Matbuat hatıralarımdan : KEMAL AHMET Yazan : MAHMUT YESARİ Li — Kemal Ahmet sallanıyorsun! yine, geceden kalmasın ! işı yaz, üşüyormuş gibi göğsü içeri çökük, omuzları kalkık; titrek adımlarla yürüyen Kemal Ahmet, matbaanın tah- rir odasına girerken, arkadaşlarının be- men hergün bıyık altından gülerdi. Nasıl gülmesin ? Çünkü 6, “ geceden kalma ” mahmur* luktan değil, “ açlık Ona, çalıştığı gözetede, “ bir Meriyopinel. Fakat bu * yirmi kuruşu ,. hergün, matbuat cemi yetine olan borcuna mahsuben kesili- yor, eline ancak " seksen kuruş çiyordu. Bu "seksen kuruş ,, la, o, çay, kab: ve, sigara içecek; akşam ve sabah yemek tekrar ettikleri bu söze, « dan sallanıyordu. lira ; “bir lira ,,, nın yiyecek, pansiyon kirasını verecekti. Kemal Ahmet, mağrur insandı. Ha- yatın en sert, en acı darbelerine bile baş eğmiyordüu. > Rİ | Ahmet, okumuş ve okudu. ğun a bazmetmiş bir çocuktu. Fakat ağzı lekeli. farfara, şarlatan olmadığı için, kendini satamıyordu. İçkiye düş kündü: yalnız “bu düşkünlük, keyiften ziyade kahırdandı. O, zekâsının, bilgi» sinin bakkını istiyordu. Fakat hayat adamı değildi. Bunun beklemekle ken- diliğinden gelmiyeceğini bilmiyor, buna ir türlü inanmıyor, ayağına geleceğini Kv Zeçen yıllar, onu ME nihayet, dünyaya küstü. Artık, t ostu, ar» kadaşı kalmamıştı. Mi b lii herkese güler yüz gösteriyor, fakat ka” bil olabildiği zo insanlardan kaçı" emektar dostu . “Gaza nfer ,, yıllars yorganlık eden azanferden baş- ordu. Onun bir Gazanfer. danberi ona yataklık, palto ,, idi. “ gardreb,, u kalmamıştı. Gek en emektar * ka da gelelim, kendisi gibi zavallı bir iki ar- kadaşı, atıyor, rehine koyuyorlardı met, arkadaşlarının bir hurufat kasa- arasıra “ Gazanfer , e de el gecelik “refah ,, 1 için, ları altında istrotip kâğitlarından dö- şek, avarya prova kağıtlarından yorgan yaparak, "Gazanfer kurtuluncaya kadar,, hiç şikâyet etmeden yatıyordu. Derbeder değildi; lâkin ağır bayat şartları, onu derbeder yaşamıya mecbur ediyordu. Güzel giyinmesini, iyi yiyip içmesini biliyor ve istiyordu. Fakat e ile? Namsuluydu; bile, dalavere bil- miyordu; yoksa, o da, kendine göre bir refah yolu bulamıyacak kadar aptal de- ğildi. Halinden şikâyet etmeyi, nefsine yediremediği için, onun derbederliğini yaradılıştan sanıyorlardı. Çok zekiydi; tanımadığı insanların bile, daha uzaktan halleri, favırlarile karakterlerini bulup çıkarıyordu. o sıralarda, ekseriyetle Ankara cad- desindeki serret kıratbanesi .,- nde buluşurduk. Birgün, tanınmış sa» yılı işgüzar | mallardan bir grup kah- veye girmişti; yanlarında yırtık muşam- balı, pantolonunun paçaları sipil sipil olmuş bir zibidi de vardı. Kemal Ah- met, işgüzar grubu tanıyordu, yalnız yanlarındaki zavallıyı merak etti, gar- sona sordu. — Bir kahvesi varmış, belediye ka- patmış. Bunlar, adamcağızdan par; mışlar kahveyi açtırtacaklarmış | Kemal Ahmet: — Eyvah | yandı | dedi. Zavallı adam, günlerce kahveye çil di, gitti. Dükkân, bir türlü açılmıyaşd Kemal Ahmet, kıskıs gülüyordu; — Adamcağızda kahve, tramvay pi rası kalmayıncaya kadar elinde a İ sızdıracaklar Dediği çıktı. İşgüzar grup, . ye seyrek uğramıya başlamıştı, bi N da ne varsa, gün sonra, büsbütün ayağı kestiler. Adamcağız, fakat oturamıyor, melül kahveden içeri Biriyg melül bakındiı tan sonra çıkıp gidiyordu Kemal Ahmet, adamcağızın her pi işinde, iğini çekiyordu : Ea Ötekiler kahveyi bile değiştirmişlerdir. Kemal Ahmet, kendine pek çok nalık etmiş olmalarına rağmen, yine salar seviyor, onlara acıyordu | gün, kahveye, yorgun bir hili li isen çağırdı : — Bir sade kahve | dedi. Yanıma oturdu, kulağıma fısıldadı — Hoca, bu gün yemek yedim, — Neler yedin, Kemal? Akı çok, iri gözlerini süzerek gülün sedi : — Bir ikrama kondum. Köfte yedi — Başka ? Elini uzattı: değil, » — Köftenin üzerine pilâv.. Pil dan sonra da ekmek kadaıfi yede dedi. Kahvesi gelince, bir yudum aldı,8 nefes sigara çekti, gözlerini sün ilâve etti; — Hoca, yemek yemek, güzeli şeymiş | Kızıltepede yeni yapılan. İlk Okul kurağı gibi davar yetiştirmeğe de çok müsailii 1938 yılı içinde kırk bin ton buğdir arpa, ikiyüz ton sadeyağ ve yüz sek8 ton yün istihsal edilmiş ve istihsal mühim bir kısmı ihraç olunmuştur. * zanın Orta Gurs mıntakasında ş* nefis tütün yetişmektedir. Yenice Samsun âyarında yetişen bu tütünl ait rekolte bazı sebepler yüzünden dü müş ve 1938'da ancak o kadartonme! sul alınabilmiştir. İohisarlar İdaresini orta ,Gurs tütüncülüğüne Jâyık olduğ alâkayı göstermesi memleket hesabini çok faydalı olacaktır.