TİYATRO MÜDÜRÜ — Ya1... Demek bü- tün bu işler sizin başınızın altından çıkmıştı? PATRON — (Gülerek) para her şeyi ya- par. (Bir çek uzatır) Bu, artistlerinizin aylığı, binanızın kirası ve yapacağınız ilk masraflar için. Allaha ısmarladık ! /Çıkar). TİYATRO MÜDÜRÜ — (Elinde çek, ayak- fa ve hayrette kalmışlır. Zili çalar. Garson gelir) bunu al... Git! GARSON — Nereye ? TİYATRO MÜDÜRÜ — Bankaya | (Garson çeki alır, çıkar. Müdür yider, birinci akirisin duvardaki resmine ba- kar, onu düzelimek ister, sonra vaz ge çer, duvardan indirir yazıhanenin üstü” ne bırakır. - İmzaladığı fotoğraflar eline geçer, onları alır, karıştırır, gene bıra- kır. Bu sırada kapı vurulur. Müdür seslenir. — Giriniz. (Muharrir gelir) siz misiniz, üs- tat? Buyurun | MUHARRIR — (Elinde bir defter paketi vardır) işte nihayet beklediğiniz geldi. TİYATRO MÜDÜRÜ — Korkarım ki geç kaldınız. MUHARRİR — Bu, boyacı küpü değil ya iki gözüm. Daha erken olamazdı ki | TİYATRO MÜDÜRÜ — Onu demek iste- medim. Şimdi söyleyin bakayım bana. Mevzu gene aynı mı? MUHARRİR — Aynı” TİYATRO MÜDÜRÜ — Yani dansingler aleyhinde. MUHARRİR — Evet. TİYATRO MÜDÜRÜ — Öyle isa hapı yuttunuz. MUHARRİR — Niçin? TİYATRO MÜDÜRÜ — O piyesi artık oy- nayamıyacağız da | MUHARRİR— Neden oynayamıyacaksınız? TİYATRO MÜDÜRÜ — Çünkü dansingle- rin aleyhinde, MUHARRİR — Lâtile mi ediyorsunuz ca- nım? Hiç öyle şey olur mu? TİYATRO MÜDÜRÜ — Bilâkis gayet cid- di konuşuyorum. MUHARRIR — Anlamıyorum. TİYATRO MÜDÜRÜ — Azizim, siz açlık nedir bilir misiniz ? MUHARRİR — Bana mı soruyorsunuz? TİYATRO MÜDÜRÜ — Evet, evet, hak- kınız var, Siz daha çok gençsiniz. Hayatın bu tarafların bizim kadar bilemezsiniz. Şimdi, iki gözüm, sözün kısası, bir dakika evel eski sa- nat öldü. Şu dakikadan itibaren biz yeni bir sanata başlıyornz. N MUHARRİR — Affedersiniz, ben galiba çok kalın kafalıyım. İşte gene anlamadım. TİYATRO MÜDÜRÜ — Sizin anlıyacağı. nız, tiyatro iflâs etti. Biz de bundan sonra bar işletmeğe başlıyacağız. MUHARRİR — İyi amma, daha bir ay evel... TİYATRO MÜDÜRÜ— Bir dakika evel de- yin. MUHARRİR — Öyle diyelim. Bir dakika evel ne yüksek fikirleriniz vardı. Sonra nasıl olur da, böyle çabucak... Ben görmiyeli şu in- sanlar ne kadar değişmiş ! Sahne, sonra bar1!.. TİYATRO MÜDÜRÜ — Evet, evet. Sah- ne, bar. Arada fazla bir fark yok. Birincisinde kafalar oynuyordu, bunda bacaklar oynıyacak. MUHARRİR — Nasıl bacaklar ? TİYATRO MÜDÜRÜ — Beyaz, güzel ba- caklar, Kadın bacakları. MUHARRİR — Başka bir dünyada yaşar gibiyim: TİYATRO MÜDÜRÜ — Eğer bir insan, karnını doyurmak mecburiyetinde kalırsa... MUHARRİIR — Ya sanat? TİYATRO MÜDÜRÜ — Ya ekmek ? MUHARRİR — Benim bir asker arkadaşım vardı. Hep böyle konuşurdu Demek ki yer yü- zünde herkes onun gibi konuşuyor | TİYATRO MÜDÜRÜ — Demek ki o ar- kadaşınız doğru konuşuyor ! MUHARRIR — Öyle ise burada benim için artık yapacak hiç bir iş kalmadı. TİYATRO MÜDÜRÜ — Bilâkis, asıl şu dakikada size şiddetle ihtiyacımız var. MUHARRİR — Nasıl ihtiyaç? İşte gene anlamadım ! : TİYATRO MÜDÜRÜ. — Askerlikten gel diğiniz günden beri henüz bir iş bulamadınız değil mi MUHARRİR — Hayır. TİYATRO MÜDÜRÜ — Hâlâ hazırdan yi- yorsunuz. . ( Yürüyor) 12