KÜLTÜR Üniversite İmtihan verme sanatı U niversitede — imtihanlar, bugün- erde — başlıyor. Talebeler — çalış- kan talebeler — kendilerini, hummalı bir şekilde imtihan hazırlıklarına ver- miş vaziyetteler. Kitaplar devredılıyor, notlar tekrar tekrar okunuyor zor gelen, çalışmak degıldır mtihanı veriş şeklidi Zira, bizim unıversıtelerde ayni der. sin, hocasına ve — kitabına göre türlü 1mtıhan şekilleri — vardır ki, — talebe, dersle beraber — maalesef — bunları da öğrenmek zorundadır ve işte can sıkan budur. Hocayı tatmin, gönlünü hoş etmek lâzımdır. Her hocanın, talebenin ağ- istediği tâbirler, te- rimler, hatta kelimeler vardır. Sadece vermek yet- muayyen tarza is" İeri Zor, Bir ders mevzuunda, muhtelif pro- fesörlerin kitapları bulunur. Tabit hepsi, esas itibariyle aynı şeyi ihtiva ederler; ama talebe, her birini, başka ders mevzuu 1mış gibi ele almak zo- rundadır. k zaman ticari zihniyetle, — hoca, kendi kitabım esas tutmakta, onu âdeta harfi harfine iste- mutlaka satılmalı ve mü- l ellifine emegının karşılığı" nı getir- memeli ? Bu yuzdendır ki pek çok talebe, “ders" ten muvaffak sayılacak cevap- lar verdiği halde, "kitap" ta sınıfta kalmıştır. itabı olmayan hocalara gelince; onlar ayrı bir derttir. Sene için. de talebeye not tuttururlar ve imti- handa o notu esas ittihaz ederler; hat- tâ, ders takriri esnasında — yaptıkları nüktelerin tekrarını isterler. m olarak sınıfta kalmıştır. Nihayet nyak" hocalar gurupu- nu işaret etmek lâzımdır. Bunlar, ga- rip âdetlere sahiptirler. Meselâ, imti- hana bıyıklı girdiği için gadre — uğra- yıp, müşkül vaziyette bırakılan ve neticede sınıfta kalan gençler — eksik değildir. Bunlar için yapılacak şey, derse çalışmakla beraber bıyıklarını kesm her hocanın arzusu tam ola- rak bıhnmedıgı cihetle bazan “temiz pak" giyinmiş, bazan “"pejmürde" kı- yafetliler ve nihayet bazan da her iki- si birden hışma uğramışlardır. — Böyle bir vak'a, Ankara Üniversitesinin Hu- kuk Fakültesinde cereyan etmiştir. Bun mukabil kadın hocaların, “alımlı" kız talebelere imtihanlarda kolaylık göstermedikleri, dın hocalar biraz ları takdirde tamamiyle "beşeri" sayı- lacak hislerle genç ye güzel talebele- 20 SAHASINDA rını terlettikleri bir hakikattir. Böyle da İstanbul Üniversitesinin Edebıyat Fakültesinde sık sık cereyan etmektedir. İmtihanların arefesinde bulunduğu- muz şu günlerde nçler ,dersleriyle beraber, bu noktaları da hatırlarından çıkarmamak mecburiyetindedirler. Almanya Garip bir hâkim Eger dâva, herhangı bir mahke- mede geçseydi, insan: "— Hâkim mutlaka alay ediyor" rdi. Fakat Darmstadt hâkimi fazlasiyle ciddiydi, 17 yaşındaki bir çocuk motosiklet çalıp sokaklarda dolaşmakla itham e- dilmişti ve dâva ona aitti. Hâkim, ço- cuğu hapse atmak arzusunda değildi. "— Oğlum, dedi, eğer deli gibi motosiklet sürersen, tabiatın ne — ka- dar güzel olduğunu — farkedemezsin." Sonra da çocuğa cezasını tefhim etti: Şehir yürüyüş — kulübüne bir senelik k âza olmak! İki senedenberi Darmstadt'lılar, bu çeşit cezalara artık alışmıştırlar. Başı- nın Ön tarafında sadece bir tutam saçı olan Hâkim Kari Holzschuh 46 yaşın- dadır. Herkes onu "Çikolata Dâvası Hâkimi" diye tanır. Çünkü bir sefer, çikolata çalan küçük bir kız çocuğa, yetimhaneye her hafta bir kutu çiko- lata bağışlamak cezası vermişti. Daha akıllı, uslu —Almanlar ise, Kari Holzschuh'a "Darmstadt'ın Sa- lomon"u adını takmışlardır. Zira hâ- kim şehirdeki anormal çocuk miktarı- . Hâkimin felsefe- dalı bir iş yapmağa zorlanmalıdır Her dâvadan önce hâkim suçluyu tanımaya, onunla temas etmeğe çalışır, böylece onun arkadaşlarından okuduğu kitaplar hakkında bilgi edinir. Sonra da cürümle ve mücrimle alâkalı ceza- lar verilir. İşte verdiği cezalardan ba- zıları: * Ustasından az bir miktar para çalan bir fırıncı çırağına ceza: Darms- tadt hastahanesindeki — çocuklara bir fırın dolusu paskalye çoregı pişirmek! r çO!| kendisinden daha küçük bir erkek ço- cuğün eşyalarını çalmakla itham edil- mistir. Ceza: Bir sene müddetle ço- cuğun derslerine yardım etmek! * “Ödünç" iki motosiklet alan iki erkek çocuğa ceza: Serbest bırakılmış mahkümlara ait olan Die Bruecke mecmuasına bir senelik abone olmak ve bunu her ay Darmstadt hapisha- nesine götürmek! Hâkim, bu cezayı demiştir. verirken şöyle Hâkim Çikolata Y sefer oraya gidince, büyük Holzschuh Hâkimi " © demir kapıların arkasında kalmanın ne kadar feci bir şey olduğunu daha iyi anlarsınız!" Amerika Kore mekteplerine yardım Y ük kamyonları; ne — kadar pa- paz . kalolik, protestan, . varsa hepsi ve müsevi hahamlar tarafından takdis edildi; sonra yola çıktı. Amerikada, Manhattan'daydık. Birikmiş halk "God Bless Ameri- ca" şarkısını okuyordu İstikamet Koreydi. Kafile, batı sahiline doğru yol alan yüzlerce kafileden sadece biriydi. Her büyük şehirde durarak, hediyeler top- layacak, yoluna devam edecekti. an Francisco'da, kafilelerin adedi altı yü- ze baliğ olacaktı ve orada birleşilecek- ti. Kamyonlar Koreli mekteplilere, Amerikalı mektepliler tarafından gön- derilen binler ve yüz binlerce paketle doluydu. "Amerika — Kore Cemiyeti" butun ük âletleri toplamayacaklar, ait bütün malümatı da, daşlanna gonderecekl rdi. ukabil Koreliler de, sergiler tertipliyerek Amerikaya yollayacaklar- dır Koreli arka- Koreli talebelerin buna şiddetle ih- tiyaçları vardır, zira öore mekteple- rının durumu hakıkalen fecidir: Harpten evvel — mevcut 37.000 meklepten 10,000 - tanesi tamamen, 8.000 i ise yarı yarıya tahrip edilmiş- tir. AKİS, 29 Mayıs 1954