DENDE LEME Yazan : MÜKERREM KÂMİL SU emih'le evleneceğim zaman müref- feh bir hayat yaşamıyacağımı bili- yor, fakat aşkımızin büyüklüğüne gü- venerek ne olsa mesut olacağımızı umuyordum, Aşkta pazarlık olmaz ama, arkadaşlarımın ikazları beni biraz da maddi olmak mecburiyetinde birakıyor- du: “ Aşk açlıkla geçinemez. Hele ço- luk çocuğa karıştığınız zaman haliniz pek acıklı olur. İnsan isteklerinin ardı arası kesilmez, Renkli hayallerle kuru- di lan yuva, ihtiyaç listeleri Karşipinin tutunamaz, çöker !,, diyorlar Fakat onu lada çok li ki, gelecekten korkmadım, Binbir he- saba bağlı sürülecek bir ömür, sevgimin ki karanlık görün medi. Evlen- dik. Eğer Semih'le mesut olmadığımı söylersem nankörlük olur. Yalnız ilk günlerde değil, ilk yıllarda da dünyaya Ta kadar sonsuz bir saadetin kucağında yanadık. Her derdi yenecek silâhımız vardı: Gençlik. Her acıya kahkaha atacak çağda idik. Aç kalınca güldük. İyi giyineme: yinee kendi kendimizi alaya alarak işin fecaatini geçiştirdik. Gidemediği. miz baloların, kaçırdığımız müstesna filmlerin ve konserlerin acısını evimizde sevgi denilen o bambaşka duygunun füsunu içinde uyuttuk. Dün meydan okuyan bir aşkın kudreti içinde yokluk eridi. Susturulan istekler yanıksamadılar ve biz hayatı güllük, gülistanlık görmekte devam ettik. Babam öldükten sonra maddi ha. yatımızın yürüyüşünde epiyce bir ak. saklık oldu. Ev kirası, elektrik ve hiz metçi masrafı bütçemizi korkunç bir şekilde sarsmağa başladı, Karşı karşıya geçerek hisleri körleştiren, ruhu hayal © cihanından ayırıp binbir sefaletle yür yüze getiren hesaplara giriştik: | Daha küçük ev, ni Daha az ışıklı ampuller, il Ve ancak onbeş günde bir ağır iş | ler için eve getirilecek hizmetçi... Plânımızı tasarladıktan sonra en mühim siyasi işleri başarmış diplomat: lar gibi tatlı bir yorgunluğa kapılmış- tık. Sokağa fırladık. İki serseri kuş gibi oradan oraya dolaştık ve bir daha, içimizden, maddi sıkıntıların tortusunu ruhumuza sindirmemeğe çalışacağımızı kararlaştırdık. Sabahları kocamı işine yolladıktan sonra işe başlıyordum. Yatak odamı: havalanıncıya kadar mutfak işlerimi bitiriyor, evi derleyip toplıyor, öğle yemeğini hazırlıyordum. Kocama taran mamış saçla ve karmakarışık kıyafetle görünmemeğe daima dikkat ediyordum. Yemeğe gelir gelmez: “ Sevgilim, yorgun musun? ,, diye kollarını açardı. Küçük bir kahkahı ile karşılık verirdim. Yüreğinde sevgi nin sıcaklığını taşıyanların gemtine ve uğrar mı? İştahla yemeği: biriktirmekten korktuğum bulaşık işine başlardım, Sonra biraz gazete, mecmuâ falan okumak, ziyaretler yapmak, el işleri ile oyalanmak günümü doldurur söyler, odanseder, yoksa, iki çılgın mektepli gibi sokak sokak dolaşırdık. Her gece ellerimi, parmak uçlarım! uzun uzun öp “ Benim için yorulan, süfli işlerle uğraşan bu elleri takdis ediyorum , derdi. Kiymetimi , bildiği için de ayrıca sevinçli idim. Öğle yâ takdirsiz de olabilir, kendi kazandığı için beni de ev işlerini yapmağa mec J bur tutabilirdi. Fakat o, yaradılışta ince bir adamdı. Eğer zengin olsaydı © | şüp ler, taci liği ekl elb