1 Mart 1940 Tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 14

1 Mart 1940 tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

imal Şaman ğe. mayan. z > om a a Kordotan, nahiyesi müdürü Ha- lid bey. köyün sağ ardış ağaçlariyle çerçevelenmiş mezarlı- ğı eşim şte şu iki taşın göründüğü yer Hidayet beyin kabridir; dedi. Biz üç arkadaş Hidayetin daha dün ölmüş gi- bi gözümüzün önüne gelen feci ölümü- nü batırlamış, ağır adımlarla kaya yı” gınları arasında bu vahş zara doğru ilerlemeğe başlam ki ardıcın gölgeleri altında iki üç arşın toprağa gömülen bu betbabt gen- cin macerası ne kadar acıklıydı. Hepi- miz muradına ermeden ölen bu gencin mütevazi ve sanatsiz kabri etrafında diz çükerek Fatiha okurken biribirimi- zin yüzüne bakıyor, müphem bazı işa retlerle sanki: tarafındaki — «Hayatın we ihbirasın sonu bun- dan ibarettir» cümlesini mırıldamak is- tiyorduk. Yarım saat kadar ubreviliğin esrar «dolu bu meçhul ülkesinde fani- likten sıyrılarak oturmuş, zamanların yıprattığı mezarlar arasından «Gözek> li İbrahim hocanın evinde mi» safir İlk bedrisat müfettişini ziyarete gitmiştik. brahim hocaya Hlidayetin kabrini ziyaretten geldiğimizi söylediğimiz za- man, bu koca ihtiyarın gözlerinin nem- İendiğini görmüştük. Müfettis de Hi dayet beyin macera ve ölümünü öğren mek isteyince li bey Karadoğan muallimi Emin — Haydi ai siz Hidayet beyin macerasını hepimizden iyi bilir- siniz; Müfettiş beye anlatınız da hikâ- veyi biz debir defa daha dinlemiş ola- İlm. demişti Daha yemek vaktine bir saat kadar saman Vardı. Müfettiş dağ başında öl- dürülen bu kıymetli meslekdaşın hikâ- yesini esasen öğrenmek için buraya gelmişti. Henüz 90 yaşında olan Emin bey bu ücra nahiyenin muallimi bulu» nuyordu. Halinde felâkete uğramış, ka- EK görmüş yüksek insanlara mahsus B. odanın penceresinden çıplak tepelere doğru dal- gın gözlerle bakıyor, hatırasını toplıya- rak hikâyesine başlamak 'istediği anla- şılıyordu. Bir iki defa derin bir suret te içini çekdikten sonra hikâyesini an- latmağa başlamışdı — Hidayet bey ilk defa buraya gel» diği zaman çok sevimli, çok kibar, na- zik bir gençti, Ancak otuz yaşında bu İumuyordu. Otuz yaşında Maarif mü- dürü olmak o zaman herkese nasib ol. mayan bir muvaffakıyet gibiydi. Fler- kesi ve bütün muallimleri bir kardeş gibi seviyor, onlara elinden gelen iyi> liği yapmaktan çekinmiyordu. Daima Md İstiklal Savaşı Hatıraları ; lâm bey» YE Ea li e margile içerken yanındaki bütün mualli ler — Arkadaşlar, şimdi benim sizden hiçbir farkım yok.. Amiri tarafından takdire ve iltifata mazhar olmayan bir adam için vazifesinde muvaffak olmak e güçdür, Eski ve batıl fikirleri bı- rak er daima sevelim, söz ea en a kuvvetli bir tahsili vardı. Almanyada tahsilini bitirmiş, bir elektirik mühendisi olarak Türkiyeye dönmüştü. Kendisi Sıvasın köylükle- rinden fakir bir adamın çocuğuydu. Teftiş maksadiyle köylerinden geçen bir mülkiye müfettişinin gözüne ilişmiş, öksüz olduğu için müfettiş kendisini annesinden almış, evlât edinmişti. Hi- dayet bey talihinin bu lütfünden isti. fade etmiş, çalışmış, uğraşmış nihayet hayata olgun bir adam olarak atılmıştı. Ötede beride bir müddet memuriyet yapmış nihayet ütareke esnasında İstanbula gelmişti. Kuvayi Milliye te şekkülleri başlar başlamaz Anadoluya geçmiş, Ankarada rü müdürü tayin edilerek buraya gelm Biz ilk defa İli gördüğümüz zaman çok sevinmiştik. Çünkü maari" rifimizin dimağları sulanmış ihtiyar, kaideperest insanlarla değil; Avrupada tahsil görmüş, genç, mefküre sahibi şahsiyetlerin himmetlerile yükseleceği» eni, bilhassa arkadaşlarım içinde garib olduğum, Avrupada tahsil etti- ğim için çok seviyor, arasıra! — Emin, sen istikbalin kıymetli bir mi olacaksın diye! de iltifatn bulu» Günden güne dekişen Hidayet bey 8 Hikmet Turhan DAĞLIOĞLU Mi haftada bir kaç kere çıktığı «İslim bey > kıraathanesine ancak ön eğ bir çıkmağa, sini ziyarete KS arkadaşlarını Label .etmemeğe başlamıştı. Ta Baklalı, tanıştığı mutasarrıf bey kendisine büyük bir nüfuz, büyük bir salâhiyet vermişti. Hatta kendisini bir müddet polis müdür vekili bile yapmıştı. Maarıf dairesi başkâtibi Kas- nakcıladan Me efendi, memleke. tin en fena tanınmış bir memuruydu. Hidayet beye bel od işlere dair anlattığı ve verdiği telkinler tesirini göstermeğe başlamış, Hidayet beyi bam- başka bir Hidayet bey yapmıştı. Hida: yet beyin beş ay evvelki halini bilen- ler bu kadar büyük bir değişmeye bir türlü mânâ veremiyorlardı. Şimdi artık Hidayet bey maiyetin- deki bütün muallimleri incitmekten büyük birzevk duyuyordu. Polis veki- gi la EM e » E li olduktan sonra vazifesine olan eski Pt bağlılığı da gevşemişti. İkide bir valiy- le beraber ilçeleri devre çıkıyor, jan- darma kumandanile beraber eşkiya ta- kibine gidiyordu. Mekteplerin intizamı bozulmuş; muallimler birkaç aydan be ri maaş alamamışlardı, Dairede Mihat efendinin hükmü yürüyor, Maarif dai. | resi bazı basis menfaatlere âlet oluyor- du. Vicdanlarile ülkülerini kendilerine kılavuz yapan bazı imanlı muallimler bu hal karşışında aziz mesleklerinden ayrılırlarken büyük bir azap duyuyor lardı. Sebebsiz yere tahviller, aziller, adam kayırmalar, tenziller gırla gidi- yordu. Binbir dert içinde bocalarken mu allimlerin böyle muamelelere uğraması muhitin de dedikodusuna mucib olma- ga başlamıştı. Hele muallim hanımlara müşkilat çıkarmağı Hidayet bey son günlerde adeta bir iş edinmişti. Bir zamanlar balkci geçinen ay bey, gözleri yaşlı köylü kadınların getirdikleri barı istidaları fırlatiyordu. * Hülâsa Hidayet bey eski mültefit, centilmen Hidayet bey değildi. Bütün muallimler kendisi- ne * Neron ” ismini takmışlardı. Bir sonra Hidayet müddet bey sandalye geldi. Memleketi kan deryasına çevir meğe gelen âsilere karşı bazı, mukabil bunu kendisine tebliğ etmek üzere

Bu sayıdan diğer sayfalar: