile ölçülü — dakika- lardan istifade edebilsin. Jacgues Fath Fransada dünyaya gelmiştir. Sanatkâr bir ailenin Ççocuğudur. Büyük babası Rene Maurice Fath, eserleri dünyanın bir çok muzelerınde teşhır edilen meş- hurressamdı Fath'ın çorap modası Yatıda İngrid Bergman AKİS, I4 AĞUSTOS 1954 ükannesiCa-