1 Mart 1940 Tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 6

1 Mart 1940 tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İn TEE TT eee ROMAN : 31 Arkada kalan yıllarıma bakıyorum. Bir kadın hayatına, bir kadının bis ve düşünce dünyasına kâfi gelebilecek herşey var. Hulya ile, nefsi rüyalar gö” rerek, severek, ıstırap çekerek ve epiy- ce de sevilerek geçen bu ömür, elimde, avucumda okadar çok acı ve tatlı hatı» ra bıraktı ki, artık gelecekten isteyecek bir şeyim, yok. u uzun hayat yolun dan bir bir eser man göçüp gitmek mahkü miyetine rağm Şimdi Zehrayi yanımı alan. O 2 vallının da başından bir felâket geçti. Kocası eksprese yol açarken bir kaza- ya kurban gitti. Onun minimini kızi ikimizi de avutabiliyor. Adresimi yalnız sen bilmelisin. Beni avutmak, küskün olduğum hayata tekrar mukavemet ede- bilmekliğim için eminim harekete geçe- geksin. Fakat beni seviyorsan birşey, son heyecan kurdu da söndükten, hatıra” larım yoklana yoklana -aşındıktan sonra, Ama, şimdi buna imkân yok. Yorgu- num. Hazin bir maziyi bana hatırlata- cak şeylerden uzak kalmak istiyorum. Süküna, unutulmağa ihtiyacım var. Tek- mücadeleye, dedikodulara g ir gün silik, unutulmuş bir insan gibi kırların ortasındaki o küçük eve bende çekile- ceğim. Ancak, son ve büyük uykumu uyumak üzere oralara döneceğim Afet,» fet, yer yer sinirlenerek, yer yer gözlerinin yaşını silerek bu uzun mek- tabu okudu. Birkaç defa okudu. Ar- kudaşının verdiği bu müthiş karar ür tünde durmadan, hadiseleri ayrı ayrı ve ve iye tahlil etmeğe giriş- en... ilk hamlede Nahideye acıdı. tekrar yalnız, perişan ve muztarip bir halde düşünmek genç kadını, Kalbi, nin hisli köşelerinden vurdu. Gece kocasına karşı a ri mü- dafaa etmek lüzumunu imi yordu! — Öyle söyleme ama bin Nahi- de gibi mağrur ve beş yıl büyük bir sevgi ile sevilmeğe alışan bir kadın bu ihanete kolay kolay katlanamazdı ki, Pa Mi ÇIRPINAN SULAR MÜKERREN KÂMİL SU | TAL — Şimdi daha mı iyi oldu? Kendisi- ni müdafaaya lüzum görmeden sessiz, çekilip ogitmeğe benim aklım ermez doğrumu, Herşeyden önce ko- casının hareketlerine dikkat etmeli, asıl onlara ehemmiyet vermeli idi. Evinde soğukluk, gevşeklik ve net ret görmedikten sonra, eli ile yuvanın kapısını bir başkasina açmanın bence manası yoktur. Makul bir kadının vazi- fesi bu değildir Afet. Yuvasına bağlı bir insan sonuna kadar haklarını ve mevkiini korumakla mükelleftir. — Ateş düştüğü yeri yakar yavrum. Sen hadiseyi sadece mantıkınla karşı" İıyorsun. Ucu yüreğine dokunsa acaba yine böyle konuşabilir mi idin? — Bu tarzda hareket eden kadın, Nabideden başka biri olsaydı sen de fikirlerime bu şekilde itiraz edecek değildin ya. Belki daha ileriye varıp abdal diyecektin. İnsanlar hatadan salim değillerdir. Birgün yanılmaları, yanlış yola sapmaları ihtimali daima mevcut- tur. Zekâ ve irade, vazife mesuliyeti icabettirir ki, tehlikeli anlarda vaziyeti kendi lshine idare etmeği bilir. — Nahide ruhunda bir kadın böyle manevralara lüzum görmez Babri. Onu ii gibi konuşuyorsun. dın olsun, erkek olsun fazla gurura, bayale, ın veremiyeceği şeylere kapılmaktan kaçınmalıdırlar ka- rıcığım. Ayri ayrı iki insan elele bir yuva- nın eşiğinden geçtiler mi birkere, onlar için fedakârlık, tahammül, müsamaha hissi sendelemeye uğradı diye kapıyı kapayıp gitseydi, cemiyetin nizamı kalır- mi idi sanıyorsun? — Lâkin Bahri, Nahide yalnız alda- tıldığına gücenmiş olarak çekilip gikmiş değil ki, O sevdiği erkeğin saadetine engel olmamak arzusu ile böyle hareket için onun tedakârlığını anla” mak istemiyorsun? Babri Doğru: — Buda manasız, dedi. Sanki öteki ile evlenince daha iyi bir hayat. daha yüksek bir saadet mev ut Sermede?! Ne İstikbale ait emniyet senedi almadılar ya acanım? Afet ayağa kalktı. Dalgın ve üzgün: — Evet, dedi. Belki haklısın. Sonu. na kadar dayanmalı idi. Zat malüm. en o saçma mektupları, © terbiyesizce telefon ko- nuşmalarını gördükten sonfa cephe al mağı yalnız kendisi için değil, Sermet için de bir vazife telâkki etmeli idi. Ama ölan olmuş birkere: Her iş bittik- ten sonra bizim fikir imal etmemiz de lüzumsuz. Aradan epi bir gaman geçti. Yolları çoktan ayrıldı. İnşallah bakla” rında hayırlı olur bu yürüyüş. Ama ben şimdi Nahidenin yapyalnız ne yapacağını düşünüyorum. Genemi ıstırap çekecek o Böyle konuşurken sesi titredi. Göz- leri dolu dolu oldu — Önü acı çeksin, için için kendi” sini yesin diye mi yarattın Yarabbi? Bedbaht olması için ne suçu var? Elangi günahın izini arkasında taşıyor da gül miyor bu kadın? Bahri Doğru karısının saçlarını okşadı: Elini yüzü nü yıka, Kulübe kadar uzanalım. Açı lirsın. Bizim beessürümüz Nahidenin ıstıraplarını hafifletecek değil her halde, insanların çoğu felâketlerini kendi ken. İerine bazırlarlarmış. Bedbahtlığın en acı şekli de budur: bence. Afet, o buhranlı günlerde kendisini aramıyan, kimselere iz, adres bırak- madan çıkıp giden arkadaşını bir türlü muahaze edemiyor, onu kuvvetle sev» diği için daima kiymetinden kaybetme miş olarak görmeği, tahayyül etmeği istiyordu. — Haydi yavrum! dedi. “ ** İKİNCİ KISIM Kolunda, belki dünyanın en güzel kızı ile salona girdi. Genç gelinin, yu göklerinde dalgalanan bulutlar gibi ka: barık duvağı kalbine çarpıntılar veri yordu. Behin kumral saçlarını bir diri pırlanta ile sarmıştı. Bakışları, bu bari küulâde güzel gözlerin yeşil aşıltılarını değdikçe kamaşıyordu. Salonun yaldızlı duvarları, kabartmalı tavanlarında gür leyen alkış sesi ile başı dönmeğe başlı" > Sonra vw kuvvetin tesiri ile oldu. u farkedem teki gönlünün ri rinde LAP belirdi. Koyu renkli gözlerinde içli bir şikâyet. dilsir bir sitem tütüyor gibi idi. zamane.. O zaman titremeğe başladı. O kadır kuvvetle sarsıldı ki Behin yavaşca: — Ne oluyorsun? diye sormak lü zumunu bissetti. IN Ta

Bu sayıdan diğer sayfalar: