15 Aralık 1938 Tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 14

15 Aralık 1938 tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

- VKİ Üüyorsunu) ı gördüğün haşmetli ve İm. iz? bu kadar seydim, gel » müstehzi gökyüzüne nde şeytani da tatlı bi ceğimi akl gelmiyecek zamâh... durdu, ke gın kuzgö çok cüreb da ilk deh İk konuşas Gi o halde... — Hayır, hayır.. kızmıyorum. Bütün mları da kızdiğim için söylemiyorum. — Kiziyor musunuz ? an insan mücadele etmekten âciz alan insandır. emek benimle çarpışmayı göze Mehlika bunu söyler söylemez bir- / a a Ez . Siz çok zeki bir adamsınız, ağzımdan bir tutmak mecburiye- p A musunuz, inde kalacağım. — ızmadığınıza dakikadan aramızda bir nöradele başlıyor; fakat ne siz, nede ne çok sevindim, itibaren kzun baktı, gözlerinin içinde tuhaf bir Sık vardı. Sanki yüzümden ve gözle“ rimden ne düşündüğümü anlamıya ça: İşıyordu: — Çok,ama pek çok zeki insansınız. bütün kabul liyorum. Fakat düşünün ki, ben çok gi bir kadın oldum. Kalbim o kadar iç. Bana yıldızlardan, aydan düşündüklerinizi kadın tasavvur le misiniz? Mapalı bir muhit içinde yetişen bir genç adının kalbi sırçadan çok daha ince, lâzım değil mi? fakat un famamen aksi bir $ olması ben baldeyim.. Kolunu yeniden tutarak mirıldandım: çünkü ay üzerinizde Yürüyün de, — Yürüyün, Murmaktan yoruldu. Sirin güzelliğinizden büsbütün açılsın, bakın, solunuzda çiçekler izin yürürken çıkardığınız kokuyu, ettiğiniz rüzgârı bekli- orlar. Yarın sabah bu çiçekleri koklar: Ken, sizin kokunuzu bulacağım. Mehlika ben konuşurken kesik kesik kıhkahalar atıyordu — Evet, evet. — Bastığınız yerdeki toprak, yarın sağınızda; rürken hasıl peni İ içine alsa, öl li yanmıyacağım. h mra 7, Va mi —E İlerinizin içi kimbilir ne kadar ktır, ah, bırakın, parmaklarımı avu- #unuza salıvsreyim. — Hayır.. hayır. sadece konuşun, Size ancak bu izni veriyorum — Peki... Gün gelir, siz üşürsünüz ve ben sizi avuçlarım içinde isıtırım. — Daha sonra .. — Biliyor musunuz, size niçin bu kadar çok yalvarıyorum. Güzelsiniz, b kadar güzelsiniz ki, tabiat bile size ik bie deniz kenarına yalniz gitsem, lar bana, sizinle beraber gittiğim za” an verdikleri zevki vermiyecekler.. sular sizi görünce,”o kadar hayran ka- lırlar ki, eteklerinize varmak için Çirpis nırlar, küçücük dalgalar, sizin güzelli- dinize âşık cüceler gibi, yuvarlanarak gelirler, sesleri ince, ahenktar ve güs kuşlar, bülbüller... Du- run işte. duyuyor musunuz ? Bir bül. bül... zeldir. Sonra İkimiz de durduk, Mehlikanın ko- lunu tutan elim, yavaş yavaş sıyrıldı ve onun beline ve omuzlarına gitti: Uyuyor musunuz Ne söyle diğini anlıyor musunuz ?, — Hayır. — Ben size anlatayım: Diyor ki, ey zavallı Mecnun, sen bir biçaresin.. Leylân yanı başında duruyor, ona niçin gönlünden bahsetmiyorsun, O sana ken disini bir taş parçası gibi göstermek istiyor. Fakat... Bir kere kalbine giri- versen de, onun o küçücük kalbinin naşıl attığını duysan,.. İnan ki bu dün- yada sevmiyen ağlar. Sevmek, ne gü- zel şey.. Sevmek yaşamak