BİR HİKÂYE Büyük Büyücü Rene Daumal ouffetard — sokağında bir evin tavanarasında oturan güçlü bir büyü ardı. Kocamış, üstü başı duzgun vaktınde kalkıp vak- tinde yatan bir küçük memur kılı- ğında yaşar giderdi. Gibelins cad- şubesınde çalışırdı. İ bü iremitlerini, - bir büyülü kurdan vuruşuyla, altın külçeleri- ne çevirebilirdi. Çevirirdi ya, ah- lâksızlık etmiş olurdu, çalışmamn, erkeği yücelttiğine inanırdı çünkü. Hoş, kadını da biraz yüceltir, der- di bu lâfın arkasından. - Bu gar t ahvılat degerlerı— 1 ne ama loplumun, ahlakin temeli sağ— için 4e pişiriyor, ayçöreklerini almağa çı- kıyordu; bundan sonra da günlük zer, mirasın yüzünü bile görmeme- ğe lâyık olurdu. Hangi mıras" diye de sorulabilirdi hanı sesini çıkarmadan bütün bunları dinlerdi; bilirdi çünkü, bir İsteye- cek ol: ama Urs güç- a... ule teyzesi, lü bir büyücu oldug nu blmeme kapanıverirdi teyzesinin yüzüne- B undan sonra da büyük büyü- cü altı kat merdiven iner, arasıra da o katil, o yağlı, pasaklı basamaklarda Aayağı kayar, yüzü langıç oluvereceğini, penceresınden uçup süzülebileceğini düşünürdü Yalnız bunu komşuları görebilir, bu olağanüstü olay o yalın ruhlarda, çocuksu, fakat kurtarıcı bir inancın temellerini sarsabilirdi. Sokağa çıktığında, daracık alpa- ka ceketini fiskeler, on emen sözleri Böyle ir şey oluverse, tabiat yasalarının değişmezliğine öylesine kanmış olan gelip geçenlerin içine kuşku kurdu- nu sokardı çünkü Çev: Bilge Karasu B ir tezgâhın önünde, sözüm o- na kahve diye getirilen bir nesneyi içer, küflü bir çörek yer, kahvaltı etmış olurdu; ah bir i şeydi, yok mu yal... Ama kendi kendine, o olağanüstü — yetkilerini kullanmağa engel olmak için bir çırpıda beş kadeh konyağı ardarda yuvarlardı; alkol, büyü yetılermı uyuşturarak onu, bir veli alçak gö- nüllülüğü içinde bırakır, kafasına bütün msanların, kendinin bile, kardeş olduğu duşuncesını sokardı. Kasadaki kızı opmeye kalktığında, kirli sakalını öne sürerek, onu ite- kollarina kolluklarını geçirmiş, ka- lemi kulağının arkasında, gazetesi- ne göz gezdırirdi Bıraz kendini top- da bütün dün- yolunda güdecekti. kizde — kale- mini kâğıdın üstünde gıcırdatmağa başlardı; bir yanlışlık yaparsa da, üst'ün ün asarı boşa gitmesin diye yapardı; yoksa haksız yere azarla- yan üst'ü büyük bir günaha gir- miş olurdu da ondan. İşte böyle, gün boyunca büyük buyucu bo- n eğmiş bir küçük memur kılı- ğında insanlığa yol gösterme işini sürdürür giderdi. avallı Ürsüle teyzesi! Öğle vakti, maydonoz —almayı u- nutmuş olan yeğeni eve döndüğün- de, çanağı — başında parçalayacağı- na, onun gerçekte ne olduğunu bi- lebılseydı herhalde — başka türlü davranırdı ama, öfken bir delilik olduğunu da hiç bir za- man anlayamazdı. Adamcağız isteseydi hani!... Has- tanede, herhangi bir adsız hastalık- tan bır hırıstıyana handıyse yakış- kük bir diş fırçasından, iş arkadaş- amım nankör gönü i dolu analardan başka bir şey bırak- mıyarak ölüp gideceği yerde, paşa olur, simyacı olur, padişah yahut bülbül olur Lübnan hurması olur- du a bunlar Tanrının gizli ni- yetlerıne aykırı . Mezarı- nın başında vermedi Ne oldugu kimseciklerin aklını — yormadı. em kimbilir? Belki kendi bile bunu bilememiş- tir. Gamsız Teyzenin Maceraları AKİS Hoşunuza gittiyse hemen ÂBONE OLUNUZ AKİS, 29 Mayıs 1954