SÖYLİYEN KALBIMDİR No: 27 Yazan : TEVFİK TANYOLAÇ Gemi böyle söylemiştim ayla anetin denizde e dizlerine bırakıyorum | Bakışlarını olsun fazla incitmeğe hakkım yok. Zaten ne hakkım var yar katında.. , Söyleyorum işte: Ayla dudak dudağa bir bahar ge- ces'... Baharın bülbül seslerile tutuş- tuğu e mayıs gecelerinden biri. : hmet, Ayşe, dertli bu sa- ” hilim Kii deliler, Perilerden bir hale “içinde uzaklaşan mütefekkir denizlerin | hülyalı kızını, bakışlarile kucaklayarak | uğurluyorlar.. Uykusuz gözler denizde çözülüp dağılan kumral saçlarda. Ve ahenğini söyliyen kahka- Periler, rüzgârın kollarında- yaradılışın halarda... ki beyaz tülleridir. Nazlı nazlı ilerliyen bir ahenktir bu. Onlar düşünüyor Hülyalı kızın anlattığı kızıl toprak- la İâlelerin doğuş hikâyesini düşünü orlar. Uzun kirpikli, mahmur bakışlı uyku perisi de düşüncede Elinde, halkaları ateşböceklerinden bir zincire bağlı ve içinde bakir rüya- ların mavi dumanı yükselen, kıpkızıl lâleden buhurdanlığını Ri bahçe yolcularını uykuya davet etm Halbuki o da, irin eği bir kelebek gibi dam Deniz perilerinin sedeiler içinde taşıyarak getirdikleri inci ve mercanı, lâlelerle güllere renk ve şebnem diye da" ğıtan Et yenen de, yeni bir hayatın yolunu yliyen denizdeki izlere dal- mışlar. ağına Bütün gözler denizin mavi gözlerinde. De peni mavi gözlerindeki mısraları or e sü- iğim yü eşi bu mısraların veni e lıyabi İncil lerini Li sedeflerde pırıl- tılı bir rüyanın izleri vard Esansını uçurmuş billâr Syelerde baya dağılan büyük ruha has e 1r. ee bir, dd bile ümidini kaybetmiş kırık zeğakld vE parçalan” mış “billür şişeler ki ele hem kanadılar, hem ttılar ben Verdiğin e denizinde eriyen bir e sözleri bir nabızdır . utlu denizinde giirini | ve adını De Denizinde olmak, ya iel k oku- per kli Şiir bak z Yıllar, alev v rüzgürdir.. Durmaz eser gönlümden; Tamer ge lk Doludizgin geçiyor kızıl perçemli yıllar; Güvendiğim se VE i Hep o seven gözlerle die bakıyorum.. . Kalbim, ölmez davanın ya bayraliarz Aldırmıyor yaraya. O k ml arça parça olsa Güneşlerle le nura hasret her yeri, Onu birgün vermedim, satmadım bir kali, Sakladım toprağımın özlü kızına deye.. o Yıllar, bu hain rüzgör.. El yakmak deli deli : rengini e Waramaz yaprağına yesin kuruta Evreni damla yaptın, yg ve mi anayan ve köüatan bu medet ei çaları, billür şişe kırıkları seni inc diler yal.. Denizinde oldukları Sale | bir tek incini şeffaf gözkapaklarında gizlemek ümitleri yok.. Billür şişe kı rıkları bir damla esansını ... hoş gör| m “ Şefimiz... e e o bize "'mil- leti,, diye hay ? Bir aralık ard oturan Ce- lâl Bayar'la ve amiral Şükrü Okanla konuşmağa başladı. Beyaz elbiseli bir garson bir tabak içinde buhuları üstün- 'de tüten bir salkım üzüm getirerek © masaya bıra ti, Atatürk, etraftaki sessizliği dağıtmak için caza doğru elini sallıyordu. Caz başladı ve