demektir. Sevmek bütün dünyadır. Dinle bak, işte benim sevdiğim de sesimi duydu, nasıl bağırıyor. İkimiz nasıl in bir dalda, başba gaga gagaya kalacağız ve işi Meh. lika gözlerini karşı ağaçlar arasına dik- miş, sakin ve sessiz duruyordu. yüzü. ne baktım. Ay işığında bir mermer ibi beyaz ve güzeldi. Nemli dudak. ları mes'ut bir tebessümle gerilmişti. yuyor musunuz, şimdi iki bül- bül de ötüyor. İşte sandet budur, sev- mek budur, dinleyin, bakın, bülbül ne diyor ? — Ne diyor ? — Diyor ki, sevdiğin seni seyiyor mu ? Anlamak ister misin ? Onun ba- şını avuçlarının içine al ve yüzüne bak. Eğer eskisinden çok daha güzelse, seni seviyor GR Çünki aşk, her şeyi güzel ve iyi yap eblika bd Ek denbike bana çe- virerek yüzüme baktı: — İşte dedim, inkâr edemezsiniz. Eskisinden çok daha güzelsiniz. Gözle- rinizin ele afında ne güzel gölgeler var. daha canlı... Güölüşünüz daha A Bulk 1 yalan sylame di. e birdenbire yürüyerek: ır, dedi. Beni e Bülbül yalan söyliyo yi ben sizi seviyorum. — Annem geliyor.., Durup ye baktık. Hamra hanım, nefes nefese geliyordu. Yüzü yine kıp- kırmızı kesilmişti. Başörtüsü yana doğ- ru kaymıştı. — Ab, bu Osman ağa... Öldü san: dım adamcağızı.. o ne uyku ayol, davul çalsan duymıyacak.. iki saattir uyandı. rıncıya kadar bir hal oldum, Elbette, 70 lik ibtiyardan ne beklersiniz. Emek- dar olmasa kaldırıp atacağım ama, yü. Biraz sonra siniz. Siz de ne çabuk çocuklar... Koskoca bahçe içinde yalnız kaldım diye ödüm koptu. döndüğümüz Ozaman, büyük e İâmbası ve fenerler altında el işlerile uğraşır bul- duk. — Babam üşüdü, içeriye geçti, dedi. Ben 'de size gelecektim ama, üşendim. — Artık bana da izin veriniz, dedim! Geç oldu. Halamı evde bekletmiyeyim.. Hamra hanım elini öpmem uzatırken : reğim tazı olmiyor. yürüdünüz için bakmayınız Süleyman çok ihtiyarladım, — Kusura bey, dan geldiler. Demir parmaklıklı kapıdan çıkarken dönüp Mehlikanın yüzüne baktım. Dudaklarındaki o güzel tebes- sümü ile gülüyor, gözlerinde manâlı ışıklar parlıyordu; arın o çam ağacından göndere- ceğim, dedim. Fakat açıkta kalmasın, mutlaka onu bir su içine koyunuz. Dı. şarı çıkarmazsanız bile, odanızda, pen- cere önünde dursun |.. çalışınız | nç kadın sadece başını salladı ve ya naklarındaki çukurlar daha çok büyüdü. Er Ve destisini omuzundan ei dedi : “İç we develerine de i sİreyirn Ve içtim, e de içirdi. Sorup dedim soldurmamıya Tevrat: Takvim 24. Üç gece aynı saatte bizim bahçemiz- den ko nl ci deniz a a kekledin” Pala Mehlika velaeli Bi: den hiç ümidim yoktu. İkinci m . Gülü yari çekerken dikenleri lie battı ve can acıdı. Mehlikanın iri, güzel date düşündükçe, bu acı, selek içinde daha çok büyüyordu. Ü gece ye ni bir çal dalı ile beki küçük bir endil minimini şişe içine Von ön damlalık tentürdiyot buldum. Birdenbire i i rildi ve kendimi Bu kadın benimle alay ediyordu. D kenli güller bırakıyor, ellerimi tırmalı» m sonra bu küçü ei O da, gözyaşlarımı silmem için. iskeledeki gazinodan gram geliyordu. — Arkası var —

Bu sayıdan diğer sayfalar: