KLÂSİSİZMA VE KLÂSİKLER vi Çünkü her türlü esas, teknik ve güzellik kayıtlarından maada daha neticeye varmadan düşmanın da galibiyeli, zaman, zaman düşma- nın da faikiyetini ve hemen daima onun da yüksek meziyet ve mahareli, incelik ve asaleti, fedakârlık ve gayreti, cesaret ve ulviyeti, me deni kıymeti, kahramanlığı zikredileceği gibi beşerin ve tabiatın fevkindeki kudretler, bun- lara bağlı dini kanaatler, ilâhi arzu, mukadde- ratın ahkâmı da terennüm edilmek lâzımdır ki bilhassa bu noktada medeni seviyeye ve yük- sek tesamühe çıkmanın zarureti görünür. Büyük ve yüksek ruh büyük ve yüksek ruhun geniş, ulvi sesi, büyük ve yüksek ifadesi bundan do- par. İşte İlyada bu ulviyetledir. Epope ve Po- emalarda bir esas gibi değişmeden devam ede- geldiği veçhile (muze) lerden niyaz ve islimdal ile başlıyan eserimize Truva ovalarındaki har- bin safhalarını açarken keyliyelin Yunanlılar taralından Aşilin Truvalılar taralından da Hek- torun üzerinde döndüğünü görürüz. Yunan or- dularının kumandanı bülün bütün betbahtlıkları ihtirasından gelen Ağamemnun genç ve kahra- man Aşilin bir zaferde ganimet olarak getirdiği (Brezeis) adlı güzel bir kızı elinden almış, oda bu yüzden cenk meydanından sahildeki gemi: sine çekilmiştir. Habuki zalerin ilâhi ahkâm muktezasınca ona mevut olduğu Yunanlılarca da malüm ol- duğu için felâketleri arttıkça, Truvalılar ilerle- dikçe ondan istimdat eller. Harbe girmesi, gükremiş arslanlar gibi üzerlerine saldıran Hek- * toru durdurması için ona yalvarıp yakardılar. Aşil inadından dönmedi. Agammenun heyetler gönderip hediyeler, ağır pahalı, yüksek hedi- yeler vaadelii. Aşil harbe dönmedi. Ak sakal. lılar, genç kumandanlar bu ilâhenin oğluna diz çöküp niyaz ettiler, Agammenunun bir dela bile saçlarına dokunmadığı « Brezeisni getirecek- lerini söylediler. Aşil gemisinden inmedi. Yan- gın saçağı Sarıyor, Truvalılar gemilere yaklaşı- yor, Yunanlılar ovalarda çiller gibi dağılıyr, fe- lâket sonuna geliyordu. Olis ve Nastur gibi akıllı, hatırlı ve ak saçlı hakim ve kumandan- lar felâketi ve gemilerin bir kısmının tutuştu- ğunu titreyen ellerile gös'erip imdat dilediler. Bunun üzerine Aşil dayanamadı fakat gene kendisi harbe girmedi. Silâhlarinı ilâhi cenk elbiselerini emin ve kalıraman arkadaşı (Patro- ki) a verdi, kükremiş Hektorun karşısına onu yolladı. Hektor onu da öldürdü ve Truvalılar gü: zel silâhlarım, elbiselerini soyup aldılar, Yunan: lılarsa cesedini alamadılar. Bu büyük felâket haberi Aşile gelince yer yerinden oynadı. Aşil buna o kadar yandı, o kadar parçalandı ki felâketini hiç bir şey öde- mez ve söyliyemezdi... Buradan aşağısinı Homerden dinleyelim. İLYADA—RAPSODYA Onlar kızışmış ateş gibi birbirlerile çarpı" şırken oOçevik ulak oAntilague Aşilin ya nina geldi. Onu ucu kıvrımlı gemilerinin önün- de artık sona eren felâketi düşünürken buldu. Kahraman içinden inliyerek alicenap kalbinden şunları geçiriyordu: ( Heyhat ! Uzun saçlı Akhalıların bu hali ne? Korku içinde ovalardan bozgun ve perişan ge- milere doğru bu kaçış ne? Korkarım ki kudretli ilâhlar kalbimdeki meşum kederi annemin e velce haber verdiği şekilde tamamladılar. Onun dediğine göre benden evel Mirmidonların en cesuru ölecek, Truvalıların elile yenilip güne. şin ışığını kaybedecektir. Ah « Möndlüus » un cessur oğlu! O şimdi mutlak ölmüştür. Bedhahi ! Ben ona düşmanın ateşlerini ge- riye attıktan sonra gemilerimize dönmesini ve Hektorla çarpışmamasını emretmiştim. ) Kalbi ve kafası bu düşüncelerle altüst olur- ken şanlı Nasturun oğlu gözlerinden kanlı yaşlar dökerek ona yaklaştı ve kara haberi verdi. ( Ey kahraman Pelenin oğlu ! Sana müt- hiş bir felâket haberile geliyorum ki ilâhlar bize rahim olsun. Patrokl öldü şimdi onun çıp- lak cesedi etrafında çarpışıyorlar. Çünkü parlak tolgalı Hektor onun bütün silâhlarını aldı ) dedi. Kahramanı kara yas bulutu sardı. İslerle karar- mış toprakları avuçlarile alıp başından aşağı döktü. Sevimli, asil çehresini tozlarla sıvadı. Salih Zeki AKTAY 10