gifler ortaya çıktı” lar. Bir genç kadın h 5 yaşındaki küçük kızını da alarak onunla beraber Yüzünde dünya- bessümü ve neşesi görüldü, Sonra yerinden kalkarak genç kadına yaklaştı ve tatlı bir s ade edin, kızınızın kavalyesi, ayım! dedi, Ve küçüğü kollarından tutarak onunla birlikte dansa başladı. Küçük kızda, tıpkı bizim gibi, bütün bir millet gıbi ona hayran hayran ba- kiyor. Atatük'de aynı bağrmolıkla; fa- kat sevgi ve şefkat dolu nazarlarla kü- çük kıza bakıyor ve gülüyor. Bir ara: lik kız birdenbire durdu, dönüp anne sini aradı ve etrafı saran kalabalığın önünde onu görünce bağırdı : nne| bu Atatürk, değil mi ? Atatürk'e beraber olmak üzere herkesin gönlünde ne tatlı bır titreyiş hasıl oldu. Atatürk küçük kızla dansa 4 devam ederek bizim yanımıza kadar gelmişti. Önümüzden geçerken küçük kızın tatlı. sesini duyduk: — Seni çok seviyoyum Atatürk |. Atatürk li Huzur ve sükün içinde ogülüy ıl gülmesin ki, Hinden yüz börme kadar bütün bir millet ona âşık... *w VWapurumuz ne zaman Karadenize çıktı, ne zaman döndü, ne zaman yeniden Dol- a a geldik? İnsan onun havası e yaşarken belki geçirdiği yılları bila ei Bir aralık onu, etrafına bütün genç” leri toplamış Mya Bir ağabey gibi konuşuyor ve ebiyat... Fikrete e e İM o : — u biz mektep sıralarında okurduk. Ondaki heybet, ondaki vakur âhenk hiçbir şairimizde yok ! diyor. Sonra gençlerden Fikretin bir şiirini istiyor. Herkes susuyor ve Atasına sevgi ile bakıyor: — Bilmiyor musunuz? Ah, belki yarı- mzdan fazlası onun bir tek mısraı olsun bileneniz vardır. Fakat çekini- yorsunuz, Niçi in çekiniyorsunuz? Hayır, işte ben sizin aranızda, .izinle be ra- berim. Beni aranızda addetmiyor musu- nuz? Bir genç gür bir sesl — Ben Fikretin erdiğini I söyliye- bilirim Atam ii Atatürk'ün ie tatlı ii belirdi : — Ferdayı mı? Ah, delikanlı, be nim en çok sevdiğim şiirdir 0.. onu sana söyletmiyeceğim. Kendim söyliye- ceğim. Ve Atatürk gür bir sesle, genç İerin yüzüne balgezal okumağa başladı: Ferda senin, senin bu teceddüt, bu inkılâp. Herşey senin değil mi ki zalen? Sen ey şebap, Büyük Atatürk, Fikreti belki bu şi: iri için seviyordun. Çünk o, gençliğe va" dediyordu, halbuki sen vadedilen şey leri verdin. Onunla böyle. güzel bir temmuz ge cesinde tam 7 saat bir arada, bir aile gibi yaşadık. O yedi saatin daha ne çok hatıraları var ki, sayfalara sığmaz. Sabahın ilk aydınlıklarında onu Florya ya bıraktığımız Ozaman yüzünde, bir dosttan ayrılan bir insanın hali vardı. Motöründe bizi eliyle selâmladı ve uzaklaştı. Fakat ondaki konuşma kud- reti, his zenginliği, duygu hazinesi hiç bir zaman kafamdan çıkmıyaca Atatürk bizim gibi insan değildi. O bambaşka, geniş, namütenahi bir âlemdi ki, İ saati yüzyıllara bedel bir kudret taşıyordu. İşte O, böyle halkla beraber, halkın içinde ve halkın bağrında yaşadı" ğı için, onun ölümüne herkes ağlıyor.